Amacımız Ne?

Rahat olduğum bir husus var... Herkes için gerekli olan bilgileri kitaplarımda anlattım.

İnternetteki Web sitemizde tüm yayınlarımız mevcut... İsteyen beş kuruş ödemeden internetten tüm açıkladığım bilgileri edinebilir: www.ahmedhulusi.org adresinden...

İster ben olayım, ister ben olmayayım hiç önemli değil. O kitaplardaki bilgilerle, siz kendi yönünüzü ve yolunuzu kendiniz çizip; bir yerlere gidersiniz. Zaten o kitapları yazmak, kasetleri doldurmaktaki amacım; insanların, herhangi bir beşere muhtaç olmadan, kendi yollarını kendilerinin bulmasını temin etmekti!

İnsanlar birilerine bağlanma gereğini duymasınlar, kendi akıl ve kendi mantıkları ile kendi yollarını çizebilsinler, amacım buydu! Bu amaçla bu kadar kitabı yazıp, öğrendiklerimi, yanı sıra bildiklerimi, düşündüklerimi bugünkü toplumun kaldırabileceği ölçülerde yazdım.

Dolayısıyla, benim gidişim, size bir kayıp olmayacak... İstediğiniz anda, o kitapları açtığınız anda, gereken bilgileri bulacak ve sanki size ben konuşuyormuşum gibi, kitapları okuyacaksınız!

Bizim kapasitemiz işte bu, elimizden bu kadar geliyor... Bunu da yaptık. Yapacağımızı yaptık, vicdanî görevimiz bitti...

Aslında görev falan da yok da kendi kendimize bir görev edinmişiz, bu bildiğimizi yazalım diye... Böyle bir sorumluluğumuz da kalmadı artık... Bundan sonra birazcık da kendimize zaman ayırmamız lazım... Biz etrafa faydalı olalım, derken kendimizi ihmâl ettik. Onun için biraz inzivaya çekilip, bir umutla, kendimizi biraz daha yetiştirmemiz lazım deyip bir kenara çekileceğiz...

Artık bundan sonrası kendi bileceğiniz iş...

Sormak istediğiniz şeyler var mı?

Hz. Muhammed’in hayatıyla ilgili daha başka şeyler yazacak mısınız?

Yazmak istiyorum, niyetim var ama ne zaman nasip olur bilemiyorum... Öyle bir niyetim var... Medine devresindeki yaşamı ile ilgili bir kısım şeyleri derleyip toparlayıp yazmak istiyorum; ama ne zaman nasip olur bilemiyorum.

Ne için yaşıyoruz? Amaç ne? Varoluşumuz ve yaşamımızdaki amacımız niye?..

Bu arada şu sorunun cevabını düşünün:

“ŞİRK” niçin kötü ve sakınılması ZORUNLU bir şey?..

Allâh niçin ŞİRKİ bağışlamaz; ama, bunun dûnundakileri dilediğine bağışlar?..

Gökteki Göktürk tanrısı mı kızıyor kendisine şirk koşulmasına?

İyi bir mertebe kazanayım”! Bugünkü insanların %99’unda cehennemden korkmak diye bir olay kalmadı elhamdülillâh; kimse cehennemden korkmuyor... Çünkü cehennem denen şeyin ne olduğunu bilmiyor!

İnsanın bir şeyden korkması için onun ne olduğunu bilmesi lazım; ki ondan korksun! Mesela, sopadan, falakadan korkarsın, çünkü sopanın veya falakanın ne olduğunu az çok biliyorsundur... Ama cehennemden hiç korkan yok! Çünkü cehennemin ne olduğunu anlayan, bilen yok! Eski kaynar kazanlar uçtu gitti, yerine yenisi de gelmedi!!!

Dolayısıyla cehennemin ne olduğunu bilmiyoruz şu anda. Hâliyle cehennem korkusu da kalktı!

Cennet desen, cennetin de ne olduğunu bilmiyoruz! Kimi diyor Birkaç köşkle birkaç hûri... Gayet basit bir şeymiş gibi nitelendiriyor cenneti; kimi de Aman ne olacak canım, cennet de ne imiş! diyor!

Cennet için de yaptığımız bir şey yok! Nerden çıktı bu Ahmed Hulûsi, bizi diri diri mezara sokuyor!!!

Eyvah, işte orası felaket...

Hiç ölüm korkusu falan da yoktu bizde; nerden geldi bu başımıza! Ahmed Hulûsi, mezara diri diri sokuyor bizi... Ölüm diye bir olay getirdi başımıza, ardından diri diri mezara konuyormuşuz! Biz ne güzel, mezara konucaz, kıyamette de artık her ne zamansa ayağa kalkıcaz, dirilicez... Eh, ondan sonrası da Allâh kerîm deyip; gidiyorduk...

Bu adam geldi başımıza, dedi ki;

“ÖLÜM DİYE BİR OLAY YOK! Şu andaki aklınla, şuurunla, idrakınla DİRİ DİRİ O TOPRAĞIN ALTINA KONUYORSUN! Etrafını seyrede seyrede... Ve yaşamın, hiç kesilmeksizin devam ediyor, kabir âlemi denen o boyutta!

Eyvaah! Aldı mı sizi bir telaş!..

Ya dediği doğruysa, delil de gösteriyor; âyetler dediğini tasdik ediyor; hadisler dediğini tasdik ediyor; çeşitli duyduğumuz hikayeler kabirde yaşamın devam ettiğini söylüyor... O zaman gerçekten biz canlı canlı, diri diri, şuurlu bir şekilde beden hareket etmese de, felç gibi olsa da o mezara giriyoruz...

Şimdi bizi tanıyanların veya kitaplarımızı okumuş olanların veya kasetlerimizi dinlemiş olanların hemen hepsinde ortak olan bir bilgi var:

“ÖLÜM” DENEN OLAYIN BİR SON OLMADIĞI; BU OLAYIN BOYUT DEĞİŞTİRME OLDUĞU; AYNI AKIL VE ŞUURLA YAŞAMIN BU DEĞİŞEN BOYUTTA DEVAM EDİP GİTTİĞİ!

İnsanın doğru dürüst cenneti, cehennemi düşündüğü yok ama işin bu tarafı kesin; bunu fark etti bizi okuyanların hepsi, şükürler olsun! Bu, her işin başı... Bunu idrak, insanın bütün yaşamına yön veriyor... Artık gerisine nasıl yön verir, o, kişinin kendi sorunu ama; Ahmed Hulûsi isminin hemen yanında bir gerçek var, o da ölümle birlikte herkesin diri diri, şuurlu, aklıbaşında bir şekilde kabir âleminde yeni bir yaşama başladığını idrak etmesi!

En alt düzeydeki aklın gereği odur ki, yarın başına ne geleceğini düşünür.

Akılsız, “yarın” diye bir kavram taşımaz! Ama aklın en alt düzeyi “yarın ne hâlde olucağım” diye düşünür, ona göre birtakım tedbirler alır...

Yarın sorunu, düşüncesi olmayan ise zaten “İNSAN” sınıfı içinde değildir, diğer mahlûkattandır!

Yarını düşünmeye başlayan insanın ikinci aşamada aklına gelen şey, boyut değiştireceğime göre, ben hangi ortamda olacağım, nasıl olacağım, ne hazırlık yapmam lazım; düşüncesidir!

15 gün sonra Londra’ya gidiyorum; şimdiden telefonla orada kalacağım evi ayarlatıyorum, oradaki birtakım şartlarımı ayarlatıyorum...

Niye?..

60 / 76

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!