Şimdi bu açıdan olayı değerlendirirsek...

İmanlı kişi, yaptığı her şeyi, “fiysebilillâh” = “Allâh için”; yani çevresindekilerden veya karşısındakilerden hiçbir çıkar beklemeden; sırf kendindekini onlarla paylaşmak amacıyla yapıyorsa, bunun yararını görecektir!

Bunun dışındaki tüm gerekçeler ise, “şirk koşmak” diye tanımlanan imansız bakış açısının sonucudur!

Eğer “gazap” kuşatmamışsa bizi, vicdanımız ilimle, iğne deliği kadar yerden niyetlerimizi görebiliyorsa; sorgulayalım niyetlerimizi, yaşama ve çevremize bakış açımızı!..

Yarından önce bugün hesaba çekelim kendimizi!..

Aynaya bakalım!

“...Bilinçlerinizde (düşündüğünüz) ne varsa, açıklasanız da gizleseniz de Allâh varlığınızdaki Hasiyb ismi özelliğiye size onun sonuçlarını yaşatır... (2.Bakara: 284)

Uyarısını iyi değerlendirelim...

Allâh için, dürüst ve açık olmak mı?

Maddi veya manevî çıkarın için, o günlük rahatın kaçmasın diye (kalp kırmama kılıfı altında) yanlışları örtücü olmak mı?

Unutulmasın ki, bugün elimizde ne varsa, yarın hepsini zaten yitireceğiz!

Değer mi ebedî hayatımızı cehennem etmeye üç günlük çıkar için!??

Hele bir de, o günkü çıkarlarımızı düşünerek bildiğimiz gerçekleri söylemiyor, karşımızdakinin yanlış yolda yürümesine göz yumuyorsak?

Bunun vebalini alacak kadar güçlü müyüz acaba?..

Hele hele sevdiğimizi söylediğimiz insanların, bildiğimiz gerçekleri onlarla paylaşmayarak, kangrenlerinin ilerlemesine göz yumuyorsak dünya rahatımız ve çıkarımız için; bu zulmün bedelinin faturası nasıl gelecek acaba karşımıza?

Evet, “iman”; insanın “fiysebilillâh” yaşamasını getirir sonuç olarak... Tüm dünyalığını yitirmeyi göze aldırır!.. Gerçekten sevdiklerini yarın yanacakları ateşten korumak için elinden geleni yaptırır!

Malıyla, canıyla, ilmiyle, sevdiklerinin yanan evin içine düşmemeleri için ne gerekiyorsa onu yaptırır iman...

İman nûru yoksa o kişide, gününü daha rahat geçirmek için yaşar sadece! Ölüm ötesi şartları ve karşılaşacaklarını düşünmez!

Sadece daha fazla kazanıp, daha rahat yaşamaktır amacı... En yakınlarını bile bu yolda feda eder! Dünya batağında çırpınan en yakınlarına bile bir tekmeyi de o atarak, âhiret için bir şey yapmadan yalnızca dünya için beyinlerini çalıştırmalarına göz yumar!..

Düşünmeyiz ki, her insan Deccal fitnesiyle karşı karşıya kalır yaşamında! Bekleriz hep kıyamet öncesinde gelecek sağ gözü kör Deccal’i!

Deccalin, kişinin kendisini “Allâh”tan ve “hilâfet”ten alıkoyan dünyası olduğunu; dünya zevkleri için beyin çalıştırmanın Deccal’in cennetini seçmek; ölüm ötesi yaşama hazırlanmak, “fiysebilillâh” yaşamak ve “halifelik” sırrına ermenin de Deccal’in cehennemini göze alıp içine atlamak olduğunu fark etmeyiz bile!..

Çünkü bu konuları hobi olarak, veya vicdanımızı rahatlatacak kılıflar olarak ele alıp; haftada birkaç saat bu konuyla ilgilenerek muhteşem bir şekilde kendimizi aldatırız!

İman, yaşama bakış açısını oluşturur... Bu bakış açısına göre olayları ve çevresini değerlendirmeyi sağlar... Bu değerlendirmeye göre fiilleri getirir... Fiillerinin de yaptıklarına göre otomatik olarak sonuçlarını yaşarsın!..

İmansızlık da böyle! O bakış açısıyla değerlendirme yapar; bu değerlendirmeye göre davranışlar ortaya koyar ve neticede bunun sonuçlarını yaşarsın!..

Gene Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın şu uyarısını hatırlayalım...

“Allâh bir kavim yarattı cennet için...

Allâh bir kavim yarattı cehennem için...

Kalem kurudu... Herkes kendisine kolaylaştırılmış olanı başaracaktır!”

53 / 56

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!