Cem ve Gönül birbirlerine bakakaldılar...
İkisi birden bir şey söylemek istedi... Sonra ikisi de karşısındakine söz hakkı tanıdı... Ve bu defa ikisi birden susmuş oldu...
Çok kısa bir aradan sonra, Elf adıyla kendisini tanıtan yabancı, koltukta yeniden belirdi...
“İşte böyle!.. Size az önce de söylediğim gibi, madde ötesi bir varlığım ben!.. Ancak, sizinle iletişim kurmak istediğim anda, beyninizde, görüntü merkezine gönderdiğim bazı dalgalar ile bu görüntüyü oluşturuyorum!.. Ve siz de, gördüğünüz diğer şeylere kıyaslayarak, benim ‘var’ olduğumu sanıyorsunuz...”
Cem sözünü kesti:
“Ya size dokunup tuttuğum an?..”
“İşte o anda da dokunma merkezinizi etkileyerek, sizde tutuyor duygusunu meydana getirdim. Ve böylece siz de maddesel bir varlığı tutmuş olduğunuzu zannettiniz...”
“Peki öyleyse, gerçekte siz neredesiniz şu anda?..”
“Bu sorunuza şöyle cevap vermeye çalışayım... Şu anda burada bir radyonuz olsa ve çalsa, radyonuzun verdiği sesler nereden gelir?..”
“Verici istasyonundan!..”
“Peki, şu anda burada bir verici istasyon mu var?..”
“Hayır, sadece istasyonun yaydığı ses dalgaları var...”
“Peki bu dalgalar odanın neresindedir?..”
“Bilmem!..”
“Evet işte, şayet bir misal vermek gerekirse; bizim yapımız da bu göremediğiniz ses dalgalarına benzer... Ancak sizin mevcut duyularınızın ve teknolojinizin tespit edemeyeceği ölçüde değişik bir yapı ile!..”
“Peki burada ne arıyorsunuz?.. Yani Dünya’da?..”
Diye Gönül söze karıştı...
“Bizim yetişme sürecimiz içinde, tam olgunlaşabilmemiz için evrenin bütün sırlarına vâkıf olmamız gerekir. Bunun için de, aklın açığa kapsamlı olarak çıktığı bütün sistemleri, tam olarak yakından inceler ve böylece onlardaki varoluş sırlarını kavramaya çalışırız. Bu yolla da Evrensel sırlar, idrak yansıtıcımızda yerini bulur...”
Cem söze karıştı ve sordu:
“Evrende başka canlılar da var mı?..”
“Bakın biz, ‘başka canlılar’ tâbirini kullanmayız!.. Çünkü, evrende canlı olmayan hiçbir şey yoktur!.. Ancak sizler, kendi yapınıza uymayan varlıkları ‘cansız’ olarak niteler ve bu yüzden de büyük yanılgılara düşersiniz... Varlık birimleri arasındaki fark, onlardaki ‘canlılık’ yönünden değil ‘akıl’ yönündendir!.. Zira, hiçbir maddesel görünüm vermeyen salt ışınsal enerjiden, Dünya’nızın dağ, taşlarından, şu bedenlerinize kadar ‘her şey canlıdır’ ve kendi bünyesinde devamlı bir hareketlilik içindedir...”
“Yani siz, atomik yapıdaki hareketlilikten bahsediyorsunuz?..”
“Atomik yapı dediğiniz, salt ışınsal enerji ile salt madde arasında kalan bir geçiş tabakası sayılabilir... Gerçekte, eğer ifadeye getirmeye çalışırsak, şöyle diyebiliriz... ‘Canlılığın’ başlangıcı salt enerji; maddeye dönüşüm noktası atomik yapı; nihayet bedene göre ‘canlılık’ ise hareket hâlindeki madde birimleridir.”
“Şeyy… Biz şu sorumuza dönsek... Yani, bizim gibi akıllı varlıklar var mı evrende?..” diye, Gönül sorusuna açıklık getirdi, büyük bir merak içinde...
Elf, bu soruyu da cevapladı:
“Evrende, aklı, sistemli şekilde, kapsamlı hâle getirme yolunda olan, üç tip varlık vardır...