Gönül, arka tarafın kapısının açıldığını duyunca, yatak odasından seslendi, Cem’e sordu:
“Ne oldu Cem, bir şey mi var?..”
“Bir misafir geldi de!.. ‘Biz’ çalışma odasındayız!..”
“Biz” kelimesinin üstüne basarak konuşmuştu Cem... Gönül’e misafirin o anda yanında olduğunu anlatmak istemişti...
Gönül de Cem’in anlatmak istediğini anlamış ve üstelememişti...
Ve yabancı ile Cem, çalışma odasına girdiler. Cem kapıyı kapadı...
“Oturmaz mısınız?..”
Çalışma masasının sol tarafına rastlayan bir koltuğu gösterdi... Yabancı oraya oturdu... Cem de çalışma masasının başındaki koltuğa...
Kitaplar vardı masasının üstünde, açık... Aslında bir yazı masası da değildi önünde oturduğu... Büyük bir kütüphane... ortada açılan geniş bir kapak.. İki yanından zarif, fakat sağlam zincirlerle gövdeye bağlı... Böylece üzerinde çalışılabilir bir masa şeklini alıyordu kütüphane...
Cem hemen söze girdi...
“Hayli uzaklardan geldim, demiştiniz yanılmıyorsam... Sorabilir miyim nereden?..”
Yabancı, tatlı, samimi bir ifade ile yüzüne baktı... Sanki, benden korkma, endişe etme, rahatla, demek ister gibiydi...
Gerçekten de bu bakış rahatlatmıştı Cem’i...
Koltuğa biraz daha yerleşti ve rahat fakat soran gözlerle, misafirine baktı.
Yabancı, Cem’in lisanını aynen Cem gibi konuşuyordu, ama kelimeleri, harfleri öyle bir şekilde telaffuz edişi vardı ki, gören, bu lisanı yeni öğrenmiş, hata yapmamaya çalışan biri sanabilirdi...
“Lütfen anlatacaklarımı dikkatle dinleyin... Biliyorum çok şaşıracak, belki de önce inanmayacaksınız, ama sizi inandıracağım... Ancak bu defa da şaşkınlık, dikkatinizi dağıtmasın...”
“Rica ederim!..”
Cem, yabancının çok değişik bir şeyler anlatacağını anladı... Ama ne gibi şeyler acaba…
“Buyurun, sizi dinliyorum?..”
“Benim adım Elf!.. Uzaydan geldim! Evrenin öbür ucundaki Kurgas dize yıldızlarından İdepya’dan!..”
Cem, bu sözleri ciddiye alıp almamayı düşündü bir an… Acaba zararsız bir deli miydi karşısındaki... Bir manyak da olabilirdi!..
Yabancı onun kafasından geçen bu düşüncelere sahipti...
“Yoo, öyle düşünmeyin sakın... Deli falan değilim!.. Şizofreni vakası ile de karşı karşıya değilsiniz!.. İnanması çok güç sizin için, bunu biliyorum... Ama, gene de inanmalısınız bana!..”
Cem kendini toparladı...
“Söyledikleriniz imkânsız olarak geliyor... Kusura bakmayın ama, bunu nasıl ispatlayabilirsiniz?..”
“Evet, bu söylediklerimi size ispatlamam lazım... Biliyorum, ispatlayacağım da; ama şunu da söylemeliyim size. İspatladıktan sonra da, olağanüstü bir durumla karşılaşmanızdan dolayı, sakın korkmayın benden! Çünkü gayem sizi korkutmak, size zorla hükmetmek değil!.. Sadece sizleri bilfiil tanımayı arzu ediyorum ve sizlerle fikir alışverişi yaparak, bilmediğiniz şeyleri öğretmek istiyorum...”
“Önce bunu ispat eder misiniz lütfen...”
“Hay hay!..”
Yabancı ayağa kalktı ve elini Cem’e uzattı...
“Tutun elimi lütfen!..”