Çağdaş bilimin erdiği holografik evren tezi dahi, “string”ler veya dalga sistemi içinde, varlığın yaratıcı Kudret önünde önce TEK’liğini ve nihayet yokluğunu anlatır.[1]

İşte bütün bu gerçekler dolayısıyla, yeryüzünde tüm insanlara görünecek olan cinler ismiyle anlatılmış dünyalı ya da uzaylı türler ile; onların desteğiyle sayısız olağanüstünlükleri ortaya koyacak olan Deccal’in asla tanrı olmasından söz edilemez.

Belki geçmişte o türlerin yeryüzündeki insanlara kendilerini tanrı olarak tanıtmaları; tarihe, çeşitli değişik anlatımlarla “tanrıların dünyayı ziyareti” olarak nakledilmiş olabilir... Ama bu nakiller, asla tanrı veya tanrıların yeryüzüne gelmesi veya insanı yaratması demek değildir!

İnsanların üzerindeki çeşitli sıkıntı ve yanlış yönelimler, hırs ve bencil atılımlar, şeytanî düşünce ve duygular; kendi yapılarından kaynaklandığı gibi, dışarıdan kendilerine ulaşan dalgalardan da olabilir.

İşte bu tür etkilere karşı insanın yapabileceği en verimli ve isâbetli çalışma, DUA mekanizması harekete geçirmektir.

DUA, kişinin “ALLÂH” ismiyle işaret edilene yönelerek, O’nun kuvvet ve kudretiyle isteklerini gerçekleştirme işlevidir!

Burada dikkat edilmesi ve çok iyi anlaşılması gereken çok ince bir sır nüktesi vardır.

Arkamdan belki biri hatırlayıp, bir hayır duası eden çıkar umuduyla sizlerle bu hususu paylaşmaya çalışayım... Belki anlatabilirim ne demek istediğimi...

“Salât (Namaz) Niçin?” başlıklı yazımda “Fâtiha’sız namaz niçin olmaz” konusunda kısmen işaret ettiğim üzere...

Kişi korunmak istediğinde...

Dışarıya değil, içinden özündekine yönelir gerçekte!..

Hakikatinden bilincine olan akışta, çeşitli boyutlar-âlemler-mertebeler hâlinde, Ahadiyetten, Â’mâ mertebesinden, Vâhidiyetten, Rahmâniyetten, Arştan, Rubûbiyetten, Ubûdiyete, yani bilinç (nefs) mertebesine kadar tüm mertebeler kişinin özünde mevcuttur!

Tıpkı bedende hücreler boyutunun, hücrelerin içinde genler boyutunun, onun özünde proteinlerin, onun özünde moleküllerin, onun özünde atomların, onun özünde dalgaların, stringlerin olması gibi... Ve dahi her boyutun kendi özelliğine göre şuuru olması gibi... Algılayanın kapasitesine göre tespit ettiği mertebeler veya âlemler veya boyutlar diyebileceğimiz şekilde...

İşte kişi, korunma amacıyla bir duayı okurken, kendi hakikatinde bulunan ALLÂH” ismiyle işaret edilene ait bir mertebenin kuvvet ve kudretine sığınarak, onu harekete geçirerek kendisinde o kuvveyi açığa çıkartmakta; böylece de, korunmak istediği varlığa karşı beyninden yaydığı dalgalarla bir korunma kalkanı oluşturmaktadır.

Mesela Âyet’el kürsîyi okurken, tanrı olmadığından, hakikatin olanın Hayy ve Kayyum oluşundan; beynin uyuklama bölümüne karşın hakikatindeki o mertebenin asla gafleti yani uyku ya da uyuklaması olmadığından, o mertebenin (kürsî) kişinin semâvat yani tüm bilinç (nefs mertebelerinin) ve arz (bedenin) üzerinde tasarrufu olduğunu düşünerek, “ALLÂH”ın varlığındaki kuvvet ve kudretini açığa çıkartmayı niyaz ediyorsun!..

Ya da büyülere, cinlere, hasetçilere karşı korunma kalkanını oluşturmak için DUA VE ZİKİR kitabımızda önerdiğimiz “korunma duaları” ile, FELAK ve NÂS Sûreleri’ndeki duayı “Eûzü BiRabbil felak...”, “Eûzü BiRabbin nâs...” diye okumaya başladığında, kendi hakikatindeki, varlığını meydana getiren Esmâ mertebesinin Rubûbiyet kuvvetine sığınarak, onun seni korumasını talep ediyor; bu anlamda beyninden yaydığın dalgalarla, sana yönlendirilen menfi dalgalardan kendini korumaya çalışıyorsun... Ne anlatmak istediğimi anlamaya çalışın lütfen!

Artık bu konuda, bundan daha fazlasını açıklamak bizim için mümkün değildir.

Rab-Rubûbiyet konusunu ve insanın nasıl Allâh isimleri bileşimi olduğu açıklamasını “İNSAN ve SIRLARI” kitabından okuyabilir arzu edenler.

İşte tüm korunma duaları; bu mekanizmanın işleyişi bilinerek, ona göre gereken yönelimle yapılırsa, muhakkak ki çok daha tesirli olur yaşamımızda. Hatta, Kur’ân-ı Kerîm bu anlayışla okunursa, kişiye neler açılır artık bilemem!

“ALLÂH” ismi ile işaret edilene, yani var sandığın varlığını, varlığıyla varedene iman; asla, ötende, varsayılan tanrı kavramına iman değildir bu yüzden!

Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın açıkladığı “ALLÂH” gerçeğini anlamak, daha farkında olmadığımız sayısız hazinelerimizin anahtarıdır, meraklılar ve sorgulayanlar için.

İş ki, Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ı değerlendirebilmek bize kolaylaştırılmış olsun!

İnsanlık için her türlü kurtuluşun yolu Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ı değerlendirebilmekten, onun bildirdiklerini “OKU”yabilmekten geçer!

Ehli hakikat elbette anlattıklarımızın çok daha fevkini bilir...

 

15 Nisan 2005
Raleigh – NC, USA

 



[1] TEK’İN SEYRİ kitabını okuyun bu konunun açıklaması olarak lütfen.

27 / 88

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!