Birinci mânâda “kulluk”, geniş kapsamlı ve “mutlakiyet” ifade eder şekliyledir... Bu gerçek anlama, yukarıda işaret ettiğimiz âyetler toplu olarak değerlendirildiğinde kavuşmaktayız...
Bu mânâda “kulluk”, evrensel sistem içindeki tüm yaratılmışların, “mutlak kulluk” için var edilmiş oldukları; ve her an da buna devam ettiklerini açıklama sadedindedir...
“BEN CİNİ VE İNSİ YALNIZCA (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarmak suretiyle) KULLUK ETMELERİ İÇİN YARATTIM!” (51.Zâriyat: 56)
Şeklindeki Kur’ân hükmü buna işaret eder. Buna “fıtrî kulluk” da denir!
İkinci mânâda izafî-göresel “kulluk” ise, bireyin “Rabbi olan ALLÂH’ı fark etmesi, O’na kulluk için var olduğunu ve bu görevi yaptığını kavraması ve nihayet bu hâlinin devamı için de her an gene ALLÂH’a muhtaç olduğunu hissetmesidir”... Ki bu da “göresel” anlamda, “bireysel kulluktur”...
Burada ayrıca, çok önemli bir sırra da, işaret yollu değinmek istiyorum. Ehli elbette bu işareti değerlendirip hedefteki kapıdan içeri girecektir!
Rasûlullâh (aleyhisselâm) buyurmuştur ki:
“Namaz, müminin mi’râcıdır”!
“Fâtiha’sız namaz olmaz”!
Âyette de şöyle bir uyarı vardır:
“VAY HÂLİNE O (âdet diye) NAMAZ KILANLARA Kİ; ONLAR, (iman edenin mi’râcı olan) SALÂTLARINDAN (okunanların mânâsını yaşamaktan) KOZALIDIRLAR (gâfildirler)!”(107.Mâûn: 4-5)
Yani, “namaz”ın ne olduğunu anlamadan, hissetmeden “namaz”ı “kılan”ların hâli perişan olur!
Önce bu konuda bazı önemli noktalara dikkati çekelim…
Namazdan amaç, “mi’râc”tır!..
Bunu gerçekleştirememesi, kişinin varlığını da oluşturan Allâh’tan “perdelenmesini”, yani gafleti meydana getireceği için, çok büyük bir kayıp olur!
“Mi’râc”ın oluşması ise, Fâtiha’nın okunmasına; yani, Fâtiha’daki kelimelerin anlamlarının idrak edilmesine bağlıdır!
Öyle ise burada şöyle düşünmek lazım gelir…
“Fâtiha” Sûresi’nde, Kurân’ın diğer sûrelerinde olmayan hangi anlam vardır ki; o anlamı fark edilmeyen, idrak edilmeyen ve tasdik edilerek itiraf edilmeyen namaz, büyük sorumluluk getirmekte; buna karşılık o anlamın hissedilip yaşanması suretiyle onun okunuşu, kişiyi “Mi’râc”a çıkartmaktadır?
Besmele ve hamd, diğer bölümlerinde de geçmektedir Kurân’ın… Hidâyet dilenmesi de!
Öyle ise…
Burada düğüm noktası gelip “Mâliki-Meliki yevmid diyn; iyyake na’budu ve iyyake nesta’iyn” cümlesine dayanmaktadır... Fenâfillâh sırrı da burada gizlidir!
“İyyake na’budu” cümleciği, “fenâfillâh”ın Kurân’daki ifadesidir!
Bu arada Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın şu açıklamasını da düşünelim:
“Her vakit namazı, kendisiyle bir önceki vakit arasındaki günahları siler”!