Bu nedenledir ki, “OKU”maya başlamadan önce, bize göre, “KİTAP - BİLGİ”nin temel bakış açısını ve bazı kavramları açıklamaya çalışacağım.
Kurân’ın temel fikri, insanların, “ALLÂH” ismiyle işaret edileni anlamaya çalışmaları, tanrı kavramı fikriyle “şirk”e (düalizm-ikilik) düşmekten korunmalarıdır.
İnsanın, gökte veya yerde bir öte - dışsal tanrı kabulü açık “şirk”; “Allâh” yanı sıra, O’ndan ayrı (benliği dâhil) bir güç kuvvet sahibi varlık kabulü de gizli “şirk” olarak tanımlanmaktadır.
“İnsan”lığa hitaben nâzil olmuş “BİLGİ” (Kitap), kendisini değerlendirecek olanları şöyle uyarıyor:
“Şirk (bir yanda tanrı diğer yanda her şey) düşüncesine sahip olanlar pistir!”
“(ŞİRK) pisliğinden (ben ve tanrı anlayışından) arınmamış olanlar Ona (o BİLGİYE - Kurân’a) dokunmasınlar!” (Çünkü anlayamazlar!)
“Muhakkak ki şirk (Allâh ismiyle işaret edilen yanı sıra veya dûnunda bir varlık olduğunu kabullenmek) büyük zulümdür!”
“ALLÂH’ın kesinlikle affetmeyeceği tek suç, ŞİRK’tir; bunun dûnundakileri dilediğine affeder!”
“ŞİRK” anlayışından kurtulmak için de “Allâh” adıyla işaret edilene iman edilmesi istenmektedir.
“Allâh”a imanın iki mertebesi Kurân’da açıklanmaktadır:
A) Allâh’a (içinde şirk de bulunabilen) iman...
B) “B” işareti kapsamıyla Allâh’a iman.
Birincisi, ötende bir “tanrı” vehminden kaynaklanan açık “şirk” anlayışından arınmanın gereğini açıklamaktadır.
İkincisi, “gizli şirk” diye tanımlanmış bulunan, “benliğini, rabbine (Hakikat’in olan El Esmâ’ya) şirk koşma” anlayışından arınmayı anlatmaktadır.
Şimdi Müslümanların çoğunluğunun ciddiye almadığı, “tasavvuf” deyip bir kenara attığı çok önemli hakikat bilgisinin, “gizli şirk” diye tanımlanan yanılgıyı nasıl açıkladığına ve bu olayın Kurân’da nasıl yer aldığına dikkatle kulak verelim:
Hamdi Yazır’ın meâlinden naklen veriyorum, “Sen yanlış anlamışsın” diyecekleri bundan vazgeçirmek için! Dikkat buyurun, hitap geçmiş halklara değil Rasûlullâh Muhammed Mustafa AleyhisSelâm’adır ve çevresindekilerin bir kısmının imanından söz edilmektedir:
Yûsuf Sûresi (12), 102. âyetten 107. âyete kadar olan bölüm:
“[Ey Muhammed!] Bu[nlar] işte, gayb haberlerinden; sana onu vahy ile bildiriyoruz, yoksa onlar işlerine karar verip mekr [/hile ve düzenler] yaparlarken sen yanlarında değildin.
Ve [şunu da unutma ki] insanların ekserisi –sen ne kadar [iman etmeleri için] hırslansan [da]– mümin [olacak] değildirler.[Oysa sen] buna karşı[lık] onlardan bir ecir [/ücret] de istemiyorsun, O ancak bütün âlemine [/insanlara] [ilâhî] bir tezkire [/hatırlatma ve nasihat]tir. Bununla beraber, göklerde, yerde [ibret alacak daha] ne kadar âyet [/işaret] var; [fakat ne yazık] ki üzerine uğrarlar, onlardan yüz çevirir geçerler.
Onların ekserisi Allâh’a şirk koşmaksızın iman etmez.”