Bu buyruk üzerine Medineliler on iki temsilciyi seçtiler:
1. Es’ad bin Zürare 2. Sa’d bin Rebia 3. Abdullah bin Revaha 4. Rafi bin Malik 5. Bera bin Marur 6. Abdullah bin Amr 7. Ubade bin Samit 8. Sa’d bin Ubade 9. Münzir bin Amr 10.Useyd bin Hudayr 11. Sa’d bin Hayseme 12. Ebu Heysem Malik
Efendimiz AleyhisSelâm bu seçimden sonra seçilenlere şöyle buyurdu:
− Havarilerin, İsa bin Meryem’e karşı kavimlerinden dolayı kefil oldukları gibi, siz de, sizden gayrının kefillerisiniz...
Daha sonra bu on iki kişiden Es’ad bin Zürare de on ikilerin temsilcisi olarak seçildi... Biat işlemi sona ermek üzere iken, Akabe tepesinden, Münbih bin Haccac’ınkine benzeyen fakat ona ait olmayan bir ses duyuldu... Şöyle bağırıyordu:
− Ey Mina’da konaklayanlar!..
Zemmolunmuş adamla yanında bulunan dinlerinden dönmüş Medineliler, sizinle savaşmak üzere toplanıp sözleştiler!..
Efendimiz AleyhisSelâm bu sesi işitince, oradakilere açıkladı.
− Bu Akabe’nin şeytanıdır!..
Sonra da o bağırana dönerek cevap verdi:
− Dinle ey Allâh’ın düşmanı!.. İşimi bitirince, senin hakkından gelirim!..
Medineli müslümanlara döndükten sonra da onları ikaz etti:
− Haydi, hemen yerinize dönünüz!..
Ve onlar yerlerine döndüler, kimseye görünmeden...
Sabah iyice olduğunda, Medinelilerin bir kısmının Efendimiz AleyhisSelâm ile bir anlaşma yaptığı haberi bütün Kureyş’e yayılmıştı... Hepsi de bundan büyük telaşa kapıldılar ve doğruca Medinelilerin yanına koşarak onlara şöyle konuştular:
− Ey Hazrecliler!.. Öğrendiğimize göre siz, bizim adamımızı aramızdan alıp götürmek ve bizimle savaşmak üzere sözleşmişsiniz... Hâlbuki, bizim Arap kabileleri arasında savaşa girmek hususunda sizin kadar nefret duyduğumuz ikinci bir kabile yoktur... Bizi sakın savaşa icbar etmeyin!..
Puta tapan ve gece olup bitenlerden hiçbir haberi olmayan Medineliler ise bu işe şaşa kalmışlardı... Zira böyle bir şeyden haberleri yoktu... Hayretle sordular:
− Bizim sizlerle savaşmaya katiyen niyetimiz yoktur!.. Şunu çok iyi bilesiniz ki, bizim, şu demekte olduğunuz anlaşmadan da katiyen haberimiz yoktur... Yanlışlık olmalı bu işte...
Medineli müslümanlar ise bu arada hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi öylece seyrediyorlardı Kureyşliler ile kendi kavimler arasında geçen konuşmaları...
Kureşliler bundan sonra, doğruca Medinelilerin ulularından Abdullah bin Übeyy’in yanına giderek olup bitenleri ona anlattılar ve ondan kendilerine yardımcı olmasını istediler... Abdullah ise bu mevzuda hiçbir şey bilmediği için, onları güzellikle reddetti:
− Sizin bahsettiğiniz bu anlaşma çok muazzam bir iştir!.. Bana kalırsa böyle bir şey katiyen vâki olamaz!.. Kavmimden kimse bana bir şey danışmadı... Ve bana danışmadan da hiçbiri bir şeye karar vermezler. Belki başka birileri böyle bir anlaşma yapmıştır...
Daha sonra Hac vazifesi bittiği için bütün kavimler kendi memleketlerine döndüler... Ancak Medinelilerin dönüşü sırasında, Kureyşliler onların bir anlaşma yaptığını tespit ettikleri için, arkalarından adam çıkardılar ve en geriden gelen iki kişiyi yakalayıp Mekke’ye getirdiler...
Yakalanan Medineliler müslüman olduklarını söylemişlerdi... Bu durum karşısında Mekkeliler onlara eziyet etmek istedilerse de, onları tanıyan bazı Mekkeli tüccarların araya girmesi dolayısıyla serbest bırakıldılar ve Medine’ye geri döndüler...