“Çok musalli vardır eline yorgunluktan başka bir şey geçmez. Çok oruç tutan vardır; açlıktan başka bir şey yaşamaz!”
Uyarı ve işaretini duymadın mı, bilmiyor musun?.. Dedikodu, gıybet ve insanları hor görmeyle, tuttuğunun “oruç” olmayacağını duymadın mı?
Taklitle, âdet diye yapılan fiiller, kesinlikle dinî uygulama olmaz!
Yaptığını bilinçli olarak yapmasan ve hikmetini kavrayamasan bile; yapılması gerekliliğine iman ederek ve HAKKINI VEREREK tatbik etmek zorundasın; semeresini almak, neticesine ulaşmak istiyorsan!
Zira, bunları yaptın diye, sana dışarıdan biri bir şey vermeyecek; sen sadece, yaptığın işin hâsılasını elde edeceksin! Tıpkı, bal yiyenin, yediği baldaki özelliklerin sonuçlarını yaşaması gibi... Bal yedin diye, dışarıdan sana bir şey verilmiyor!
Allâh Rasûlü, ALLÂH Adıyla İşaret Edilen’in yaratmış olduğu SİSTEM ve Düzenin işleyiş mekanizmasına bağlı olarak, gereken bilgileri sana duyurmuş...
Senin, bu bilgileri değerlendirip, gereği şekilde yaşaman, sana Allâh hidâyetinin ve Rasûl şefaatinin ulaşması demektir... Bu ilmin gereğini uygulaman, ilmi değerlendirmen demektir ki, bu da hâl ile şükür demektir! Aksi ise nankörlüktür!..
Nankörlük, değerini bilmemek veya değerlendirmemektir!
Lütfen anla artık demek istediklerimi; ve kendini kandırmaktan vazgeç!..
Kafandaki, Tanrı ve peygamberi sistemine dayalı atalarından gelen din anlayışından arın; aklını mantığını kullanarak, Hz. Âli, Abdulkâdir Geylânî, Hacı Bektaş Velî, İmam Gazâli, Mevlâna, Yunus ve daha nice erenler gibi “Allâh”a, “Rasûl”üne iman et; Kurân’ın “RUHU”nu “OKU”maya çalışarak, gerçekleri gör, kavra ve gereğini yaşamaya çalış!
İki boyutlu, “Fârisi” kaynaklı “namaz”ı kılma kavramından; üç boyutlu, “salât”ı ikame etme yaşamına şuursal geçiş yapmaya çalış ki, “mi’râc”ın kapıları açılsın!.. Orucun aç kalmak demek olmadığını fark et ki, hakikatinden zâhir olsun “Samediyet” nûrları!..
Somut âlemin sistem ve düzenini, hikmetini fark et ki, “Bâtın” olanın, nasıl “Zâhir” olmakta oluşunu değerlendirebilesin... “Zâhir”, “Bâtın”ın ne olduğunu kavramana vesile olsun!..
Ben tasavvufla, sufizm ile ilgileniyorum diyen sen dostum...
Ömrün mecazlar, sembollerle harcanıp giderken; sen, onların işaret ettiği gerçeklerin hiç farkında olmadan; “bal” zikrini günde bin defa çekip de, “bal”ı tadamamış adam gibi geçip gidiyorsun dünyadan!.. Oysa sana, “bal” zikrini vermişler, ne olduğunu bilip, bulup, yiyesin de güzelliklerini yaşayasın diye! Daha nice kere tekrar edeceksin “bal”ı?..
Ne zaman “OKU”yacaksın şu âyeti; tefekkür edeceksin anlamını; kavrayacaksın sırrını, hissedip yaşayacaksın da, üstelik hazmedeceksin yaşadıklarını?.. Var bir düşün üzerinde istersen:
“O Allâh ki, yedi semâ yarattı ve arzdan da onların bir mislini! Emir (hüküm - iş) onların ARALARINDAN sürekli - kesintisiz inzâl olur...” (65.Talâk: 12)
21.11.1998
New Jersey - USA