Gerçek öze ermişler ise, Halkta (tüm yaratılmışlarda) “Hak”kı seyredip; zâhir oluşuna göre hakkını vererek; sembol ve mecazlardan kurtulmuş; “Tanrı”, “Tanrının elçisi”, “Tanrının evliyası” gibi kavramlardan geçmiş; Dünya insanı kadar Dünyalı, Allâh adamı kadar Allâh adamı, siyaset adamı kadar siyasetçi, kısacası bulunduğu ortam ve şartların adamı olarak öylesine yaşarlar ki, bu yüzden bâtın yanlarıyla insanlara karşı örtülüdürler ve onları kimse bilemez!

Onlar fark etmişlerdir, görmüşlerdir ve yaşamaktadırlar ki; “SİSTEM” adı altında yaşamakta oldukları boyut ve içinde olup biten her şey, yalnızca açığa çıkışına GÖRE hakkı verilmesi gereken, bir sonsuz yaşamdan ibarettir; ve bu yaşamda beşerî değer yargıları ve duygulara yer yoktur!..

Beşerî değer yargıları ve kavramlar ifadesi üzerinde iyi durmak gerek...

Bu ifade çokça tekrar edilmesine rağmen, anlam olarak hiç idrak edilmemektedir ve dolayısıyla da yaşama geçirilememektedir, gördüğüm kadarıyla...

Bunu ben de daha fazla açmak istemiyorum... Ama hakikati yaşamanın sırrı ve anahtarı da bu cümledir; diyebilirim... Elbette fıtratında kolaylaştırılmış olan, nasibi olan bu cümlenin üzerinde duracak, gereğini anlamaya ve yaşamaya çalışacak ve takdirinde varsa bunu yaşayacaktır.

Takdirde yoksa bunu anlamak, neye yarar zorlamak?

Öyle ise biz, takdiri bilmediğimize göre... Sanki takdirimizde varmış gibi bunu idrak edip yaşamaya çalışarak ömrümüzü değerlendirip; daha başta, “biz anlayışı kıt olarak yaratılanlardanız” kabulünden geçip; yaşamı kendimize ve çevremizdekilere cehennem etmekten kurtulmaya bakalım...

Allâh çilemizi tamam etmiş olsun!

 

5.7.1998
New Jersey - USA

32 / 60

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!