Öyle ise;
Ezelde ve ebedde, hep daima “BÂKÎ ALLÂH’tır!”
Bütün âlemler, fâni, “yok”tan var olmuş ve “yok”luğa gidici olan, denizin üstündeki dalgalar gibidir!..
Denizde, denizin suyundan dalgalar oluşur ve sonra tekrar denize döner... Dalgaların bağımsız varlığı, görenin gözünde, hayalinde, zannındadır! Dalga, fâni; deniz ise Bâkî gibidir!..
Siz eğer, denizden oluşmuş bir dalga iseniz, biliniz ki;
“Her şey, aslına rücû edecektir.”
Her dalga, denizde “yok” olacaktır...
Hatta ilim sahibinin katında, dalga zaten fânidir, “yok”tur!..
Öyleyse, bir gün gelecek, Allâh’ın varlığında “yok” olduğunuzu fark edeceksiniz!.. Ve cehenneminizin ateşi sönecektir!
“Yok” olduğunuzu fark ettiğiniz zaman, bilmem aynada kendinizi mi göreceksiniz?..
Yoksa, kendiniz “yok” olacak da, ayna mı Bâkî kalacak?..
Gerçekte “fâni”nin fenâ bulmasından kesinlikle söz edilemez, çünkü zaten adı üstünde fânidir!.. “Yok” olanın “yok” olmasından nasıl söz edilebilir ki!!? Bunu fark eden için de elbette ki her an “BÂKΔden gayrı mevcut değildir! Bununla beraber de “her an” kalkar, “tek an” kalır!
Nitekim bütün bunlar, ancak yaşayanın hissedeceği hâllerdir...
Allâh idrak ettire...
Evet!.. Konumuzu fazla dağıtmadan toparlamaya çalışalım...
Koninin üst noktasından aşağıya bakmak zorundayız, varlığı değerlendirmek istiyorsak!
Sonsuz-sınırsız varlığın, sınırı olmadığına; ve sınırın ötesinde ikinci bir varlık söz konusu olmadığına göre; sınırsız varlığın, sıfatları ile sınırsız olarak fark etmek zorundayız.
Bugüne kadar hep, “mutlak varlığı” yönünden sonsuz-sınırsızlığı ile anlatmaya gayret ettik. Şimdi ise size, sıfatları yönünden sonsuz-sınırsızlığını idrak ettirmek istiyoruz O yüce Zât’ın...
Sıfatları yönünden sınırsızlığını idrak edebilirsek, o zaman hayatı ile, ilmi ile, iradesi ile, kudreti ile sınırsız olduğunu fark edeceğiz.
Sınırın ötesinde ikinci bir hayat, irade, kudret vasıflarıyla var olan bir varlık olmadığını idrak edeceğiz.
Bizim gözümüze göre, algılamamıza göre var olan ikincil birimden çıkan vasıfların, orijine ait vasıflar olduğunu müşahede edeceğiz! Ki, beş duyuya göre “cüz” olarak nitelendirdiğimiz hayat, ilim, iradenin gerçekte, hakikatte “Küll”e ait olduğunu, Küll’den olduğunu müşahade edebileceğiz. Elbette bunun doğal sonucu da “küll” yanı sıra bir “cüz”ün var olmayışıdır!
Hemen şu âyeti hatırlayalım:
“Allâh yanı sıra tanrıya (dışsal güce) yönelme!..” (28.Kasas: 88)
Şayet sadece Mutlak Varlık olması itibarıyla değil, sıfatları itibarıyla da; ve dahi tüm varlığı itibarıyla da sınırsız olduğunu idrak edebilmek bizim için dilenmişse, o zaman “kader” dediğimiz hükmün, Tek’liğin dilemesi ile meydana gelen “seyir âlemi” olduğunu fark edeceğiz.