Yani, bütün kâinatı ve belki de bu kâinat gibi bilemediğimiz sayısız kâinatı, tüm evreni var etmiş olan TEK BİR VARLIK, şuur vardır!
O varlığın varlığından ilmiyle, ilminde meydana gelmiş sayısız sonsuz evrenler, evren içre galaksiler ve varlıklar söz konusudur; algılanabilmektedir.
Ancak bunun ötesinde, her bir birim, o varlığın orijininden–aslından–hakikatinden, ilmiyle ilminden meydana gelmiş olduğu için, Allâh’ı kendi varlığında ve özünde bulabilme şansına sahiptir!
Yani, öteNde seni yöneten, senin dışında bir Tanrı değil; tüm kâinatı ve var olan her şeyi kendi varlığından var etmiş olan ve birimin kendi özünde bulup hissedebileceği bir “ALLÂH” kavramı!
Bu “ALLÂH” kavramı, İslâm’ın ana temel nirengi noktasıdır!
Gelmiş geçmiş bütün Nebi ve Rasûllerdeki ortak payda, “Lâ ilâhe illâllâh” kavramıdır. Hatta, “Cennetin kapısının üstünde ‘Lâ ilâhe illâllâh’ yazar” uyarısı da bunu anlatmaktadır.
Bütün Nebi ve Rasûller, insanlara “Tanrı ve tanrılık kavramı yoktur; bu kavrama dayalı davranışlarla ömrünüzü boşa harcamayın! Sadece Allâh vardır” gerçeğini anlatmak için görevlendirilmişlerdir! Her biri kendi yaşadığı toplumun şartlarına göre, tekâmül derecesine göre, onlara yararlar sağlayacak değişik öneriler, teklifler getirmişlerdir.
Şimdi, yaşamın gerçeğine bakalım...
Allâh’ın ilminde yaratmış olduğu, bize “DİN” olarak takdim edilen, adına da “İSLÂM” denilen bu “Sistem”i anlamaya çalışalım...
Biz, bu Galaksi içindeki Güneş adını taktığımız yıldız sisteminde, Dünya adını verdiğimiz bu uydu üzerinde ortaya çıkmışız, var olmuşuz.
Adımıza, “İNSAN” denmiş! Veya başka bir dilde başka bir isim!
Biz bu Dünya üzerinde var olmuş varlıklar olarak şu gerçeği fark edelim:
Evrende hangi galakside var olacağıma dair bir dilekçe vermedim ve bana böyle bir şey sorulmadı...
Samanyolu Galaksisi içinde dünyaya geldim. Samanyolu Galaksisi içinde, Güneş Sistemi’nde veya başka bir sistemde dünyaya gelip gelmek istemediğim de bana sorulmadı!!!
Samanyolu Galaksisi içinde Güneş Sistemi’nde dünyaya geldim...
Güneş Sistemi içinde, Dünya üzerinde var oldum ama, bu konuda da bana hiçbir şey sorulmadı... Bu da benim isteğim ve iradem dışında!
Dünya üzerinde hangi kıtada meydana gelmek istediğim de bana sorulmadı!
Asya ile Avrupa’nın ortasında, Avrasya denen bir bölgede Türkiye’de dünyaya geldim! Türkiye’nin hangi bölgesinde, hangi ırktan, hangi cinsten, hangi dinden, hangi kavimden gelmek istediğim de bana sorulmadı!!!
İstanbul’un göbeğinde, Cerrahpaşa’da dünyaya geldim!
Bana yine sorulmadı, hangi aileden, hangi sülaleden, yani hangi genetik özelliklere sahip olarak gelmek istediğim!!!
Kendimi, rahmetli “Adalet” isimli annenin rahminden Dünya’ya çıkarken buldum!!!
Benim seçimim olmayan o âli sülalenin genetiği bana nasip oldu; o genetiğin getirdiği özellikler ile beni var etti!