Öyleyse, sorgulayan–düşünen insan olarak, ÖLÜM dediğimiz olayın ne olduğunu, ölüm sonrası boyutun şartlarını, neleri ve niye yapmak zorunda olduğumuzu çok iyi anlamak mecburiyetindeyiz!
Kendimiz için, kendi geleceğimiz için gerekli olan bir şey bu! İşte bu gerçek dolayısıyladır ki Hz. Muhammed Mustafa (aleyhisSelâm), bize, “YAŞAM SİSTEMİ”ni “OKU”muş olan bir kişi olarak, kendisine vahyolan gerçeklere dayalı bir biçimde, bazı teklifler sunmuştur.
Bu sunduğu tekliflerin temelinde, “Yaşam Sistemi”nin gerçekleri, üzerinde yaşamakta olduğumuz muhteşem mekanizmanın düzeni–gereği yatmaktadır!
Yukarıdaki bir tanrıyı hoşnut etmek değil! Yani, Allâh Rasûlü bize, Allâh’ın var etmiş olduğu bu Sistem’i anlatarak, sanki; “Bu Sistem’in şartları bunlardır. Bu şartları anlayın, idrak edin ve bu şartlara göre kendinizi geleceğe hazırlayın. Aksi takdirde bu hazırlıksızlığın sonuçlarına katlanmak durumunda kalırsınız” demiştir.
Hz. Rasûlullâh’ın bize getirdiği teklifler, “İbadet” adı verilen çalışmalar, yukarıdaki, ötedeki, öteNdeki bir tanrıyı hoş etmek, onun gönlünü kazanıp onu hoş etmek için değil; o tanrıya yönelik, o tanrı için değil; Allâh’ın var etmiş olduğu “Sistem” gereği bizim geleceğimizi en güzel şekilde inşa etmemiz içindir.
Biz, ya Hz. Rasûlullâh’ın söylediklerini anlamaya çalışacağız; ona göre birtakım çalışmalar yaparak kendi geleceğimizi en güzel bir şekilde inşa edeceğiz ve bunun getirisi olan, otomatik sonucu olan güzellikleri yaşayacağız ya da bu çalışmaları kulak ardı edeceğiz...
Ya da Allâh Rasûlü’ne kulak vermeyeceğiz, O’na inanmayacağız, O’nun işaret etmek istediği gerçekleri fark edemeyeceğiz, görmezden geleceğiz. İçinde yaşadığımız sistemin ne olduğunu kavrayamayacağız ve bunun sonucuna da çok kötü şekilde katlanmak zorunda kalacağız!
İşte bu sebepledir ki biz öncelikle gerçekçi bir biçimde Hz. Rasûlullâh’ın getirdiklerini anlamaya çalışalım. Şimdi dikkatle bu noktayı iyi fark edelim;
Hz. Rasûlullâh’ın getirdikleri, istisnasız her insanın ölüm ötesi yaşamda karşılaşacakları, dolayısıyla yapması–hazırlanması gerekenlerdir!
Ölüm ötesinde yaşamı devam eden yapıya, varlığa hitaben, DİN yani “SİSTEM” bildirilmiştir.
“İSLÂM”, bu “Sistem”in adıdır!
Ve “Din” denen yapının getirdiği teklifler, kurallar, özellikler Hz. Rasûlullâh tarafından bildirilmiştir.
Başka birinin bunları ne değiştirme şansı vardır; ne bunlara ilave getirme şansı vardır; ne de bunlardan bir şeyi eksiltme şansı vardır.
Çünkü Hz. Rasûlullâh, VAHYE dayalı bir biçimde içinde yaşadığımız SİSTEME bağlı ve dayalı olarak yapmamız gereken teklifleri bize bildirmiştir.
Yani ALLÂH ADINA konuşma yetkisi Hz. Muhammed Mustafa (aleyhisSelâm)’da idi. O’nun boyut değişimiyle birlikte bu özellik insanlıktan alınmıştır!
FETVALAR, kişisel indî değerlendirmelerdir, kimseyi bağlamaz! FETVALAR, kişisel mesûliyeti kaldırmaz!
Hz. Ebu Bekir’den, Hz. Âli’den başlayıp, bugün yaşayan herhangi bir birime kadar tüm fertler, Din HAKKINDA çeşitli mütalaalarını, yorumlarını, fikirlerini açıklayabilir, bildirebilirler.
Ama hiçbirinin “Din adına”, “Allâh adına”, “Kur’ân adına” konuşma yetkisi yoktur! Dolayısıyla her birimizin direkt muhatabı, Hz. Muhammed Mustafa’dır!
Hz. Muhammed Mustafa (aleyhisSelâm), 1400 sene evvelinden, tüm gelecek zamanlar içinde yaşayan her ferde, geleceği itibarıyla yapması gerekenleri anlatmış ve bildirmiştir. Bu nedenle de herkes kendi yapacaklarına kendisi karar vererek sonuçlandırmak durumundadır! Başkasına tâbi olmak asla kişisel mesûliyeti ortadan kaldırmaz!