79 - Nâzi'at Sûresi
"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
BismillahirRahmanirRahıym
-
Vennazi’ati ğarka;
Şiddetli güç (kuvvesi; Mars);
-
Vennaşitati neşta;
Yumuşakça götüren (kuvve; Güneş),
-
Vessabihati sebha;
(Yörüngelerinde) yüzüp yüzüp giden (kuvveler; Satürn - Jüpiter),
-
Fessabikati sebka;
Yarışıp öne geçen (kuvveler; Merkür - Venüs),
-
Felmüdebbirati emra;
Hükmü tedbir edenlere (açığa çıkaran kuvveler; AY), (Bu âyetlerin ‘yıldızlara işaret ettiği yorumu’ Hasan Basri ve İmam Razi’ye ait olup, paylaştığım anlayıştır. A.H.)
-
Yevme tercüfurRacifetü;
O süreçte Racife (vefat sarsıntısı; zelzele) sarsar.
-
Tetbe’uherRadifeh;
Onu Radife (bâ’s; yeni ruh bedenle yaşama başlayış) izler.
-
Kulûbün yevmeizin vacifetun;
O süreçte (bazı) bilinçler şok olur!
-
Ebsaruha haşi’ah;
Onların görüşleri şaşkın, eziktir!
-
Yekulune einna lemerdûdûne fiylhafireti;
Hâlâ diyorlar: “Gerçekten biz ilk hâlimize (toprak olduktan sonra hayata) geri döndürülür müyüz; bâ’s var mı?”
-
Eizâ künna ‘ızamen nehıreh;
“Çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuzda mı?”
-
Kalu tilke izen kerretun hasiretun;
“İşte bu, o takdirde (yaşamın devam etmesi) hüsranlı bir geri dönüştür” dediler.
-
Feinnema hiye zecretun vahıdetun;
Oysa o tek bir komuttur!
-
Feizâ hüm Bissahireh;
Bir de bakarsın ki onlar geniş alandadırlar!
-
Hel etake hadiysü Mûsa;
Musa’nın olayı sana ulaştı mı?
-
İz nadahu Rabbuhu BilVadilMukaddesi Tuva;
Hani Onun Rabbi Ona, (Bi-)mukaddes vadi Tuva’da hitap etti:
-
İzheb ila fir’avne innehu tağâ;
“Git Firavun’a! Muhakkak ki o azgınlaştı!”
-
Fekul hel leke ila en tezekkâ;
“De ki: Arınıp saflaşmaya ne dersin?”
-
Ve ehdiyeke ila Rabbike fetahşâ;
“Seni Rabbine erdirmeme? (Azameti karşısında) haşyet duyarsın!”
-
Feerahul’ayetelkübra;
Derken ona büyük mucizeyi gösterdi!
-
Fekezzebe ve ‘asâ;
(Firavun) yalanladı ve isyan etti.
-
Sümme edbere yes’â;
Sonra koşarak ardına döndü.
-
Fehaşere fenâda;
Akabinde topladı, seslendi:
-
Fekale ene Rabbukümül’a’lâ;
“Ben, sizin en âlâ Rabbinizim!” dedi. (Kadim Hakikat bilgisini elde eden Firavun, bunu şuurun sınırsız kuşatıcılığıyla tüm varlıkta müşahedesi yerine; bilincine yükleyerek bedenselliğine vermiş; bilinç varlığına tanrısallık vermiş ve bedenselliğinde dilediğini yapma noktasına yani nefs-i emmâre yaşamına düşmüştü. Bu yüzdendir ki Musa a.s. ona hakikat bilgisini aktarmak yerine, yani Allâh’a iman yerine, Rabb-ül âlemîn’e iman noktasına çekerek uyarı yapmıştı. Yani tüm varlıkta tedbir eden Esmâ mertebesine dikkatini çekerek hayalindeki vahdeti, bilinç - beden boyutunda yaşayarak birimselliğiyle sınırlamak yerine; şuur boyutunda tüm varlığa yaygın Esmâ mânâları çıkışına iman etmesini teklif etmişti. A.H.)
-
Feehazehullahu nekâlel ‘ahıreti vel ûla;
Bunun üzerine Allâh, onu sonsuz yaşam boyutunun ve öndekinin (dünyanın) ibret verici azabı ile yakaladı.
-
İnne fiy zâlike le’ıbreten limen yahşâ;
Muhakkak ki bunda haşyete ermiş kimseler için elbette bir ibret vardır!
-
Eentüm eşeddü halkan emisSema’* benâha;
Sizin yaratılışınız mı zorlu yoksa Semâ mı? (Ki Allâh) onu bina etti!
-
Rafe’a semkeha fesevvaha;
Onun sınırlarını yükseltti de onu tesviye etti (işlevini yerine getireceği özelliklere göre oluşturdu)!
-
Ve ağtaşe leyleha ve ahrece duhaha;
Onun gecesini kararttı, onun gündüzünü aydınlattı.
-
Vel’Arda ba’de zâlike dehaha;
İşte bundan sonra arzı yayıp döşedi.
-
Ahrece minha mâeha ve mer’aha;
Ondan onun suyunu ve mer’asını çıkardı(ğı hâlde).
-
Velcibale ersaha;
Dağlara gelince, onları demir atmış gibi dikip sâbitledi.
-
Meta’an leküm ve lien’amiküm;
Sizin ve en’amınızın (hayvanlar) yararlanması için.
-
Feizâ câetittammetülkübra;
Et Tammet’ül Kübra (karşı konulmaz olay - ölüm tadılıp yeni yaşam) başladığında.
-
Yevme yetezekkerul’İnsanu ma se’a;
O süreçte insan çalışmalarının getirisinin ne olacağını hatırlar!
-
Ve burrizetilcahıymu limen yera;
Görüşü açılan (göz sınırlaması olmadan gören) için cehennem bâriz (apaçık) karşısındadır!
-
Feemma men tağâ;
Azıp kural tanımayana,
-
Ve aserelhayateddünya;
Dünya zevkleri için yaşamayı seçene gelince;
-
Feinnelcahıyme hiyel me’va;
Muhakkak ki yakıcı ortam mekânı olur!
-
Ve emma men hafe mekame Rabbihi ve nehennefse ‘anilheva;
Rabbinin makâmından korkan ve nefsini boş geçici sonsuzlukta hiçbir getirisi olmayan davranışlardan koruyana gelince;
-
Feinnelcennete hiyel me’va;
Muhakkak ki cennet, barınağın ta kendisidir.
-
Yes’elûneke ‘anissa’ati eyyane mursaha;
Sana O Saat’ten soruyorlar: Onun gelip çatması ne zaman, diye.
-
Fiyme ente min zikraha;
(Oysa) onun bilgisi sende ne arar!
-
İla Rabbike müntehaha;
Onun sonu rabbinedir.
-
İnnema ente munziru men yahşâha;
Sen ancak O’ndan haşyet duyan kimsenin uyarıcısısın!
-
Keennehüm yevme yeravneha lem yelbesû illâ ‘aşiyyeten ev duhaha;
Onu gördükleri süreçte, sanki onlar (dünyada) hiç kalmamışlardır! Ancak bir Aşiyye (Güneş’in ufukta batma süresi) yahut onun battıktan sonraki kalan aydınlık süresi kadar dünyada yaşamış olduklarını sanırlar.