Hakikatinin, “Hakikat-i Muhammedî”, yani “Esmâ mertebesi” olduğuna “iman” etmişlere Aminu B-illâh sırrına ermiş olan “Mümin” denir! Bunu yaşamanın (yakînin) ise üç aşaması vardır.

“Denizler mürekkep olsa, ağaçlar kalem...” ancak yüzde dördünün farkında olduğumuz “semâ”nın açığa çıkanlarının ne kadarını anlatabilir!

“Kim dışsallıktan arınıp içselliğinde Esmâ mertebesinin sonsuz sınırsız seyriyle yaşamak istiyorsa, kendisini dışsallıktan kurtarıp içselliğini yaşatacak çalışmalarda bulunsun ve asla hakikati yanı sıra dışsalı tanrı edinmesin!” (...femen kâne yercu Lıkae Rabbihi felya’mel amelen salihan ve lâ yüşrik Bi ‘ıbadeti Rabbihi ehadâ) (18.Kehf: 110)

Âhir zaman fitnesi olarak tanımlanan deccaliyet, insanları içselliğine dönmekten alıkoyup, dışsallıkta tüketecek olandır.

“İman” etmen istenen “Hakikatin”, içselliğinde, sen farkında olmasan da her an hüküm sürerken; dışsallık içinde yarın hiçbir anlam ve değeri olmayacak şeylere dönük yaşamanın sana kaybettireceği şeyin değerini hiç hayal bile edemezsin!

Dışsallığına dönük olarak tüm yaşamında en değerli olarak bulduğun her şey, içselliğin yanında, içselliğinin sahip olduğu değerler yanında hiçbir şey ifade etmez! Sen bir atom bombasını bir tek sineği öldürmek için harcayan kişi gibi, yaşamına devam ediyorsun hakikatinden bîhaber olarak!

“Hakikat-i Muhammedî”, Muhammed Mustafa sûretine bürünmüş olarak irsâl olup; “iman”a davet etti insanları, kendi hakikatlerine! Bu gerçeğe “iman” edenler, “Mümin” oldu! Onların nûrundan, cehennemin ateşi sönmeye yüz tuttu! Haykırdı cehennem, “Çabuk geç ey mümin, nûrun ateşimi söndürüyor”!

Ne mutlu, hakikatleri olan “Muhammedî Hakikat”le “irsâl olmuşluğu” yaşayan “mukarrebûn”a!.. “Veliyy” isminin işaret ettiği özellik yaşantılarında açığa çıktı!

Onlar kimlerdir bilir misin?

Sevgili peygamberim”i gören göz olmaktan arınmış, “irsâl olmuş” olan “Hakikat-i Muhammedî”yi tüm haşmetiyle müşahede etmiş; bildirdiğine “iman” etmenin yaşantısıyla velâyeti hassa kendilerinde açığa çıkmış “kurb” ehlidir. “Peygamberlik müessesesinin asla ve kesinlikle var olmadığını ve var olamayacağını” fark edemeyenlerin, velâyeti teleskopla bile görmesi mümkün olmaz!.. Hayallerinde yarattıkları “sevgili peygamber”e hasretle bu dünyadan geçip giderler, ebeden o muhteşem irsâl olmuşu göremeyecek bir hâlde!

Evet dostum, işte sende var olup da, açığa çıkmamış olan o hakikat, “Rasûl Allâh” yani Allâh İlmi’nin açığa çıkış sûreti olarak sana seslendiğinde, sen O’na hakkını vermezsen, sonucunu ebedî basîret körlüğü olarak yaşarsın! Değerlendirmek suretiyle şükreden ol; bu en değerli şeyi görmezlikten gelerek değerlendirmemekle nankör olma!

Hitap edeni gör ve edebini takın!

Bil ki: “İMAN BİLGİSİ İMAN DEĞİLDİR!

“İman ettim” demek “iman edileni yaşamak” değildir!

“İman edileni yaşamanın” getirisi yaşamında açığa çıkmıyorsa, “yanma”ların bitmemişse, bir şeylerini “kaybetme korkusu” ile yaşıyorsan, çeşitli dışsal bağlantıların sonuçları bilincinde mevcutsa, “iman ettim” demen, senin için “mekr” bile olabilir!

Bu konuyu çok iyi düşünmen lazım... Aksi takdirde, yaptığının karşılığını, kendin, kendine vermiş olacaksın! Ebedî basîret körlüğünü, beyninden açığa çıkanın sonucu olarak yaşayacaksın! “Hesap görücü olarak nefsin (bilincin) yeter!”

82 / 109

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!