Yenileyicinin İşlevi

“DİN” olgusunun ne olduğunu kavrayamamış, “tanrı buyruğu” sanan bir kısım müslümanlar; dar, derinliksiz ve şekle dayalı anlayışlarıyla, düşünce dünyasının varoşlarındaki gecekondularında ömür tüketirlerken; hiç farkında değiller Zamanın YENİLEYİCİSİ’nin neler oluşturmakta olduğunun!

Zamanın yenileyicisi!

Çok kısa bir şekilde, anlayışıma göre, bu YENİLEYİCİ’nin işlevine değinmek istiyorum, ana konumuza girmeden önce müsaadenizle...

Hicrî 1400-1410 yılları arasında görevine başlamış olan (İmam Rabbanî, Saidî Nûrsî veya Kuşadalı’ya göre) Zamanın Yenileyicisi, o tarihten bu yana, her alanda, bugüne kadar eşine rastlanmamış bir yenileme evresine sokmuştur Dünya’yı…

Bundan önceki yenileyiciler, tıpkı kavimlerine gelmiş Nebiler veya Rasûller misali, klasik din anlayışındaki itikadî (inançsal) yanlışları düzeltme yolunda işlev ortaya koyarken...

Algılayabildiğim kadarıyla...

Bu defa gelmiş olan Yenileyici, Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın işlevinin vârisi olarak, tüm insanlığın yaşamına ve düşünsel değerlerine bir yenileyici olarak görev ifa etmektedir; gerçek anlamda “DİN” anlayışı yenileyicisi olarak!

Onun 1980’li yıllardan başlayarak Dünya üzerine yaydığı yenileme dalgaları, o frekansı almaya açık beyinler tarafından alınarak, varoluş programlarına (fıtratlarına) göre, çeşitli işlevler şeklinde Dünya üzerinde açığa çıkarılmaktadır; büyük çoğunluk veya basîreti yeterli olmayanlar tarafından fark edilemese de... Kimi de olayın bu yönü ile ilgilenmediği için, fark etmemiştir bu işlevi!

İşte bu yenilenme dalgalarını alanların bazıları, gerek Türkiye’de, gerek Amerika’da, gerek Kuzey Afrika veya Doğu’daki Müslüman ülkelerde kendilerini “MEHDİ” veya “nezîr” veya “uyarıcı” zannedip, çevrelerine bu imajı bilerek veya bilmeyerek vermişlerdir. Oysa bu kişilerin benim anladığım ve açıkladığım mânâda bir “yenileme” ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktur!

Gerçek yenileyici kişilik, kanaatimizce, günümüz keşif sahibi velîlerince dahi bilinmemektedir! O, işte böylesine bir Allâh örtüsü altındadır! Ancak fark edilebilen, bir kısım işlevleridir!

Benim için de önemli olan O’nu tanımak değil; O’nun işlevlerini ve neler yapmakta, neler getirmekte olduğunu fark edebilmektir!

O, anlayabildiğim kadarıyla insanlık âleminde “MUHAMMEDΔ güneşin tüm haşmetiyle görülebilmesi için gereken hizmeti vermekte; O’nun bu yayınını alanların hepsi de, insanları, aradan tüm aracı bulutları dağıtarak, RASÛLULLÂH’a ve KURÂN’a yönlendirmeye çalışmaktadırlar.

MUHAMMEDΔ anlayış; en başta insanlarla elindekini KARŞILIKSIZ paylaşmaktır! Elindekilerden çıkar sağlamak değil!

İşte “Muhammedî” anlayışı yeryüzüne yayan ve insanlara bu gerçeği fark ettirmeye çalışanlar, ellerindeki değerleri çevreleriyle karşılıksız yaymaya başlarlar, hangi inancı kabul etmiş olurlarsa olsunlar, Dünya’nın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar!

İşte size bir büyük örnek bu konuda:

LINUX !

Okurlarımın dahi büyük çoğunluğunun farkında olmadığı bir olay!

Size bunu anlatmaya çalışayım dilim döndüğü kadarıyla olayı basite indirgeyerek.

LINUX, bilgisayarlarda kullanılan bir işletim sistemidir... Windows diye bilinen Microsoft’un işletim sistemine alternatif olarak geliştirilmiş bir sistem!

Windows, atalarınızdan, babalarınızdan kalma sürekli eksikleri bulunarak güncelleştirilen, bir işletim sistemidir!

LINUX, yaklaşık 20 yıl önce başlayan ve katılanların ilmi ve araştırmalarıyla geliştirilerek topluma (elbette bilgisayar toplumuna) sunulmuş bir işletim sistemidir!

Windows yalnızca Intel veya AMD platformlarındaki bilgisayarlarda çalışır... Tıpkı, “Kur’ân Kursları” veya “Din Okulları” şartlandırmalı din öğretisi platformlarının sınırlarıyla sınırlı beyinler gibi!

Linux ise platform bağımsızıdır! Apple’dan Amiga’ya, Sun Sparc işlemcili iş istasyonlarından Dünya’nın en hızlı bilgisayarı olan IBM BlueGene/L’e kadar tüm Windows ötesi sistemlerle dahi çalışır...

Tıpkı, Allâh Rasûlü’nün getirmiş olduğu bilgileri değerlendirip, ALLÂH adıyla işaret edilenin sonsuz yaratış âleminde sınır tanımadan gezinip seyr hâlinde olan beyinler gibi!..

Windows’ta hiçbir değişiklik yapma hakkınız yoktur! Yalnızca elinize verileni kullanmak zorundasınız! Paylaşma hakkınız da yoktur! Ya mutlak olarak Windows işletim sistemine tâbi olacaksınız; ya da o alanı terk edeceksiniz! Ya Windows cemaatindensiniz; ya da Windows cemaatinden dışlanmış olarak kendinize yeni bir hayat ortamı seçmek zorundasınız!

LINUX’ta ise:

Yazılımı kullanan kişi onu her türlü amaç için çalıştırmakta özgürdür. Özgür yazılımlar, kullanıcıları kısıtlamazlar. Yazılımı kullanan kişi, yazılımın nasıl çalıştığını inceleyebilmektedir ve kendi özel ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilmesi için yazılım üzerinde değişiklik yapmakta özgürdür. Kendisi yeterli bilgiye sahip değilse, bunu bir başkasına da yaptırabilir. Yazılımı kullanan kişi, elindeki yazılımı dağıtmakta ve toplum ile paylaşmakta özgürdür. Yazılımını geliştirmekte ve geliştirdiği yeni hâlini toplum ile paylaşmakta özgürdür.

Windows, para ödenerek elde edilen bir sistemdir (cemaatlere, tarikatlara; dinsel kuruluşlara; aydınlatma kurslarına, kulüplerine, vs... gibi)!

LINUX, insanlığa bağıştır! İnsanlığa karşılıksız hibe edilmiş bir bilgi, bir işletim sistemidir! Telif hakkı yoktur! Kimseye para, yardım vs. ödemezsiniz bu sistemi edinmek veya kullanmak için!

Yenilenme dalgaları açık beyinler tarafından değerlendirilir.

Windows’ta kaynak kodları gizlidir! Kullandığınız sistemin içindeki hangi kodların, sizi farkında olmadan nerelere kopyalayacağını bilemezsiniz!

Linux’ta, kaynak kodları, her şey açıktır! Hiçbir yere bağımlı değilsiniz! Bilgisayarınızla, ulaşmak istediğiniz hedefiniz arasına kimse giremez!

Windows’ta işletim sistemini aynen kabullenmek zorundasınız; size verilenler hakkında hiç düşünme sorgulama şansınız yoktur! Kesin, kayıtsız şartsız tâbi olmak durumundasınız! Bu konuda artık araştırma ve beyninizi çalıştırmak zorunda değilsiniz!

LINUX’ta ise sorgulama ve düşünme hakkınız vardır! Sürekli düşünüp sorgulamak, araştırmak ve yeni yeni keşifler yapmak şansına sahipsiniz. Buna göre istediğiniz yeni keşifleri yapıp, bunları düşünme, (pardon) uygulama sisteminize ekleme hakkınız vardır. Bunun için kimseye hesap vermek durumunda değilsiniz! Bu konuda tek şart yaptığınız ekleme için telif hakkı istememek ve bunu toplumla karşılıksız paylaşmaktır!

Windows’ta, onun tâbileri, kullarısınız; onun sisteminde yaşayabilmek için!

LINUX’ta herkes özgürdür; Kendi yolunu kendi çizer ve sonuçlarını da kendi yaşar veya kendi katlanır!

Windows kolay yoldur. Üç-beş tıklamayı öğrendiniz mi, artık hiç düşünmeden aynı işlemleri gözü kapalı taklit ederek, sizi tatmin edecek bir şeyler elde edersiniz!

LINUX’ta ise, herkes, hep yeniye açık olarak, hep yeni bir şeyler öğrenerek, mevcuda kendindeki güzellikleri katarak; ve dahi bunları karşılıksız olarak çevresiyle paylaşarak yaşar.

Windows, topluma kabul ettirilen şartlanma ve taklit esasına dayalı müslümanlık anlayışı gibidir sanki...

LINUX ise, ferdî, bire bir Rasûlullâh’ı muhatap gören, Allâh ile arasına kimseyi sokmayan; her şeyi kendinde bulup keşfetmeyi öngören; insanları bu yolda sürekli düşünmeye ve sorgulamaya yönlendirerek sistem ve düzeni tanımamızı isteyen Allâh Rasûlü ve son Nebisi’nin orijinal sistemine dayanır!

Evet...

İşte benim anlayışıma göre, Zamanın Yenileyicisi’nin Dünya üzerine getirdiği yeni anlayışın, bilgisayar dünyasında açığa çıkışına bir örnektir bu olay…

Düşünün bu sistem, nasıl böylesine bir örtü altında işlevini yerine getirmektedir. Bugüne kadar varlığından hiç haberdar olmayanların, LINUX adını dahi duymadan, onun nimetlerinden faydalananların çokluğunu veya tüm bilgisayar dünyasını Windows işletim sisteminden ibaret zannederek; “yenilik” denince de sadece Windows’tan görebildiği kadarını izleyebilenlerin kalabalığını düşünün... Oysa, sizin büyük çoğunluğunuz onu bilmiyor olmanıza rağmen, şu satırlar bile size şimdi bir LINUX işletim sistemi üzerinden ulaşmaktadır.

İşte o “örtü”ye de bir misaldir bu olay...

Ömrümüz varsa, o Yenileyici’nin yaydığı dalgalarla, kimbilir daha hangi alanlarda, daha ne yeni anlayış ve değerlendirmeler ile karşılaşacağız; ya da karşılaştık da farkında değiliz!

Kısacası, “YENİLEYİCİ” anlayışımızı da yenileyip, O değerli Zâtı,din hocası, ya da eli kılıçlı mehdi(!) kisvesinden arındırıp, Hz. Muhammed (aleyhisselâm) örneğinde olduğu gibi, evrensel ALLÂH kulu olarak düşünemezsek; Dünya üzerindeki tüm toplumlara, konularında, yeni ufuklar açmak işleviyle dünyamıza gönderilmiş biri olduğunu anlayamazsak; düşünsel gecekondumuzda bu dünyaya veda edeceğiz demektir!

 AHMED HULÛSİ

7 Kasım 2005

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Yazıyı İndirebilirsiniz!