Nitekim Hz. Âli’ye atfedilen;

“KURÂN’IN SIRRI FÂTİHA’DA; FÂTİHA’NIN SIRRI BESMELE’DE; BESMELE’NİN SIRRI DA B HARFİNDEDİR.”

Şeklindeki uyarı da bu yukarıda açıklamaya çalıştığımız hakikate dayanmaktadır!..

İşte yine bu yüzdendir ki, “İMAN ETMİŞLERE” hitap edilerek “İMAN EDİN!” denmektedir Nisâ’ Sûresi 136. âyetinde...

“YA EYYÜHELLEZİYNE AMENÛ, AMİNU BİLLÂHİ...” (4.Nisâ’: 136)

EY İMAN EDENLER, “B” HARFİNİN İŞARET ETTİĞİ ANLAM İLE İMAN EDİN ALLÂH’A...”

Öte yandan “İMAN ETTİM” dedikleri hâlde “İMAN ETMEMİŞ OLANLAR” da vurgulanmaktadır Bakara Sûresi’nin 8. âyetinde...

Şimdi bu anlayışla aşağıda nakledeceğim âyeti anlamaya çalışalım:

Ve minenNâsi men yekulü AMENNÂ BİLLÂHÎ ve BİL YEVMİL ÂHIRİ ve mâ hum BİMU’MİNİYN(2.Bakara: 8)

İnsanlardan bir kısmı “B” işareti kapsamınca (varlıklarını Allâh Esmâ’sının oluşturduğu inancıyla) Allâh’a ve âhiret süreçlerine (sonsuzluk içinde, kendilerinden açığa çıkanın sonuçlarını yaşayarak yer alacaklarına) iman ettiklerini söylerler; ne var ki imanları gerçekte bu kapsamda değildir!

B harfinin mânâsının bilincinde olmadan; “ALLÂH” kavramının mânâsını hakkıyla idrak etmeden “İMAN ETTİK” diyenlerin, gerçekte “İMAN ETMEMİŞ OLDUKLARINI”, gördüğünüz gibi bu âyet çok açık bir tarzda vurgulamaktadır!

Bil yevmil âhıri”de ise “ALLÂH’A RÜCU” sırrına işaret vardır; ki bu dahi anlaşılamadığı için, elbette ki buna da hakkıyla “İMAN EDİLMEMİŞTİR”!..

Evet,B sırrına iman etmeyenler böyle!.. Ya “İMAN EDENLERE” ne var?..

Feemmelleziyne amenû Billâhi va’tesamu Bihi feseyüdhıluhüm fiy rahmetin minHU ve fadlin ve yehdıyhim ileyHİ sıratan müstekıyma(4.Nisâ’: 175)

“Esmâ’sıyla her şeyin aslı olan Allâh’a iman edip, O’na hakikatleri olarak sımsıkı tutunanlara gelince, onları HÛ’dan bir rahmetin ve fazlın içine sokacak ve onları kendisine varan sırat-ı müstakime hidâyetleyecektir.

Evet, ilk aşamada insanlar, putlardan, yıldızlardan yani belli bir kapasite ya da kapsamı olan ötedeki “tanrı” kavramından kurtarılıp, tek müessir güç olarak “ALLÂH”a yöneltilirken...

Daha sonraki aşamada, tüm varlığı ve dolayısıyla da “İNSAN”ı kendi varlığından meydana getiren; bununla beraber de, o birimlerdeki mânâlarla kayıtlanmaktan münezzeh yani berî olan “ALLÂH” kavramı insanlara idrak ettirilmek isteniyordu!

Birinci basamak... ÖTEDEKİ TANRI...

İkinci basamak... ÖTENDEKİ TANRI...

Son idrak... SADECE “ALLÂH”!..

İşte akıl, anlayış sahibi istidatlı müminlere, Kur’ân-ı Kerîm’de yapılan bu hitap, aynı zamanda tasavvufun yani “VAHDET” anlayış ve yaşamının tavsiyesi mahiyetindeydi...

Ancak bu sahada yapılan çalışmalar sonucudur ki, insan, vehmî benlikten yani nefsten kurtulup;ÖTEDEKİ TEK TANRI” anlayışından terakki edip, her şeyin aslı, hakikati, ZÂTI olan “ALLÂH” idrakına erişebilir!

Ve takdirinde varsa, bunun doğal sonuçlarını da yaşar!..

Buna erene diyebileceğimiz, “Allâh hazmını versin” olacaktır!..

33 / 98

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!