“Ümmî”nin “Oku”ması

Kur’ân-ı Kerîm’in ilk gelen âyeti ve hükmü “İkra”dır!..

İKRAhitabının şeklen kendisine nasıl ulaştığını ve o anda neler hissettiğini önce Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın ağzından dinleyelim...

Cebrâil (aleyhisselâm) isimli melek nasıl gelmiş; nasıl “OKU” demiş; nasıl “SIKMIŞ”; ardından neler hissedilmiş; bütün bunları önce umuma anlatış şekliyle sahih hadislerden görelim, okuyalım...

Sonra bugüne kadar elimize geçmiş tüm verilerin üzerinde duralım...

Sonra da, üzerinde sesli düşünmeye başlayalım...

Sahihi Buhari’de ve Sahihi Müslim’de nakledilen hadîs-î şerîf şöyle:

Rasûl-ü Ekrem sallâllâhu aleyhi vesellem, evvela gerçekleşen rüyalar görmeye başlamıştı...

Bir rüya görmezdi ki, fecri sâbit gibi zuhur etmiş olmasın...

Sonra halvetten hoşlanır oldu... Hıra tepesindeki mağaraya çekilip, birçok gece, orada kulluk ederdi! Bunun için de, azığını yanında götürürdü...

Sonra tekrar Hz. Hatice’nin yanına gelir, bir miktar azık alır, gene giderdi...

Nihayet bir gün Hıra tepesindeyken, O’na, Hak geldi!..

Şöyle ki...

Kendisine, bir melek geldi ve “İKRA” - “OKU” dedi... O da...

− Ben OKUYANLARDAN değilim!.. cevabını verdi.

Rasûlullâh şöyle buyurdu:

“Bu cevap üzerine melek hemen beni tuttu ve vücudumu sarıp öylesine sıktı ki, takatim neredeyse tükeniyordu...

Sonra gene salıverdi ve;

− İKRA (OKU)!.. dedi.

Ben de:

− Ben okuyanlardan değilim, dedim...

Der demez beni yine tuttu ve öyle bir sıktı ki, canıma tak dedi... Ve salıverdi ve tekrar;

− İKRA! dedi...

Ben de yine;

− Okuyanlardan değilim, dedim...

Binâenaleyh, beni üçüncü defa, yine sıktı, sonra bıraktı ve derhâl:

OKU!.. Seni halkeden Rabbinin adıyla OKU!.. âyetlerini okudu.

Bundan sonra Rasûlullâh evine avdet etti... Yüreği oynuyordu!.. Hz. Hatice’nin yanına girdi; “Beni örtün, örtün” dedi... Örttüler!

Nihayet heyecanı geçti, o zaman Hz. Hatice’ye durumu anlatıp;

− Kendimden cidden korktum! buyurdu...

Hatice:

− Hayır, vallâhi Cenâb-ı Allâh hiçbir vakit seni perişan etmez... Sen, akrabana iyilik eder, külfetlere tahammül edersin, yoku kazanır, yoksulu kazandırırsın... Misafire ikram eder, ihtiyaç duyanlara yardım edersin...

Ve bundan sonra, onu alıp, amcazadesi Meleketül Nevfel’e götürdü.

Varaka adıyla da bilinen Nevfel cahiliyet zamanında iken, Nasraniyeti kabul etmiş bir zât idi... İbranice yazmasını bilir ve ilâ mâşaAllâh İbranice İncil yazardı... Artık pek ihtiyarlamış ve âmâ olmuştu...

Yanına varınca Hatice:

− Amcazadem, bak biraderzadeni bir dinle... dedi.

Varaka sordu:

− Biraderzadem ne görüyorsun?.. dedi.

Rasûlullâh gördüklerini anlattır... Bunun üzerine Varaka;

− Bu o namustur ki, Cenâb-ı Allâh, Musa’ya indirmiş idi! Ne olurdu ben genç olsaydım ve kavminin seni çıkaracağı zaman sağ olaydım!.. dedi.

Rasûlullâh sordu;

− Acayip! Onlar beni çıkaracaklar da mı?.. Varaka;

− Evet senin getirdiğin gibi bir şeyi getiren hiçbir insan yoktur ki, düşmanlığa maruz kalmasın ve bulunduğu yerden çıkartılmasın... Eğer o gününe yetişirsem, herhâlde sana kaviyen yardım ederim...dedi.

Bu olay gerçekleştikten kısa bir süre sonra gene hitap gelmişti...

Bu tekrar, Rasûlullâh’ı gene çok korkutmuştu...

Rasûl-ü Ekrem, Hz. Hatice’ye geldi ve şöyle dedi:

− Ben halvette yalnız kaldığım zaman, bir hitap işittim! Vallâhi bunun bir emir olmasından cidden korktum...

Hatice cevap verdi:

− Maazallâh, sana Allâh’tan korkulacak bir şey gelmez! Sen emaneti korursun, akrabana iyilik edersin, doğru söylersin... dedi ve böylece onu teskin etti...

5 / 68

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!