Allâh Rasûlü bunun böyle olduğunu söylüyor... O anda orada toplanan kişiler onun arkasından değil, gözünün önünde ona temennide bulunuyorlar, yeni ortamında zorluklarla karşılaşmaması amacıyla...

Ve hepsi de ona beyin dalgalarını yollayarak o ortamda güçlü olması için destek veriyorlar... Kişi o anda kendisine bu desteği verenleri görüyor ve seyrediyor...

Gene Allâh Rasûlü’nün bir açıklaması var;

“Kırk sâlih kişi, bir kişinin cenaze namazını kılarsa o kişinin günahları bağışlanır...”

Bu arada başka bir ifade daha var...

“Ölen sâlih kişi ise, cenaze namazındakilere şefaat eder...” diye...

Yani buradan da anlaşılıyor ki, olayda karşılıklı bir alış-veriş söz konusudur!..

Soru

− Peki “sâlih kişi” ile ifade edilen nedir, Üstadım?

Üstad

− Beşerî kavramlardan arınıp bilinç boyutunda kendini bulmuş ve bilincini istediği gibi kullanarak ruhunu yönlendirebilen kişi anlamında... Tanrı kavramından kurtulup kendi hakikatini tanıyarak gereğini yaşayan da diyebiliriz...

 Soru

− Üstadım, bu insanlara velî diyebilir miyiz?..

 Üstad

− “Velî” ismi, asker kelimesi gibi genel bir anlam taşır... Sâlih ise, asker içindeki general sınıfına örneklenebilir...

Soru

− Yani en az Mülhime nefste kendini bulmuş diyebilir miyiz?..

 Üstad

− Mardiye bilincini yaşayanlardır Sâlih’ler... Yani; yedinci sınıftan, beşinci ve yukarısı...

Mülhime’de olanlar, hâlâ tanrı kavramından kurtulamamışlardır...

İnsanın hele bugünkülerin, “Allâh” adıyla etiketledikleri tanrılarından arınabilmeleri fevkalâde güçtür!

Sen, kendin veya karşındakinin ötesinde yönelecek bir varlık düşündüğün anda, tanrıya tapanlardansın demektir! Bunun anlamı da dinde KÂFİRdir... Yani Allâh gerçeğini örten!..

Ancak, gördüğünle de asla kayıt altına alıp, O’nu sınırlama!

Karşındakini kendinden ayrı gördüğün, ve bedenine veya ruhuna bir ayrıcalık verdiğin sürece de ŞİRK içindesin; demektir...

Küfür ve şirkten arınmamış olanın ise “tanrı” kavramından arınmış olması mümkün değildir... Çünkü henüz tevhid ehli olmamıştır... Hep tanrısını Allâh etiketiyle bezemiş olarak kozasındaki yaşamına devam ediyor ve kendini avutuyor demektir!..

Soru

− Peki Üstadım zaten Radiye’nin üst sınıfından bir kişi bile o ölenin günahlarını bağışlayamaz mı? Niçin kırk kişi?..

 Üstad

− Kırk mümin diyor, kırk sâlih kişi değil!.. Mümin de, sınıf sınıftır... Mümin vardır, ama hâlâ gizli şirk içindedir!.. Vahdeti anlamamıştır; tanrı kavramından kurtulamamıştır...

Bizim “AKIL ve İMAN” kitabımızı yazmamıza sebep olan âyeti bir hatırlayın bakalım... Bir kitabı, yalnızca bir âyeti açıklamak için yazmıştık... 

19 / 101

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!