Hücrelerin her biri dahi, içindekileri oluşturan milyarlarca molekülden oluşmaktadır bir alt katman olarak…

Molekülleri meydana getiren atomların bir alt katmanında ise kuarklar okyanusu yer almaktadır… Bu katman (semâ) itibarıyla da evren, bir kuark okyanusudur; algılayıcısına göre…

Nihayet, bir mânâ okyanusu, sonsuz sınırsız bize göre!... Esmâ mertebesi denmiş… İhtiva ettiği anlamlar ve yaratmadaki amaç itibarıyla “ayânı sâbite” denmiş… Her an kendindeki mânâları kendi seyreden…

Gerçekte, “çok boyutlu tek kare resim” seyri, tek bir tecelli… “State” tâbiriyle veya string teorisiyle işaret edilmek istenen Holografik bütünlük!.. Ne madde, ne mânâ diye nitelendirilebilecek bir anlam okyanusu!.. Bir “nokta”! Zaman boyutunun adı “AN”! Ama tek bir “AN”! İkincisi olmayan!

Bakın Allâh Rasûlü muhteşem Zât, 1400 küsur sene önce bu katmansal değerlendirmeyi nasıl anlatmış mecaz-benzetme yollu:

“Birinci kat semâ ikinci kat semâ içinde çöle atılmış bir yüzük halkası gibidir. İkinci kat semâ ise üçüncü kat semâ içinde, çöldeki bir yüzük halkası gibi kalır… Yedinci kat semâya kadar bu böylece devam eder… Yedi kat semâ ise kürsî içinde bir yüzük halkası gibi kalır çöldeki!”

“Kürsî” ve “semâ” kelimeleriyle işaret edilen katları, âfaka, göğe, uzaya dönük olarak değil; varlığın orijinine, “nokta”ya doğru katmanlar olarak değerlendirin.

Ayrıca… Daha da ötesi…

Atomik kökenli olarak algılamakta olduğumuz katman olan evrenimiz, acaba, hangi üst madde(?) türü evrenin içindeki bir alt katman (semâ) olarak kalmaktadır? Bir de bunu sorgulayıp düşünelim!

Bana ulaşanlara göre, yazılarımı okuyanların en zorlandıkları husus, noktadaki “Esmâ mertebesinin projeksiyonu” ile oluşan evren içre evrenler yanı sıra; sonsuz sayıda projeksiyonlar oluşturan sayısız “nokta”ların varlığı hususu…

Yazılarımızdan sonra, okuyucularımız arasında genelde yanlış olarak anlaşılan bir husus da, Allâh isminin Noktaya işaret ettiği” kanaati…

Oysa, hiçbir yaratılmışın havsalasının alamayacağı alan, bundan sonrası…

“Allâh âlemlerden Ğaniyy’dir” vurgulaması ve hükmü var! “Allâh” adıyla işaret edilenin algılanabilen hiçbir şey ile kayıtlanamayacağı; yanı sıra… “NOKTA” ötesi itibarıyla da, “Ğaniyy” oluşu zorunlu hükümdür! “Nokta”lar sonsuz ve sayısız; “ALLÂH” ismiyle işaret edilen ise tüm kavramların ötesinde! Her biri, evren içre evrenler ihtiva eden sayısız “nokta”lar!

Nihayet, tüm bunları yaratan, “ALLÂH” adıyla işaret edilen!

“EKBER” kelimesi dışında, bu gerçeğe işaret eden başka da isim yok!

“ALLÂHU EKBER”!

Bu gerçeği düşünebilen ve daha da ötesi, hissedebilenin “haşyet” duymaması mümkün mü?

Varlığı, ancak ilimle fark edilen; ama detayına ulaşılması muhal –olanaksız– olan “nokta” ötesi realite! “EKBER” isminin işareti olan anlam! “ALLÂHU EKBER”!

Nitekim bu duruma Allâh Rasûlü secdede okuduğu şu cümlesiyle işaret ediyor;

“Lâ uhsiy senâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsik”

“Senin kendini bilmen gibi benim seni değerlendirmem asla mümkün değildir!”

Acaba, kaç kişi gerçek anlamıyla “Allâh” diyebiliyor, “Allâhu Ekber” diyebiliyor hayatı boyunca; dediğini derinliğine düşünerek ve hissederek?..

Kaç kişi, kafasında yarattığı sınırlı sorumlu hesaba çekilir tanrısına Allâh ismini etiketleyip; ona, Benim güzel AllâhımUlu tanrım en büyüktür diyerek; Musa (aleyhisselâm)’ın, tanrısını kucağına yatırıp kafasındaki bitleri ayıklamak isteyen çobanı gibi bu Dünya’dan geçip gidiyor?

Ciddi olarak bunu hiç düşündünüz mü?

6 Şubat 2007

50 / 109

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!