“İbadet”, Kişinin Kendisi İçindir!

Eğer söylediklerimiz doğru ise...

Böyle bir yaşam gerçeğine ne ölçüde hazırsınız, lütfen bu soruya cevap veriniz?..

Nasıl, cevabınız sizi tatmin etti mi?..

Şayet, vermiş olduğunuz cevap sizi tatmin etmediyse, bu durumda demektir ki, ölüm ötesi yaşama gereken biçimde hazır değilsiniz!

Öyleyse, hazırlanmak için işe bir yerden başlamak icap ede­cek...

Yani, dinî tâbiriyle, zamanınızın bir miktarını da ibadetadı verilen bu tür çalışmalara ayırmak zorunluluğu ile karşı karşıyasınız.

“İbadet” adı verilen bütün çalışmaların, tamamıyla, beynin biyoelektrik ve biyoşimik yapısıyla ilgili olduğundan söz etmiştik...

İbadetlerin bir kısmı, bilindiği üzere, bedenin ihtiyaç duyduğu biyoelektrik enerjiyi temine dönük olarak yapılmaktadır.

Bu enerji beyin tarafından değerlendirilerek, dalga bedene; ilim ve güç olarak yüklenir... İşte bu sebeple de, beyin durup, devre dışı kaldıktan sonra, yani “ölüm tadıldıktan” sonra, artık ölüm ötesi yaşamda ibadetler kalmaz!.. İşte bu yüzden ölüm ötesinde şeriatın teklifleri geçerliliğini yitirir!.. Zira, zâhirle ilgili bütün bu teklifler, hep beynin biyoelektrik ve biyoşimik yapısıyla ilgili olarak düzenlenmiştir!

Bu arada fark etmemiz gereken çok önemli bir husus daha vardır;

İSLÂM DİNİ öncelikle kişinin “ALLÂH”ı bilip; elden geldiğince tanıması, ve bunun yanı sıra da ölüm ötesi yaşama hazırlanma çalışmaları olan ibadetlerini yapması gayesiyle gelmiştir.

Allâh Rasûlü insanlara, İslâm’ın öngördüğü kurallara göre yaşamasını tavsiye etmiş ve bu kurallara uyulmaması hâlinde de, o nispette kişinin bundan zarar göreceğini vurgulamıştır.

Ancak ne var ki, kişinin yaşamakta olduğu devletin rejim şeklinden dolayı kişinin hesaba çekileceği yolunda hiçbir hüküm yoktur.

Kişinin müslümanlığı devletin rejimine bağlı değildir!

Eğer öyle olsaydı, şu anda yeryüzünde İslâmî rejim olmaması dolayısıyla, kimsenin de müslüman sayılmaması gerekirdi...

“Benden sonra hilâfet 30 yıldır” hadisi iyi düşünülmelidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki;

DİN, FERDE GELMİŞTİR ve ölüm ötesi yaşamda devlet değil fert vardır!

İnsanlar ellerinden geldiğince İslâm’ı anlamak, tatbik etmek ve başkalarına da anlayacakları şekilde tavsiye etmek zorundadırlar.

Kesinlikle bilelim ki, herkes elleriyle yaptıklarının netice­sine katlanacaktır.

Ve gene şunu kesinlikle bilmeliyiz ki, “ibadet” adı altında yapılan bütün çalışmalar, tamamıyla, kişinin ölüm ötesi ruh yaşantısı için gerekli materyali temin etme amacına yönelik faaliyetlerdir.

Burada bir parantez açarak, “ibadet” denen faaliyetlere kısaca bir göz atalım;

a- Kendini tamamıyla bu beden kabullenmeye ve sırf bedene dönük yaşamaya engel olmak üzere düzenlenmiş ibadetler,

b- Beynin biyoelektrik enerjisini en yararlı şekilde elde etme­ye yönelik olarak düzenlenmiş ibadetler,

c- Beynin mevcut biyoelektrik enerjisini, dalga enerjiye çevirerek “RUH” adı verilen bir tür holografik ışınsal bedene yükleme faaliyetlerine dönük ibadetler,

d- “ALLÂH’ın ahlâkıyla ahlâklanma” şeklinde özetle­nen, tasavvufta “ALLÂH’a vâsıl olma” veya “ALLÂH’a erme” diye izaha çalışılan, evrensel kozmik bilinçle özdeşleşmeye yönelik ibadetler.

Dört ana madde şeklinde toparlamaya çalıştığımız, kısaca “ibadet” denen bütün bu faaliyetler, görüldüğü üzere hep “BEYİN” ile ilgilidir.

Beyin, ihtiyacı olan biyoelektrik enerjiyi alır ve bunu mikrodalga enerjiye dönüştürerek ruha yükler. Aynı anda da belirli anlamlar ihtiva eder bir biçimde Dünya’ya gücü nispetinde yayınlar.

Şayet, beyinde doğum anında bir devre açılmış ise, bu beyin ürettiği dalgaya ilaveten, antimanyetik bir enerjiyi daha yükler ki; bu bir tür antiçekim dalgasıyla yüklü dalga bedenler, kıyamet denen olayla birlikte Dünya ve Güneş’in manyetik çekim alanlarından kendini kurtararak galaksi içindeki sayısız yıldızlara ulaşabilirler.

Eğer beyin bu bir tür antiçekim dalgalarını, “RUH” denilen holografik ışınsal bedene yükleyemezse, bu takdirde Dünya’nın ve dolayısıyla Güneş’in manyetik çekim alanından ken­disini kurtaramaz ve ebedî olarak Dünya ile birlikte içine girdiği Güneş’te yaşamına devam eder.

“SÜNNETULLÂH’TA BİR DEĞİŞME ASLA BULAMAZSIN!” (35.Fâtır:43)

Âyeti, bu sistemin bütün insanlar için geçerli olduğunun açık göstergesidir. Bu durumda göz önüne alınması gerekli olan şey şudur: Sistem, milyarlarla sene öncesinde kurulmuş ve çalışmak­tadır! 

43 / 51

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!