Kâbe ve Arafat’taki Sırlar
Bizim müşahedemize, Cenâb-ı Hakk’ın bizde izhar etmiş olduğu ilme göre...
İnsan bedenini saran sinir sisteminde akmakta olan biyoelektrik gibi, Dünya’nın yüzeyi altında da akan “negatif” ve “pozitif” radyasyon akımları, kanalları mevcuttur.
Şayet sizin kurmuş olduğunuz ev ya da iş yeri veya çiftlik, negatif radyasyon akım kanallarından birisi üzerine isâbet ederse, o evde başınız hastalık ve sıkıntıdan kurtulmaz. İş yerinizde daima işler ters gider. Çiftliğinizde kaza-belâ eksik olmaz, hayvanlarınız barınmaz vesaire...
Aynı şekilde şayet eviniz, iş yeriniz ya da çiftliğiniz pozitif radyasyon akım kanallarından biri üzerine isâbet ederse... Bu defa da eviniz son derece huzurlu olur. Dışardan çoğu zaman evinize kaçarsınız. İş yeriniz son derece verimli, bereketli olur. Çiftliğiniz, hayvanlarınız keza öyle.
İşte bu anlattığımız akım kanallarına batıda, özellikle İngiltere’de “ley” hatları deniliyor. “Negatif” olanlarına da “kara akım hatları” tâbiri kullanılıyor.
Burada bir önemli noktaya da dikkatinizi çekmek istiyorum…
Bu dalgalara “pozitif” veya “negatif” tâbirlerini kullanmamız, bize GÖREdir!.. Bize yarar sağlaması itibarıyla “pozitif”, bize yarar sağlamaması itibarıyla da “negatif” deyimini kullanmaktayız… Oysa bu dalgaların kendi yönünden bir “negatif”lik ya da “pozitif”lik gibi bir ayrıcalıkları yoktur! Yalnızca pek çok yüksek frekanslı dalgalardan daha düşük frekanslı dalgalara kadar uzanan dalga türleridirler...
Biz Kudüs, Medine ve Mekke’deki alanların yaydıkları yüksek frekanslı dalgalara “pozitif” demişiz... Esasen bu dalgalara Din-tasavvuf lisanında da “Cemâl” veya “Celâl nûrları” ismi verilmiştir!
Bize göre “pozitif” olarak nitelenen ışınımın nispeten daha düşük frekanslı olanlarına “Cemâl nûru”; daha yüksek frekanslı olanlarına da “Celâl nûru” denilir…
Ancak dikkat edile ki… Burada anlatılan, bize çok yararlı olan bu “Cemâl ve Celâl nûrları” ile “mutlak Cemâl ve Celâl nûrları” arasındaki fark, sanki kibrit ateşi ile Güneş arasındaki fark gibidir!.. Gözden kaçmaya!
İnsanların dahi “celâlli” ya da “cemâlî” diye tanımlanması, beyinlerinin yaydığı bu dalgalar dolayısıyladır... Yani, kiminin beyninin yaydığı dalgaların frekansı, kimine göre çok daha yüksektir, ki biz onlara “celâlli bir kişiliği var” deriz!
İşte Dünya’nın bedeni içindeki, “pozitif” enerji hatlarının kesişip sanki bir enerji santralı gibi yayın yaptığı en önemli merkez, Mekke’de bulunan Kâbe-i Muazzama’nın altıdır ve bunun uzantısı da Arafat Dağı’nın altıdır!
Keşif sahiplerinin keşif yoluyla gördüğü bu gerçeğe Seyyid Abdülaziz Ed Debbağ da “El İbrîz” isimli eserinde değinmiş ve Kâbe’den göğe yükselmekte olan bir “nûr” sütunundan, adı geçen eserinde bahsetmiştir!
Bu noktadaki çok güçlü pozitif enerji dolayısıyla Harem-i Şerîf’teki tüm insanların beyinleri öylesine etkilenip, öylesine güçlü bir faaliyet içine girmektedirler ki bunu anlatabilmemiz mümkün değildir.
Nitekim bu gerçek dolayısıyla Kâbe çevresinde kılınan namaz için Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Kâbe’de kılınan iki rekât namaz, Dünya’nın başka mescitlerinde kılınan namazdan 100 bin defa daha sevaplıdır!”
Zira Kâbe çevresinde yapılan her ibadet sırasında, yeraltından yayılan “celâl nûrları” yani çok yüksek frekanslı dalgalar dolayısıyla, beyin katbekat güçlü dalga üretimi yapmakta; hem bunu ruha güçlü olarak yüklemekte; hem de dışa dönük bir biçimde yayınlamaktadır.