Niçin Cehennem?
Din olgusunda en anlaşılamamış konulardan bir tanesi bu “cehennem” olayıdır!
İnsanlar niçin cehenneme atılacaktır?
Bunu kim, nasıl yapacaktır?
Cehennem niçin yaratılmış?..
Cehennemde yaşayanlar var mı?..
“Zebânîler” kimdir, nedir?
Niçin cehennemde yanarlar?..
Yanmanın türleri var mıdır?..
Cehennemin ateşi nasıl bir şeydir?..
Ateş içinde yaşam nasıl devam eder?..
Ve daha bu gibi pek çok soru akla gelirken; cevap olarak konuya hiçbir açıklık getirmeyen; hatta âdeta kişileri isyana sürükleten basit izahlar ve mantıksız yaklaşımlar, düşünmeye çalışan pek çok insanın problemi olmaktadır. Biz, Cenâb-ı Hakk’ın bu konuyu bize açtığı ölçüde, ve insanların hafsalalarının reddetmeyeceği sınırlar içinde kalarak, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım...
“Cehennem” kelimesinin bir genel anlamı vardır, bir de özel anlamı vardır!..
Genel anlamıyla “cehennem”, insanların azap duydukları ortam ve çevre şartlarıdır!
Bu itibarla, “dünya cehennemi”nden, “kabir cehennemi”nden, “mahşer cehennemi”nden söz edilebilir... Bulunduğunuz hapishane, hastahane ve daha başka ortamlar sizin için “cehennem” olabilir... Bunlar hep göresel cehennemlerdir...
Keza, kabir âlemine geçen kişinin durumuna göre “kabir cehennemi”nden bahsedilmesi dahi, yine bu göresel cehennem şekliyledir.
Buna karşın, özel anlamıyla, “Cehennem” vasfına dayalı bir şekilde isimlenen ortam, gelecekte Dünya’yı tamamıyla kuşatacak olan Güneş’tir!.. Ancak bu göze görünen şekli ve yapısıyla değil, şu anda da mevcut olan ışınsal ikizi itibarıyladır! “İkizi” sözcüğüyle ikincisi anlamını değil; madde gözünün göremediği ikincil yapısını murat ediyoruz ki, bu ruh boyutunda değerlendirilen ikincil yapıdır!.. Biz şu anda ise Güneş’in gaz boyutunu görmekteyiz!
Dünya’nın ışınsal ikizini de, şu anda “ölüp”, Dünya’nın ışınsal ikizine geçenler görmektedirler ve anlattığımız şartları oradan seyretmekteler.
Bir süre sonra Güneş, Dünya’dan 500 milyon defa daha büyük hacme ulaşacak ve bu süreç içinde de, çevresindeki Merkür, Venüs, Dünya ve Ay’ı yutup, eritip, buhar edecek; sınırları Mars yörüngesine ulaşan bir kızıl dev hâlini alacaktır...
İşte o zaman, Dünya’nın çekim alanına bağlı tüm insanların “ruh bedenleri” yani “holografik ışınsal bedenli insanlar”, Dünya’nın çekim alanının gücünü yitirmesi sebebiyle, erimekte olan Dünya’dan kaçmak isteyecekler ve Dünya’yı kuşatan dev Güneş’in ışınsal derinliklerinden geçerek uzaklaşma yolu arayacaklardır!
Allâh’a tapınma amacıyla değil; kişinin ruhsal enerjisinin güçlendirilmesi gayesiyle teklif edilmiş ibadetleri, zikirleri yapmış olanlar, elde ettikleri “nûr-enerji” nispetinde Dünya üzerinden ayrılıp, Güneş’in radyasyon alev dilimleri içinden geçerek kaçabileceklerdir ki, bu durum “sırat” diye anlatılmıştır; sembolik bir “köprü-yol” tanımlaması ile!
Cehennemin alevleri “semum” diye ifade edilmiştir Kurân’da; ki bunun günümüzdeki anlamı “zehirleyen ve tahrip eden ışınım” demektir!..