86. “…vezkürullahe kesiyren lealleküm tüflihun.” (8.Enfâl: 45)
“…Allâh’ı çok çok zikredin (anın ve düşünün) ki zorluğu yarıp geçip, kurtuluşa eresiniz!”
87. “…vezkürûhu kemâ hedâküm…” (2.Bakara: 198)
“…O’nu, hidâyetinin sizde açığa çıktığı kadarıyla zikredin...”
88. “Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vüs’ahâ*...” (2.Bakara: 286)
“Allâh kimseyi kapasitesi dışındakinden mükellef tutmaz…”
89. “Vezkürisme Rabbike ve tebettel ileyhi tebtiyla.” (73.Müzzemmil: 8)
“Rabbinin ismini zikret (hatırla) ve her şeyden kesilip sırf O’na yönel!”
90. “Fezkürûniy ezkürküm...” (2.Bakara: 152)
“O hâlde beni zikredin (anın - düşünün) ki sizi zikredeyim...”
91. “…fezkürullahe kıyamen ve ku’uden ve alâ cünubiküm*…” (4.Nisâ’: 103)
“…ayakta veya otururken ya da yanlarınız üzere uzanmışken (sürekli) Allâh’ı zikredin…”
92. “Elleziyne yezkürunAllâhe kıyâmen ve ku’ûden ve alâ cünubihim…” (3.Âl-u İmran: 191)
“Onlar (öze ermişler) ayakta, otururken ya da yanları üzere uzanmışken Allâh’ı anıp (hatırlayıp)...”
93. “Ve in techer Bil kavli feinneHU ya’lemüs Sirra ve Ahfâ.” (20.Tâhâ: 7)
“Sen düşündüğünü açığa vursan (veya gizlesen); (bil ki) kesinlikle O, Sırr’ı da (şuurundakini de) Ahfâ’yı da (onu meydana getiren Esmâ mertebeni de) bilir!”
94. “Ya eyyühelleziyne amenû lâ tülhiküm emvaluküm ve lâ evladuküm ‘an zikrillâh* ve men yef’al zâlike feülaike hümülhasirun” (63.Münafikun: 9)
“Ey iman edenler... Mallarınız da evladınız da sizi Allâh’ın zikrinden (Hakikatinizi hatırlamaktan) meşgul edip (gereğini yaşamaktan) alıkoymasın! Kimler bunu yaparsa, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir!”
95. “Ve men a’reda an zikriy feinne lehu me’ıyşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyameti a’ma” (20.Tâhâ: 124)
“Kim zikrimden (hatırlattığım hakikatinden) yüz çevirir ise, muhakkak ki onun için (beden - bilinç kayıtlarıyla) çok sınırlı yaşam alanı vardır ve onu kıyamet sürecinde kör olarak haşrederiz.”
96. “…ve lâkin metta’tehüm ve abaehüm hatta nesüzZikr* ve kânu kavmen bura” (25.Furkan: 18)
“…Ne var ki, sen onları ve atalarını yararlandırınca, bedensel zevklere dalıp; nihayet, hakikat bilgisini hatırlamaz oldular! Sonunda mahvoldular!”