83 - Mutaffifiyn Sûresi
"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
BismillahirRahmanirRahıym
-
Veylün lilmutaffifiyn;
Vay hâline ölçü ve tartıyı tam yapmayanların!
-
Elleziyne izektalu ‘alenNasi yestevfun;
Onlar ki, insanlardan haklarını tam ölçüyle alırlar da;
-
Ve izâ kâlûhüm ev vezenuhüm yuhsirun;
Onların (hakkını vermeye gelince) ölçtüklerinde eksiltirler!
-
Elâ yezunnu ülâike ennehüm meb’usûn;
Bunlar kendilerinin (ölümü tatmanın akabinde) bâ’s olunacaklarını zannetmiyor mu?
-
Liyevmin ‘azıym;
Azîm bir süreç için.
-
Yevme yekumunNasu liRabbil’alemiyn;
Rabb-ül âlemîn için insanların kıyam ettiği süreç!
-
Kellâ inne Kitabel füccari lefiy sicciyn;
Hayır (asla)! Muhakkak ki füccar (Hak’tan sapanlar)’ın kayıtları elbette siccîn’dedir!
-
Ve ma edrake ma sicciyn;
Siccîn’i (ne olduğunu) sana bildiren nedir?
-
Kitabun merkum;
Merkum (silinmesi {İngilizce’de; erase} sözkonusu olmayan) bir kayıttır!
-
Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;
O süreçte (Sünnetullâh’ı) yalanlayanların vay hâline!
-
Elleziyne yükezzibune Biyevmiddiyn;
Ki onlar, Din (yapılanların otomatik sonucunun yaşanacağı) süreçlerini yalanlarlar!
-
Ve ma yükezzibu Bihi illâ küllü mu’tedin esiym;
Onu yaşayacağını yalnızca her haddi aşan suçlular yalanlar!
-
İzâ tutlâ aleyhi ayatuNA kale esatıyrul’evveliyn;
Ona işaretlerimiz bildirildiğinde: “Evvelkilerin efsaneleri” dedi!
-
Kellâ bel rane ‘alâ kulûbihim ma kânu yeksibun;
Hayır (asla)! Aksine yaptıklarının getirileri onların şuurlarını (bir pas gibi) örtmüştür.
-
Kellâ innehüm ‘an Rabbihim yevmeizin lemahcubun;
Hayır! Muhakkak ki onlar, o gün, elbette Rablerinden perdelidirler!
-
Sümme innehüm lesalulcahıym;
Sonra, muhakkak ki onlar ateşe gireceklerdir.
-
Sümme yukalu hazelleziy küntüm Bihi tükezzibun;
Sonra: “İşte bu, yalanladığınız şeydir” denilir.
-
Kellâ inne Kitabel ‘ebrari lefiy ‘ılliyyiyn;
Hayır... Muhakkak ki Ebrâr’ın kitabı, elbette İlliyyîn’dedir.
-
Ve mâ edrake ma ‘ılliyyun;
İlliyyîn (-in ne olduğunu) sana bildiren nedir?
-
Kitabun merkum;
Merkum (silinmesi {İngilizce’de; erase} sözkonusu olmayan) bir kayıttır!
-
Yeşheduhul Mukarrebun;
Ona mukarrebûn (kurbiyet ehli - tecelli-i sıfat nasiplileri) şahit olur.
-
İnnel Ebrare Lefiy na’ıym;
Muhakkak ki Ebrâr, elbette Nimet cenneti içindedir.
-
‘Alel’erâiki yenzurun;
Koltuklar üzerinde nazar ediyor oldukları hâlde.
-
Ta’rifu fiy vucûhihim nadretenna’ıym;
Yüzlerinde, o nimetlerin parıltısını tanırsın.
-
Yüskavne min rahıykın mahtum;
Mühürlenmiş (korunmuş) hâlis bir şaraptan içirilirler.
-
Hıtamuhu misk* ve fiy zâlike felyetenafesilmütenasifun;
Onun hitamı (sonu) misk’tir... Yarışanlar işte onda yarışsınlar!
-
Ve mizacuhu min tesniym;
Onun karışımı Tesnîm’dendir.
-
‘Aynen yeşrebu Bihel Mukarrebun;
Mukarrebûn olarak kendisini içtiği bir kaynaktır!
-
İnnelleziyne ecremu kânu minelleziyne amenû yadhakûn;
Muhakkak ki o suç işleyenler iman edenlere gülerlerdi.
-
Ve izâ merru Bihim yeteğamezun;
Onlara rastladıklarında, birbirlerine göz kırparlar, alay ederlerdi.
-
Ve izenkalebû ilâ ehlihimunkalebû fekihiyn;
Kendi ehillerine (ailelerine, yandaşlarına) döndüklerinde, keyiflenmiş mutlu dönerlerdi.
-
Ve izâ raevhüm kalu inne haülâi ledâllun;
Onları (iman edenleri) gördüklerinde: “Muhakkak ki bunlar, elbette sapkınlardır” derlerdi.
-
Ve ma ursilu ‘aleyhim hafizıyn;
Hâlbuki onlar (iman edenler) üzerine koruyucular olarak irsâl olunmadılar!
-
Felyevmelleziyne amenû minelküffari yadhakûn;
Bu süreçte de iman edenler, o gerçeği reddeden o perdelilere gülüyorlar!
-
‘Alel erâiki yenzurun;
Koltuklar üzerinde nazar ediyor oldukları hâlde.
-
Hel süvvibelküffaru ma kânu yef’alun;
Hakikati inkâr edenler yaptıklarının sonucunu yaşıyorlar mı işte böyle!