Ellerinde radyoaktivite ölçü cihazı olan “Gaiger sayacı” ile birtakım kişiler, bir sahanın radyoaktivitesini ölçmeye çalışıyorlar. Fakat ellerindeki “Gaiger Sayacı”nı radyoaktivite bölgesine yolladıktan bir süre sonra bir de bakıyorlar ki, ışınlar sıfıra düşmüş. Bu durumda o kişiler, demek ki, diyorlar, o sahada radyoaktif ışınlar yok!..
Fakat, onların içinde daha üstün olan diyor ki, “Hayır, burada ışınlar olabilir, belki de tahminimizin çok daha üstündedir. Bu sebep ile biz çok daha kuvvetli bir Gaiger Sayacı yaptırıp, ondan sonra o sahanın radyoaktivitesini ölçmeliyiz.”
Ve nitekim, bu sayaç yapıldıktan sonra bir de o sahaya bakıyorlar ki, o sahadaki radyoaktivite, tahminlerin çok daha fevkinde değil miymiş...
İşte bundan dolayıdır ki, bu ilimden nasibi olmayanlar, kendi tefekkür kapasiteleri dışına çıkan fikir ve kişileri daima tenkit veya inkâr ederler.
Bütün inkâr veya tenkitlerin bir sebebi de budur aşağı yukarı... İnsan, havsalasının alamadığını inkâr eder. Eğer o kişiler derlerse ki, “İyi ama biz onları örnek alıp, hareketlerimizi onlara göre ayarlıyoruz” ; o takdirde, biz de deriz ki;
Siz sadece, Efendimizi örnek alınız; ve KURÂN’ı “MÜRŞİD” kabul ederek, O’na mürid olunuz!
Çünkü Kur’ân; sizi sadece Efendimize tâbi olmakla mükellef kılmıştır.
Sizin anlayamadığınız, hareketlerinin gerçeğini idrak edemediğiniz kişileri inkâr veya tenkit etmeniz, kınamanız, sadece sizin seviyenizi ortaya koyar; onlar ise, kendi âlemlerinde, sizin değer yargılarınızdan berîdirler...
Öyle ise artık siz;
“...O’NU, HİDÂYETİNİN SİZDE AÇIĞA ÇIKTIĞI KADARIYLA ZİKREDİN...” (2.Bakara: 198)
Buyruğu üzere, gerçeğe yönelip, idraka çalışınız.
Fakat bunu da elbette kapasiteniz dâhilinde yapabilirsiniz. Öyle olunca kapasitesi sizinkinden daha geniş olabilecekleri niçin inkâr edersiniz?..
Her biriniz ancak kapasiteniz kadarından mesûlsünüz.
Sık sık okursunuz ya;
“ALLÂH KİMSEYİ KAPASİTESİ DIŞINDAKİNDEN MÜKELLEF TUTMAZ...” (2.Bakara: 286)