Sayfayı Yazdır

33 - Ahzâb Sûresi

"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"

BismillahirRahmanirRahıym

  1. Ey Nebi! Allâh’tan (açığa çıkarttıklarının sonuçlarını yaşatacağı için) korunanlardan ol! Hakikat bilgisini inkâr edenlere ve münafıklara (ikiyüzlülere) uyma! Muhakkak ki Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.

  2. Rabbinden sana vahyolunana tâbi ol... Muhakkak ki Allâh, yaptıklarınızı (yaratan olarak) Habiyr’dir.

  3. Allâh’a tevekkül et! Esmâ’sıyla hakikatin olan Allâh, Vekiyl olarak yeterlidir!

  4. Allâh hiçbir erkeğin göğüs boşluğunda iki kalp oluşturmamıştır! Kendilerinden zihar (eşini anası gibi kabullenerek kendine haram kılma) yaptığınız eşlerinizi, analarınız kılmamıştır. Evlatlık kabullendiklerinizi de oğullarınız kılmamıştır. Bunlar boş laflarınızdır! Allâh Hakk’ı bildirir; doğru yola O hidâyet eder!

  5. Onlara (evlatlık aldıklarınıza), babalarına nispetle hitap edin... Bu, Allâh indînde daha adaletlidir. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, bu durumda onlar, sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır... Hata yaptığınız şeyde üzerinize bir suç yoktur... Fakat kasıtlı düşünerek yaptıklarınız hariç... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

  6. En Nebi, iman edenlere, kendi benliklerinden daha önceliklidir! Onun eşleri onların (iman edenlerin) analarıdır! Akrabalar da Allâh’ın Kitabında (diğer) iman edenlerden ve muhacirlerden, (mirasça) birbirlerine daha önceliklidirler... Dostlarınıza dinen iyilik işlemeniz hariç... Bu, Bilgi’den bir hükümdür.

  7. Hani biz Nebilerden taahhüt almıştık; senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa’dan da... Onlardan (bu âyette bahsedilen Nebilerden) ağır bir taahhüt aldık.

  8. Sadıklara sıdklarının gereği sorulsun (denensinler bu konuda) diye... Hakikat bilgisini inkâr edenler için ise feci bir azap hazırlamıştır.

  9. Ey iman edenler... Size olan Allâh nimetini hatırlayın... Hani (Hendek savaşında) size ordular geldi de onların üzerine bir fırtına ve görmediğiniz ordular irsâl ettik... Allâh, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basıyr’dir.

  10. Hani size hem üst tarafınızdan ve hem de aşağı tarafınızdan geldiler... Hani gözleriniz kaymış, yürekleriniz ağzınıza varacak hâle gelmiştiniz! Allâh hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz.

  11. İşte orada iman edenler imtihan edilmiş ve şiddetli bir şekilde sarsılmışlardı.

  12. Hani münafıklar ve kalplerinde maraz bulunanlar (sağlıklı düşünemeyenler): “Allâh ve O’nun Rasûlü, bize bir aldanıştan başka bir şey vadetmemiş” diyorlardı.

  13. Hani onlardan bir grup dedi ki: “Ey Yesrib Halkı (Yesrib, Medine’nin eski adıdır)! Sizin için kalınacak yer yoktur; geri dönün!” Onlardan bir grupsa: “Muhakkak ki evlerimiz korumasızdır” diyerek O Nebiden izin istiyordu... Oysa onlar (evleri) korunaksız değildir... Onlar kaçmaktan başka bir şey istemiyorlardı.

  14. Eğer onun (şehrin) çevresinden evlerine zorla girilmiş olsaydı, sonra da onlardan dinlerinden dönmeleri istenseydi, onu mutlaka uygularlardı (münafıklar - ikiyüzlüler)...

  15. Andolsun ki, arkalarına dönüp kaçmayacaklarına dair daha önce Allâh’a ahdetmişlerdi... Allâh’a verilen söz (ahd) sorulur (sonucu yaşatılır)!

  16. De ki: “Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçışınız size asla fayda vermez... Tut ki kaçtınız diyelim (çok çok kısa dünya yaşamı nedeniyle) kazancınız yok denecek kadar az olur!”

  17. De ki: “Eğer sizden bir kötülük (açığa çıkarmayı) irade ederse yahut sizden bir rahmet (açığa çıkarmayı) irade ederse, sizi Allâh’a (iradesine) karşı kim korur?” Allâh dûnunda ne bir Veliyy ne de bir yardımcı bulamazlar.

  18. Sizden bu işi savsaklayıp ve cemaatine de: “(Rasûlullâh’ı bırakın) bize gelin!” diyenleri Allâh gerçekten bilir! Zaten onlar savaşa pek az gelirler.

  19. Size karşı cimridirler (ikiyüzlüler)! Savaş - ölüm korkusu geldiğinde, üzerine ölüm korkusuyla baygınlık çökmüş kimse gibi, gözleri dönmüş bir hâlde sana baktıklarını görürsün... Korkuları geçtiğindeyse mal düşkünleri olarak sizi keskin dilleri ile incitirler... İşte bunlar iman etmemişlerdir! Bu yüzden de Allâh onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır... Bu, Allâh için pek kolaydır.

  20. Ahzab’ın (savaşmak için gelen destek gruplarının) gitmediğini sanıyorlar... Eğer Ahzab (yeniden) gelse, bunlar arzu ederler ki, kendileri bedevîler içinde çölde kalıp, haberlerinizi almakla yetinsinler! Zaten aranızda olsalardı, pek az savaşırlardı.

  21. Andolsun ki, Rasûlullâh’ta sizin için mükemmel bir örnek yaşam vardır! Allâh’ı ve sonsuz geleceği umanlar ve Allâh’ı çok zikredenler (hatırlayanlar) için!

  22. İman edenler ise Ahzab’ı (destek için gelmiş grupları) gördüklerinde: “Bu, Allâh ve Rasûlünün bize vadettiğidir... Allâh da Rasûlü de doğru söylemiştir” dediler... (Bu) onların ancak iman ve teslimiyetlerini artırdı.

  23. İman edenlerden öyle rical vardır ki, Allâh’a verdikleri sözde durdular... Onlardan kimi hayatını adamıştı, yerine getirdi (Allâh uğruna ölümü tattı); ve onlardan kimi de (yerine getirmeyi) beklemektedir... Onlarda değişme olmamıştır!

  24. Böylece Allâh, sadıkları (doğrucuları - hakikati tasdik edenleri) sıdkların (saf samimi inanç) sonuçlarıyla cezalandıracak; münafıkları ise, dilerse azabı yaşatacak yahut onların tövbelerini gerçekleştirecek... Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

  25. Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenleri bir hayra nail olmaksızın kendi hışımları ile defetti! Allâh, savaşta iman edenlere yeterli geldi... Allâh Kaviyy’dir, Aziyz’dir.

  26. Ehl-i kitaptan onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine endişe düşürdü... Bir bölümünü öldürüyordunuz, bir bölümünü de esir ediyordunuz.

  27. Onların arazilerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir bölgeye sizi mirasçı kıldı... Allâh her şeye Kaadir’dir.

  28. Ey Nebi... Eşlerine de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun zinetini diliyorsanız, gelin size boşanma bedeli vereyim ve sizi güzel bir şekilde serbest bırakayım.”

  29. “Yok eğer Allâh’ı, Rasûlünü ve sonsuz gelecek yurdunu diliyorsanız, muhakkak ki Allâh sizden, muhsin kadınlar (görürcesine Allâh’a yönelmişler) için çok büyük bedel hazırlamıştır.”

  30. Ey Nebi’nin Kadınları... Sizden kim apaçık bir terbiyesizlik - haddini aşan fiil yaparsa, onun için azap iki misli olur! Bu, Allâh üzerine pek kolaydır.

  31. Sizden kim Allâh’a ve Rasûlüne itaat eder ve imanın gereğini uygularsa, ona da ecrini iki kere veririz... Onun için cömert - zengin bir yaşam gıdası hazırlamışızdır.

  32. Ey Nebi’nin Hanımları... Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz! Eğer korunmak istiyorsanız (muhatabınız olan erkeğe) edâlı - işveli konuşmayın! Bu yüzden, düşüncesiz - hastalıklı olan kimse sizden umutlanır! Uygun ve yanlış anlaşılmayacak tarzda konuşun!

  33. Evlerinizde oturun... Önceki cahiliye anlayışındaki gibi (işveli cazibeli tahrik edici şekilde) kendinizi teşhir ederek yürümeyin... Salâtı ikame edin, zekâtı verin, Allâh’a ve Rasûlüne itaat edin! (Ey Rasûlün) hane halkı, Allâh sizden yalnızca ricsi (kiri, maddi şeylere bağlılığınızı, bedensel şeyler ile kayıtlanmanızı) gidermek ve sizi tertemiz yapmayı diler!

  34. Evlerinizde Allâh’ın âyetlerinden ve hikmetten bildirilenleri zikredin (anın)... Muhakkak ki Allâh Latiyf’tir, Habiyr’dir.

  35. Muhakkak ki İslâm’ı kabul etmiş erkekler ve İslâm’ı kabul etmiş kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, sadık (sözünü yerine getiren) erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşû eden (hakikati fark etmenin getirisi olan hassasiyet hâli) erkekler ve huşû eden kadınlar, tasaddukta bulunan (sadaka - zekât veren) erkekler ve tasaddukta bulunan kadınlar, orucu yaşayan erkekler ve orucu yaşayan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allâh’ı çok zikreden (hatırlayan) erkekler ve zikreden kadınlar var ya, işte Allâh onlar için bir mağfiret ve azîm bir ecir hazırlamıştır.

  36. Allâh ve Rasûlü bir iş hakkında hükmettiklerinde, iman etmiş bir erkek ve iman etmiş bir kadının, o işlerinde, kendileri için tercih- seçim hakkı yoktur! Kim Allâh’a ve Rasûlüne isyan ederse (uygulamazsa), gerçekten apaçık yanlış olan bir inanca sapmıştır!

  37. Hani sen, Allâh’ın üzerine in’amda bulunduğu ve senin de kendisine in’amda bulunduğun kimseye (Hz. Rasûlullâh’ın evlatlığı Zeyd b. Harise): “Eşini nikâhında tut ve Allâh’tan korun” diyordun, (fakat) Allâh’ın açığa çıkaracağı şeyi düşüncende gizliyordun ve insanlardan endişeliydin (bu fikrini yanlış anlayıp Allâh yolundan dönerler diye)! (Oysaki) Allâh, kendisinden endişe etmene daha lâyıktır! Zeyd ondan boşanınca, onu (Zeynep’i) seninle biz evlendirdik ki; evlatlıklarının eşlerinde, onlarla ilişkiyi bitirdiklerinde, iman edenler için (onlarla evlenmek hususunda) bir zorluk - engel olmasın... Allâh’ın hükmü yerine gelmiştir!

  38. Allâh’ın kendisine zorunlu kıldıklarında O Nebi’ye sorumluluk yoktur! Bu, önceden geçmişler içinde de Sünnetullâh’tır... Allâh’ın hükmü, planlanmış (yerine gelmesi kesin) bir kaderdir!

  39. Onlar (O Rasûller) ki, Allâh’ın risâletlerini (Hakikat bilgisini) tebliğ ederler, O’ndan haşyet ederler ve Allâh’tan başka hiç kimseden haşyet etmezler... Hasiyb olarak Allâh kâfidir!

  40. Muhammed, sizin ricalinizden birinin babası değildir!.. Fakat Allâh Rasûlüdür; Nebilerin Hâtemidir (zirvesi - sonuncusudur)... Allâh, her şeyi (B sırrınca) Aliym’dir.

  41. Ey iman edenler! Allâh’ı çok zikredin!

  42. Sabah - akşam (devamlı) O’nu tespih edin!

  43. “HÛ” ki, sizi (oluşmuş benlik - bilinç) karanlıklarından Nûr’a (hakikat ilmi yaşamı) çıkarmak için size salât (tecelli) eder ve O’nun melekleri (Esmâ kuvveleri) de! Hakikatine iman etmişlere Rahıym’dir.

  44. O’na (ölümle) kavuşacakları zaman, onlara esenlik dileği “Selâm”dır... Onlar için kerîm (cömert - zengin şerefli) bir karşılık hazırlamıştır.

  45. Ey Nebi... Muhakkak ki biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak irsâl ettik;

  46. Allâh’a (Hakikatine) O’nun izniyle çağıran ve nûr saçan bir ışık kaynağı olarak!

  47. İman edenlere, muhakkak ki onlar için Allâh’tan büyük bir lütuf - ihsan olduğunu müjdele!

  48. Hakikat bilgisini inkâr edenlere de, münafıklara da uyma! Onların eziyetlerine aldırma! Allâh’a tevekkül et! Esmâ’sıyla hakikatin Allâh, Vekiyl olarak yeterlidir!

  49. Ey iman edenler! İman etmiş kadınları nikâhlayıp sonra kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, sizin için onlar aleyhine, sizin belirleyeceğiniz bir iddet (yeniden evlenmelerine mâni bir süreç) hakkınız yoktur... Derhâl mut’alarını verin (mal - para verin) ve kendilerini kolaylıkla serbest bırakın.

  50. Ey Nebi! Muhakkak ki biz sana mehrlerini verdiğin eşlerini, Allâh’ın sana ganimet olarak verdiklerinden sağ elinin mâlik olduklarını (cariyeleri) ve seninle beraber hicret eden; amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını; bir de eğer kendini O Nebi’ye hibe etmiş, O Nebi de onunla evlenmeyi dilemiş ise, iman etmiş bir kadını, diğer iman etmişler dışında sana özel olarak helal kıldık... Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz ettiğimizi mutlaka biliyoruz... Sana, bir vebal düşüncesi olmasın diye (bu hükümleri açıkladık)... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

  51. Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini de yanına alırsın... Uzlet ettiğin (sırasını geri bıraktığın hanımlardan) kimi (tekrar yanına almak) istersen, sana bir vebal yoktur... Bu, onların gözlerinin aydın olmasına, mahzun olmamalarına ve kendilerine verdiğin ile hepsinin razı olmalarına en uygundur... Allâh kalplerinizde olanı bilir... Allâh Aliym’dir, Haliym’dir.

  52. Bundan sonra (başka) kadınlar sana helal olmaz... Güzellikleri hoşuna gitse bile bunları başka eşlerle değiştirmek (olmaz)! Cariyelerin hariç... Allâh her şey üzerine Rakıyb’dır.

  53. Ey iman edenler... O Nebi’nin evlerine, sizin için bir yemeğe izin verilmeniz dışında, girmeyin... (Bu da) onun (yemeğin pişme) vaktini beklemeksizin - gözlemeksizin (olsun)... Fakat davet olunduğunuzda girin... Yemek yedikten sonra da (ev halkı veya birbirinizle) lakırdıya dalmaksızın dağılın! Muhakkak ki bu (davranışınız - laubaliliğiniz), O Nebi’ye eziyet veriyor, fakat O sizden çekiniyor (bir şey diyemiyor kırmamak için)! Allâh, Hakk’ı açığa vurmaktan çekinmez! Onlardan (Nebi’nin eşlerinden) bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin... İşte bu, sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha temizdir... Sizin Rasûlullâh’a eziyet vermeniz de, O’ndan sonra O’nun eşlerini nikâhlamanız da ebeden olacak bir şey değildir... Muhakkak ki bu, Allâh indînde azîmdir.

  54. Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, Allâh kesinlikle her şeyi (yaratanı olarak) Aliym’dir.

  55. Onlara; babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, diğer iman eden kadınlar ve köleleri hakkında hicapsız görünme hususunda bir vebal yoktur... Allâh’tan korunun... Muhakkak ki Allâh her şey üzerine şahittir!

  56. Muhakkak ki Allâh ve melekleri, Nebi’ye salât eder... Ey iman edenler, siz de O’na salât (yönelin) edin ve teslimiyet ile selâm verin!

  57. Allâh’a ve O’nun Rasûlüne eziyet edenlere gelince, Allâh onlara dünyada ve sonsuz gelecek yaşamında lânet etmiş ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.

  58. İman etmiş erkeklere ve iman etmiş kadınlara yapmadıkları şeyler (iftira) ile eziyet edenlere gelince, onlar gerçekten bir iftira ve apaçık bir vebal yüklenmişlerdir.

  59. Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve iman etmişlerin hanımlarına de ki: “Cilbap”larını (dış elbise) giysinler... Bu, onların tanınmalarına, bu yüzden de rahatsız edilmemelerine yarar... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

  60. Andolsun ki ikiyüzlüler, sağlıksız düşünenler ve Medine’deki dedikodu yayanlar eğer vazgeçmezler ise, kesinlikle seni onlara salarız... Sonra orada sana az komşuluk yapmış olurlar.

  61. Lânete uğramışlar olarak... Nerede bulunup ele geçirilirlerse, tutulurlar ve öldürülür de öldürülürler.

  62. Bu, önceden geçmişler içinde de Sünnetullâh’tır... Sünnetullâh’ın değişecek alternatifi asla yoktur!

  63. İnsanlar sana o saatten (ölüm) sorarlar... De ki: “Onun ilmi ancak Allâh indîndedir”... Sana bildiren nedir, belki o saat yakındır!

  64. Muhakkak ki Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenlere lânet etmiş; onlara alevli ateşi hazırlamıştır.

  65. Sonsuza dek orada yaşarlar... Bir velî ve bir yardımcı da bulamazlar.

  66. Vechlerinin (şuurlarının) o ateşe dönüşeceği (pişmanlıkla yanacakları) o süreçte: “Yazıklar olsun bize! Keşke Allâh’a itaat etseydik, keşke O Rasûl’e itaat etseydik” derler.

  67. Daha da dediler ki: “Rabbimiz... Muhakkak ki biz önderlerimize ve inanç büyüklerimize itaat ettik de (onlar da) bizi (Hak) yoldan saptırdılar.”

  68. “Rabbimiz, onlara iki misli azap ver ve onlara çok büyük bir lânetle lânet et.”

  69. Ey iman edenler! Musa’ya eziyet verenler gibi olmayın! Allâh, Onu (onların) dediklerinden temize çıkardı... Allâh indînde vechini teslim etmiş idi.

  70. Ey iman edenler! Allâh’tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacak olan sisteminden) korunun ve sağlam söz söyleyin!

  71. (Ki Allâh da) sizin davranışlarınızı düzeltsin ve suçlarınızı örtsün... Kim Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederse, gerçekten büyük bir kurtuluş ile kurtuluşa ermiştir.

  72. Muhakkak ki biz o Emaneti (Esmâ şuuruyla yaşamayı), semâlara (benlik bilincine), arza (bedene) ve dağlara (organlara) önerdik de, onu yüklenmekten kaçındılar (Esmâ bileşimleri onu açığa çıkarmaya elvermedi); ve ondan korktular! Onu, İnsan (hilâfeti oluşturan Esmâ mânâlarını açığa çıkarma şuuru) yüklendi! Muhakkak ki o zâlim (hakikatini hakkıyla yaşamakta yetersiz) ve cahildir (sınırsız Esmâ’yı bilmede yetersizdir)!

  73. Allâh, münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandıracak; iman etmiş erkeklerle iman etmiş kadınların tövbelerini de gerçekleştirecektir... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

33 / 114

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Sûreyi İndirebilirsiniz!