Muhterem kişi...
“Benim velîlerim, kubbemin altındadır; Onları kimse tanımaz” buyruluyor... Bilir misin bunlar kimlerdir?..
Yaradanın bazı kulları vardır ki, onlar dünyadan ve ukbâdan sıyrılmışlar, deryaya erişip deryadan bir zerre olmuşlardır.
Bunlar, “Allâh ahlâkı ile ahlâklanın” buyruğuna uymuş tecellilerdir!.. Onların ne istemekle alâkaları vardır, ne de istememekle...
Onlara Rab, “Sen ne dilersin?” dediği zaman; onlar, “Sen ne dilemişsen!” derler!.. Çünkü onlar, daha evvelki mertebelerde idrak etmişlerdi ki, değil istek, istememeyi istemek dahi bir istektir!!! Ve, bu dahi istenemez. Zerre deryaya diyebilir mi ki, beni şu tarafa götür diye. Derya ne tarafa dilerse, sevkeder dalgalarıyla onu... Gerçek, derya ise; dalgalar da tecellileri midir acaba?..
İşte bu kişiler, sadece ve sadece, yaratılmışlar için Rabbin bir rahmet tecellisi olarak yaşarlar... Yaratılmışlara onlardan erişir Rabbin nimeti.
“...MUHAKKAK Kİ ALLÂH RAHMETİ MUHSİNLERDEN YAKINDIR (açığa çıkar, ulaşır).” (7.A’raf: 56)
Onlar ne bir kimseyi kırarlar nefisleri için, ne de kırılırlar... Git dersin, kovarsın, giderler; gel dersin, çağırırsın, gelirler... Yetmiş defa kovmuş olsan da sonra gene çağırsan, hiç yüksünmeden gene gelirler. Onlar Rabbin veren elleridir; almazlar... Kendilerine bir şey hediye etsen, başkalarına dağıtırlar...
Onlar şan ve şöhretten, isimden kaçarlar...
“Efendimiz Muhammed Mustafa Aleyhisselâm’a bağlan; KURÂN’I MÜRŞİD BİL!” derler.
Gelip bir soru soran olursa, “Herkese hitabınız, akılları ölçüsünde olsun!” buyruğunu nazarı dikkate alarak, gerçek bilgi seviyesinden cevaplandırırlar.
Onlar birer ayna olmuşlardır. Kim baksa, onda kendinden başkasını göremez olur... Onda gördükleri hata ve kusurlar, görenlerin kendi hata ve kusurlarından başkası değildir.
Dünya ehli, yani içinde bulundukları zaman için yaşayanlardan isen, onu da sanki kendin gibi görürsün!
Yok ukbâ ehli isen, azaptan korktuğun, huzuru ve zevki istediğin için ibadet edenlerdensen, gene onu dahi öylece bulursun.
Eğer, her ikisinden de olmayıp, onlardan sıyrılmışlardan isen, vardığın noktada gene onu bulursun... İşte, üstlerindeki örtünün birincisi budur, onların tanınmalarına mâni olan!..