Dünya mı Rüya mı?
Bilimsel bakışa göre;
Gerçeği anlayabilirsek, fark ederiz ki, bu dünyadan ayrılan bir bilincin, daha sonra herhangi bir şekilde veya tarzda yeniden bir bedene girmesi; ve o bedenle bu dünyada yaşamına devam etmesi söz konusu olamaz!.. Çünkü, daima ileri doğru bir gidiş var!
Biyolojik beden yaşamındayken, bir tür holografik ışınsal boyuttaki yaşama; holografik ışınsal bedendeki yaşam devam ederken, bilinç boyutuna bir sıçrama yapabilirsek; sonra da varlığın özüne yönelip, O “Öz”de kendimizi bulabilirsek; bilinç yollu olarak daha evvelki katmanlardaki yapıların ve dahi hiçbir zaman var olmadığımızın gerçeğine erişebiliriz.
Bu nasıl gerçekleşir?..
Elbette bu, önemli bir nokta... Bunun da üstünde önemle durmak gerek! Ancak, bunun üstünde durmadan evvel, şu gerçeği fark etmeye çalışsak?..
Varlığımız, gerçeği itibarıyla yalnızca “yok”tan var olmuş bir “bilinç” olmasına rağmen, nasıl oluyor da kendimizi, bu et-kemik beden kabullenme hâline düşüyoruz?.. Ve kendimizi bir DÜNYA’lı olarak benimsiyoruz?..
Mesela size, kaç yaşındasınız diye sorsam; siz de otuz yaşındayım diye cevap verseniz...
Acaba gerçekten öyle misiniz?..
Neye GÖRE otuz yaş?
Veya gerçekten o kadar mı?..
İşin önemli bir yanı burası!
Gerçekçi düşünmeye çalışalım...
Şu anda madde bedenle yaşamınızı sürdürdüğünüze; madde bedeniniz de üzerinde yaşadığınız Dünya’ya bağlı olduğuna göre; Dünya zaman birimi itibarıyla otuz yaşında olduğunuzu varsayıyorsunuz!..
Bu hesapça otuz sene daha yaşarsanız, diyelim ki altmış yaşında dünyadan ayrılacaksınız!.. Peki, dünyadan ayrıldıktan sonra da hâlâ altmış yaşında olduğunuzu düşünebilecek misiniz?
Hatırlayınız ki, Dünya, Güneş’in yörüngesinde ve çekim alanı içindedir!
Dünya üzerinde var olan her canlı, hayatının kaynağı olan Güneş enerjisiyle var olmuştur! Ki; din dilinde buna “Allâh’ın hayat sıfatının sistemdeki zuhur kaynağı, ‘Güneş’ isimli yıldızdır” da denilebilir. Ya da “Güneş enerjisi-ışınları” yerine “o yıldızın varlığını oluşturan melekî kuvvet” diyebiliriz!..
Güneş sistemi içindeki tüm uydularda bulunan canlılar, hayatiyetlerini ve yapılarını, Güneş’in boyutsal derinliklerinde var olan bu melekî kuvvetten alırlar ve sürdürürler.
Bireysel bilinci oluşturan beyin ise, çalışma kapasitesini yönlendiren algılama devrelerine göre çeşitli boyutları değerlendirir ve o değerlendirmelere göre de kendini o boyutun mensubu kabul eder!
Dünya üzerinde var olan insan dahi, varoluş aşamasında her ne kadar biyolojik bir bedenle oluşmuşsa da; yaşamın daha sonraki evresinde, biyolojik beynin ürettiği astral-ışınsal bedenle hayatını sürdürür!..
“Ölümü tatmış” bir kişi madde bedenden ayrıldığı ve kendi kabir âlemine girdiği veya Berzah içi serbest yaşama geçtiği için; artık algılamakta olduğumuz Dünya, görüş alanından tamamıyla kaybolup; Dünya’nın manyetik çekim alanı halkası içinde ve Güneş yörüngesinde; Güneş tasarruf ve enerji alanı içinde yani Güneş platformunda yaşar!.. Ve de Güneş zaman birimine tâbidir!.. KIYAMETE KADAR!..
Güneş zaman biriminde bir yıl ne kadardır?