İlim mi Malûma Tâbi?
Bütün bu mânâların var edilişi sırrı, esasen geçmişte birçok birimde, çeşitli şekillerde tartışılan;
“İlim mi malûma tâbidir; malûm mu ilme tâbidir?”
Tartışmasına dayanır...
Yani:
“Bilinenlerin varlığı mı ilmi oluşturmuştur; yoksa, ilim mi bilinenleri var kılmıştır?”
Eğer varlık bağımsız olarak mevcut ise, ve Allâh da ilminde mevcut olan bu varlığa ait mânâları meydana getirmekte, ortaya çıkarmakta zorunlu ise, ilim, malûma tâbidir!!?
Yok eğer; sonsuz-sınırsız varlık, her boyut ve mânâda sınırsız varlık...
Biraz evvel anlattığımız gibi, Mutlak Varlığı yönüyle sınırsız ama, sıfatları yönüyle de sınırlı değil!.. Hem Mutlak Vücudu yönüyle, hem Sıfatıyla, hem Esmâ ve bunun sonucu olan Efâliyle sınırsız varlık!..
Bu cümlelerin üzerinde çok iyi durun!.. Bu cümleyi dahi çok geniş düşünmek gerek.
Mutlak varlığıyla, vasıflarıyla, esmâsı ve efâliyle sınırsız olan varlık katında, hangi varlığın bağımsız ve O’nun dışında varlığı olabilir ki, bu sınırsız varlık ona tâbi olup, onun varlık hükmünü yerine getirme mecburiyetinde kalsın?..
“Varlıkta mutlak kuvvet, kudret sahibi Allâh!..” deriz.
Ama, bunun mânâsını hiç düşünmeyiz. Bu işin başı sonu nereye gider? Hiç tefekkür etmeyiz.
Birazcık kendimizi tabiatımızdan soyutlayalım, değer yargılarından arındıralım ki şuurun objektifliği içinde “buz”luğumuz erisin!..
Denizde “yok” olalım... O zaman bakalım, denizin dışında bir şey var mı?.. Ve o zaman bakalım, değer yargıları kalıyor mu?
Evet, gene konu yayılıyor...
Şimdi, biz anlayalım ki, bütün malûm, ilme tâbidir!
Bazıları demiştir ki;
“O, ilminde, kendi varlığında bulduğu mânâları ortaya çıkarmak durumundadır ve bunları ortaya çıkarmıştır. Kendinde hangi mânâları bulmuşsa o mânâları ortaya çıkarmıştır. O mânâlar kendi varlıklarını meydana getirmiştir, bir mânâda...”
Burada, maalesef bir yanlış teşhis söz konusudur!
Çünkü O, ilminde, dilediği mânâları meydana getirmektedir; ilminde, kendinde bulduğu ve aşikâre çıkarmak zorunda olduğu mânâları değil!..
İlminde mevcut olan, mânâları değil; Zâtî ilmiyle yarattığı mânâları meydana getirmektedir...
Eğer, kendinde bulduğu mânâları meydana getirmektedir dersek, “sonsuz-sınırsız Varlığı” kayda sokmuş oluruz!..
O takdirde O, mânâların bütünü olma durumuna girer! Hâlbuki, “Ahad”dır.
“Cüzlerden, bileşimden meydana gelmemiştir!” sözünü maddi mânâda anlatmıştık, tarif etmiştik.