13. Cüz
Yusuf: 53-111, Ra’d Sûresi’nin tamamı ve İbrahiym Sûresi’nin tamamı...
Bu cüz’deki Yusuf Sûresi âyetlerinde:
Nefs’in emmare halini tesbit, bir Rahıym haldir (53)... Kadere iman, Tek bir takdir edeni görmektir (seyirdir); tedbir adı altındakilerde dahi O Tek bir takdir ediciyi görmektir (67-68)... Din’in maslahatına aykırı olmamak şartıyla yaşadığın yerin örf ve kanunlarına uymak Nebilik sünnetidir (76)... Hz. Yusuf’un duasının vakti ve kapsamındaki hikmet (101)... İnsanların ekseriyyetinin Allâh’a ancak müşrik olarak iman etme gerçeği (106)... Hz. Rasûlullâh a.s. ve O’na tabi olanların daveti basiyret üzeredir (108)... Rasûllerin ye’sindeki hikmet (110)... Nebi ve Rasûllerin kıssalarında öz akıl sahipleri için ibret vardır (111)...
Ra’d Sûresine gelince:
Hz. Muhammed a.s.a inzal olan “Elif-Laaam-Miiim-Ra”’daki hakikat ve rahmet, “Ra’d= Semavi gürültü” ile ehline keşfolunur (1, 13)... Halk-ı cediyd realitesi (5)... Muakkıbat (11)... Yıldırım gibi Allâh âyetleri (13)... Kafir’in duası niye kayıp-boşunadır (14)... Rablerine icabet edenlerin ecri (18)... Adn cennetleri ve ehlinin özellikleri (19-24)... İmanlı şuurlar ancak Allâh Zikri ile mutmain olur (28)... Allâh olmasını dileseydi elbette bütün insanlara hidayet ederdi (31)... Neyi isimlendirip tanımaya yönelsen işin sonu Allâh Esmasına dayanır (33)... Cennet’in temsili (35)... Allâh dilediğini siler (39)...
İbrahiym Sûresine gelince:
İnzal olan BİLGİ’nin temel sebebi insanları karanlıklardan Nur’a çıkarmak içindir; rablerinin Biizniyle (1)... Her Rasûl kavminin lisanı üzere irsal olur (4)... Allâh Günleri (5)... Şükredene artırılır (7)... İnsanlıkta “tanrı” için “var mı yok mu” diye tartışılır; mutlak varlık hakikatı için böyle bir tartışma yoktur... Bu nedenle risalet ve Kur’ân “Allâh” ismiyle işaret edilenin tanınması işlevlidir (10-12)... Kur’ân, şeytanı itiraf ettiriyor (22)... Kelime-i Tayyibe ve kelime-i habise (24-26)... İstemeden verilen insan’ın çok zalim ve nankörlüğü (zira verilen, Allâh Ni’meti) (34)... Hz. İbrahim a.s.ın büyük işleri ve Mekke nesli (35-41)... İnsanlara bildirim ve uyarı âyetleri (42-52)...
Kur’ân-ı Kerîm’in nesnel varlığı açısından harf-kelime-âyet-sûre-kitab inşası ve anlamı vardır; ve bu yapı her devirde aynıdır... Bu Kitab’ın (mushaf’ın) “kaç sayfa” veya okuyana bir tertip ve kolaylık için “kaç bölüm” olması; ya da yazı tekniği, insanlara bağlı bir düzenlemedir ve bu zamana bağlı bir farklılık ve gelişme gösterir...
Aslında Kur’ân, cüzlere ayrılamaz!... “Allâh” ismiyle işaret edilen hakiki tekillikte tecezzi kabul etmez!...
Nitekim Kur’ân şöyle der:
Hicr: 90-) Muktesimiyn’e (Tevrat ve İncil’i, beşeri bir bilgiymiş gibi kısım kısım edenlere) inzal ettiğimiz gibi (sana da tecezzi yapılamaz bir tekillik olan hakikat ilmini inzal ettik).
91-) Onlar ki, Kurân’ı (Hz. Muhammed a.s.a İNZAL edilen, Hakikat ve Sünnetullâh için en şanlı bilgiyi), cüzler kıldılar (cüz cüz ettiler).
Bu nedenle Hz. Rasûlullâh a.s. döneminde, inzal olduğu kadarıyla, Kur’ân-ı Hakiym’in bölümleri “Besmele” ile ayrılan “Sûre”lerdi!... Sonradan olan cüz ayrımı yoktu... “Ayet”lerden oluşan ve “Besmele” ile ayrılan 114 “Sûre” vardır Kurân’da...
Oysa cüz ayrımı “Besmele”sizdir ve en-Nebi s.a.v.in vefatından sonra olandır!...
Kur’ân sûreleri’nin bile iki çeşit tertibi vardır...
1. Nüzûl sırasına göre olan mushaf... Hz. Âli r.a.ın mushaf’ı böyleydi...
2. Bugünkü kitabî tertip... Literatürde “son arz” denilen Hz. Rasûlullâh a.s.ın son Ramazan Ayı’nda Cibriyl’e mukabele etmesinin bu sıraya göre olduğu rivayeti üzerine...
Yani Hz. Rasûlullâh a.s. hayatta iken iki kapak arasına getirilmiş bir kitap halinde mushaf yoktu... Bu ilk defa Hz. Ebubekr esSıddık r.a. hilafetinde yapılmış ve en son halini de Hz. Osman zinnureyn r.a. zamanındaki çalışma ve çoğaltma ile almıştır...
Kurân’ın hem ders ve hıfz edilmesi, hem de düzenli olarak okunması için ilk başlarda yedi bölüm olarak uygulamasını yapmışlar; haftada bir hatim indirilmesi için bir düşünce ile... Daha sonra otuz bölüme ayrılarak, özellikle Kur’ân ayı olan Ramazan aylarında “salatul kıyam= kıyam salâtı” denilen “teravih” namazlarında, hergün Kur’ân-ı Kerîm’den bir cüz miktarı okunarak hatim edilsin; veya dileyen diğer aylarda da hergün okuyarak, hiç olmazsa ayda bir, baştan sona Kurân'ı okumuş olsun diye bir maslahat gözetilmiş... Hatta daha sonra bu “cüz”ler de “hizb” (cüz’ün yarısı) ve “rub”(cüz’ün dörtte biri)ne ayrılmış, gene belli kolaylıklar için...
Kurân’ın baştan sona okunacağı müddet için bir alt sınır belirtilmiştir: “Kurân’ı üç’ten az (üç günden az müddette baştan sona) okuyan kimse fakih (din’de derin anlayışlı) olmamıştır (ne okuduğunu anlamamıştır)”, hadis-i şerifi ile... Hz. Rasûlullâh a.s.ın bilinen sünneti, özellikle gece salâtında çok uzun sûreleri peşpeşe kıraat ettiği ve her Ramazan Ayı’nın son on günü içinde (son senesi 20 gün) i’tikaflı iken, Cibril ile inzâl olan Kurân’ı baştan sona mükabele etmesidir!...