3. Âl-u Imran Sûresi (137-200)
Al-u İmran (İmran Ailesi) Suresi Medine-i Münevvere döneminde Bakara Suresinden sonra nazıl olmuştur... 200 ayettir...
Mushaf tertibi olarak da bu sureden bir önceki sure olan Bakara Suresinde, mucizevi bir yaratılışla meydana gelen ilk insan Adem ve Ehl-i Kitab’tan yahudiler üzerinde çok ağırlıklı durulurken, nüzül ve tertip olarak ondan bir sonraki bu surede yani Al-u İmran suresinde ise gene yaratılış mucisesi olan Meryem Oğlu İsa’dan ve Ehl-i Kitab’tan Nasara(hristiyanlar) üzerinde çok ağırlıklı durulmaktadır... İsa a.s. konusu, hakkındaki ifrat ve tefritleri ortadan kaldıracak şekilde çözüme bağlanıp(nitekim surenin ismi, Hz.Meryem’in ailesinin, soyunun ismidir), Allah-insan münasebeti, vahdet realitesinde halledilmektedir...
Bu bağlamda nasara ekolünün İslam’a göre konumu üzerinde ibretle durulmaktadır...
Bu surede üzerinde durulan en önemli bir husus “İSLAM” vurgulamasıdır... “Allah indinde diyn İslam’dır”, “Kim İslam’dan ğayrı bir diyn ararsa o, ondan ebediyyen kabul edilmeyecektir” gibi ayetler bu surede olup; teslimiyyeti muşahhas bir şekilde ortaya koymaktadır...
Gelmiş geçmiş tüm Nebiyler ve nazıl olmuş tüm Kitablar hakkındaki insanların ihtilaflarını, bir adı da “furkan” (Hak ile batılı ayırıcı) olan Kur’an’ın halledeciği; insanlığın gerçek kurtuluşunun Hz.Muhammed’e ve O’nun vahyine iman etmek olduğunu vurgular... Allah sevgisine (ilahi yakınlığa ermenin) Hz.Rasulullah’a tabi olmakla mümkün olduğu; emrine tabi olmamanın ise kafirlik(gerçeği reddetmek; gerçekten ebedi perdelilik) olduğu ihbar edilir...
Muhkem ve müteşabih ayetler konusu, vahyin anlaşılmasında bir incelik/bir esas olarak anlatılır ve tüm bunların ancak ilimle anlaşılacağı vurgulanır...
137-) Kad halet min kabliküm sünenün fesiyru fiyl Ardı fenzuru keyfe kâne akıbetül mükezzibiyn;
Sizden önce kendine özgü yaşam tarzları olan toplumlar gelip geçti. Arzda (fiilen veya bilgi yollu) gezinin de (hakikati) yalanlayanların sonu ne oldu görün.
138-) Hazâ beyanun linNasi ve hüden ve mev’ızatün lil müttekıyn;
Bu, insanlar için açıklama (ibret), korunanlar için de hidâyet ve öğüttür (aydınlatma).
139-) Ve lâ tehinu ve lâ tahzenu ve entümül a’levne in küntüm mu’miniyn;
Gevşemeyin, hüzünlenmeyin; siz en üstün olanlarsınız, eğer iman edenlerseniz.
140-) İn yemsesküm karhun fekad messel kavme karhun mislüh* ve tilkel eyyamu nüdavilüha beynen Nas* ve liya’lemAllâhulleziyne amenû ve yettehıze minküm şüheda’* vAllâhu lâ yuhıbbuz zalimiyn;
Eğer size bir yara (-nın ızdırabı) dokunuyorsa, o topluluğa da bir benzeri dokunmuştur. Böyle günler, devridaim olur insanlar arasında. İman edenlerin Allâh’ça bilinmesi (varlığındaki Esmâ mertebesince açığa çıkarılanın sonucunun meydana getirilmesi) ve hakikate hayatları pahasına şehâdet edenlerin oluşması içindir. Allâh zulmedenleri (nefslerinin veya başkalarının hakkını vermeyenleri) sevmez.
141-) Ve li yümahhısAllâhulleziyne amenû ve yemhakal kafiriyn;
Ve dahi (bu yaşanılanlar), Allâh’ın iman edenleri (bu olayları yaşatarak) arındırması; hakikati örtenleri de (bu yoldan) mahvetmesi içindir.
142-) Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ya’lemillâhulleziyne cahedu minküm ve ya’lemes sabiriyn;
Yoksa siz zannetiniz mi ki Allâh, içinizden o mücahede edenleri (azim ve kararlılıkla hakikati yaşamak için mücadele edenleri) belli etmeden, bu yolda sabırla devam edenleri ortaya çıkarmadan, cenneti yaşayacaksınız!