Aynha derhâl başka bir soruya geçti:
“Birimlerin varoluş noktası nedir?.. Sonu nedir?..”
“Birimlerin varoluş noktası, Tümel aklın icat vasfıdır!.. Sonu ise birimin sonsuzlukta, tümel aklın o vasfını sürekli olarak değişik şekillerle aksettirip gitmesi… Eğer mutlaka bir son kabullenmek gerekirse; birimin, tümel aklın aksettiricisi olduğunu idrak etmesini bir son olarak kabul edebiliriz... Bundan ötesi ise sonsuzluktur... Çünkü, tümel akıl için son düşünülemez, yani vasıfları için!..”
Aynha, henüz ilk dönem gelişme sınavını veren Elf’in bu cevaplarını olumlu buldu...
Elf, tümel aklın en kapsamlı bir aksettiricisi olmaya adaydı... Bu yüzden de artık birtakım görüşmelere, temaslara başlayabilirdi...
Elf, artık Dünyalılar ve Setrililer ile bağlantı kurup, onların yaşam ve düşünce düzeylerini yakından incelemeye rahatlıkla hak kazanmıştı, bu cevaplarıyla...
Elf, daha Dünyalılarla ve Setrililerle görüşmeye başlamadan önce niçin böyle bir sınava tâbi tutulmuştu?..
Bunun sebebi şu idi...
Elf, şartlanmasız bir ortamda, bilgi birikimi sistemi ile gelişen salt akıl birimi idi.
Dünyalılar ve Setrililer ise, onların yapılarına tamamıyla zıt düşen bir ortamda, şartlanmalar düzeyinde yetişen ve daha sonra bu şartlanmalardan sıyrılabildikleri oranda kendilerini tanıyan varlıklardı...
Elf, bu gerçekleri bilmeden onların arasına girseydi, temel prensipleri bilmemesi sebebiyle, onlardan gelecek olan birimsel şartlanmaları gerçek bilgiler sanıp, öz yapısını, şartlanmışlığın karanlığında kaybedebilirdi...
Bu yüzdendir ki, İdepya’da yetişen tüm salt akıl birimleri, temel bilgi birikimlerini tamamlamadan Dünyalılarla ve Setrililerle temasa geçemezlerdi.
Aynha, bu cevaplardan hoşnutluğunu ifade etti...
“Temel prensipleri, gelişim oranın ölçüsünde tamamlamış sayılırsın Elf! Artık Dünya’dan biri ile temasa geçebilir, onların yapılarını, fikir düzeylerini bilfiil inceleyebilirsin...”
“Teşekkür ederim Aynha! Ancak bu arada sormak istediklerim var şimdi… Onlardan herhangi biriyle mi temas kurmalıyım, yoksa içlerinden bir seçim yapmam gerekir mi?.. İlk sorum bu.”
“Şayet herhangi biriyle temas kurarsan, büyük bir ihtimalle maddesel yaşam veya hayvansal düzey içindeki bir birime rastlarsın, ki bu da amacına yararlı olmaz!.. Hiç değilse, insanî birim olduğunun farkında olan birini bulmalısın ki, hem senin deney ve gelişmene faydalı olsun, hem de sen ona yararlı olabilesin...”
“Aynha, ek bir sorum var... Maddesel yaşam veya hayvansal yaşam dedin... Bundan kastın nedir?..”
“Bak Elf, maddesel yapıda, birçokları maden, nebat ve hayvan aşamalarını tamamlamış ve insan cesedine bürünmüşlerdir; ancak tümel akıl aksettiricileri, nebat veya hayvan aşamalarını geçememiştir... Bu yüzden de dış yapı ile çelişkisi, tümüne vâkıf olmayanları yanıltır...”
“Aynha… Maden, nebat, hayvan ve öz mânâda insan düzeyindeki Dünyalıları misaller ile tanımlayabilir misin?..”
“Bak Elf, bir birim görürsün oraya gittiğinde... Sûreti insandır!.. Ancak yaşam düzeyini incelediğinde görürsün ki, fikrî icat düzeyi sıfırdır. Davranışları, tümüyle yetişme süreci içinde aldığı şartlanmalar ile bedensel ihtiyaçlar gereği olarak ortaya konmaktadır... Bedenî zorunluluk olmasa, yeme, içme, uyuma, karşı cinsle temas kurma gibi davranışları bile ortaya koymaz. Fikrî hiçbir icadı yoktur. Bu madde düzeyindeki insansıdır!