Şimdi bakın burada elimize önemli bir anahtar daha almış oluyoruz Kur’ân-ı Kerîm’i anlamak için...
Kişinin eline aldığını veya karşısındakini “OKU”yabilmesi için ilk şart, geçmiş tüm veri birikimini bir yana koyarak, onlara dayalı değerlendirmelerini devreye sokmayarak, tamamen objektif, yorumsuz olmasıdır.
İkinci iş, elindeki metinde veya karşısında anlatanda, işaret yollu, misal veya mecaz yollu dillendirmelere dikkat etmesi şarttır!
Üçüncü önemli şart... Kesinlikle, “ben bunu zaten biliyorum, duymuştum-okumuştum” önyargısından uzak durup, asla peşin hükümlü olarak konu hakkında hüküm vermemektir!
Ola ki, o anda sizde o konuda yeterli açıklık oluşmadı... Bu defa o konuyu sakın inkâr veya reddetmeyin... Hüküm vermeden, değerlendirme işini zamana bırakın... Zira, ya o konuda yeterli veritabanınız olmadığı için o konuyu anlayamamışsınızdır; ya da daha önceden o konuda vermiş olduğunuz bir hükümle beyninizi kilitlemişsinizdir! Bu durumda yapılacak en iyi iş, kendinizi o konuya sürekli açık tutmak olacaktır.
Bilelim ki, verdiğimiz hükümlerin neredeyse pek çoğu, bizim, sonsuz evrensel gerçeklik içinde sayısız sırdan mahrum kalmamıza yol açan, en önemli faktör olmaktadır.
Düşünce dünyamızı oluşturan kozamız, çoğu zaman evrensel araç olarak bizi sonsuz yeniliklere taşımak yerine; düşünsel hücremiz şeklinde hapishanemiz olmaktadır!
Düşünün, evrende ve Dünya’da, her şey, her an yenilenmektedir!
“…HÛ her AN yeni iştedir!” (55.Rahmân: 29)
Âyetiyle, bize, sürekli bir evrensel yenilenme uyarısı yapılmaktadır!
Biz ise, hâlâ, toplumu çağlar öncesi anlayışa ve yaşam tarzına döndürecek(!) “Müceddid-Yenileyici” beklentisi içindeyiz! Elinde kılıç, at üstünde ordusuyla ortaya çıkacak bir “Müceddid-Yenileyici”!!!
Muhtemelen benim ömrüm yetmeyebilir; veya türlü sebeple ben kendisine ulaşamayabilirim böyle bir “Müceddid-Yenileyici”ye ama...
Siz siz olun, şundan gâfil olmayın...
O gelecek Zât, halk dilindeki deyişle “MEHDİ RASÛL”, asla, sanıldığı gibi, toplumu ve Din anlayışını eskiye, asırlar öncesi anlayışa döndürecek bir “eskiye döndürücü”, ya da yüzyıllar veya yıllar önceki anlayışı tekrarlayacak bir “TEKRARLAYICI” değil; Celâleddin Rûmî’nin dediği gibi, “bugün artık yeni şeyler söyleyecek” bir “YENİLEYİCİ” olacaktır!
Kilitlenmiş beyinler, ya da benim gibi ömrünün son günlerini yaşayanlar, muhtemelen, O mübarek Zâtı göremese de; en azından fark edip, biliyoruz ki, O bir “YENİLEYİCİ”dir! Din Anlayışımızı “YENİLEMEK-TECDİD” işleviyle Dünya’ya gelmiştir; kanaatimce! Buna açık olanlara ne mutlu!
Dünün tekrarlarını tekrarlayacak “TEKRARLAYICI” beklemekte olup da, kafalarındaki bu “tekrarlayıcı”ya “müceddid-yenileyici” adını etiketlemiş olanlar, bu gerçeği kabullenemeseler de; maalesef olay budur!
Ömrü olan görecek ve bizi rahmetle anacaktır!
Siz siz olun, beyninizdeki kilitlerinizden kurtulmaya bakın; “Sünnetullâh” denilen evrensel gerçekleri görmekten mahrum kalmamak için!
19 Ağustos 2005
Raleigh – NC, USA