Sunu

2005 yılı başında www.ahmedhulusi.org adresindeki web sitemi yeniden faaliyete geçirdikten sonra, ara sıra da olsa bazı yeni bilgileri, kitap okurlarımızla paylaşmak istemiştim.

Keza Expo Channel’da yayınlanan Ramazan boyu yaptığımız sohbetlerin, izleyemeyenlere de ulaşabilmesi için böyle bir kitaba ihtiyaç duyuldu.

İşte bu sebeplerle yazılmış bulunan ve bugüne kadar kitaplarda yer almamış bazı metinleri, genel istek üzerine bir kitap hâlinde yayınlamak nasipmiş, ki karar verdik.

Yeni dönem yazıların ana karakteristiği; “B” harfinin işaret ettiği “giz”li anlam ışığında Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinin anlamları üzerinde durulması…

Şahı Velâyet, “ilmin kapısı” Hz. Âli;

“Ben yürüyen Kurân’ım!” demiş...

“Kur’ân ve insan ikiz kardeştir” hadîs-î şerîfi ışığında...

İşte bu Zât diyor ki:

“Kurân’ın sırrı Fâtiha’da; Fâtiha’nın sırrı Bismillâh’da; Bismillâh’ın sırrı da ‘B’ harfindedir! Ben o ‘B’nin altındaki NOKTA’yım!”

Söylemin son cümlesini, konuyu yaşayanlara bırakarak; “Kurân”ın sırrı “B” harfinde olduğuna göre; Kurân’ı bu bakış ile değerlendirebilmek için, olayı yeni baştan değerlendirelim.

Şu gerçeği vurgulamaya çalışıyorum:

Kur’ân-ı Kerîm’i değerlendirmede iki türlü anlayış mevcuttur.

Birinci anlayış, “B” harfinin işaret ettiği sırrın farkında olmayan veya olup da önemini kavrayamayanların anlayışıdır.

İkinci anlayış ise, Kur’ân-ı Kerîm’i “B” harfinin kapsadığı anlam ile değerlendirenlerdeki anlayıştır!

İslâm Dini’ni kabul etmiş her insan, bu iki anlayıştan birindedir kesinlikle!

Birinci anlayıştakiler, “Din” olayını tamamen şekilci ve materyalist bir bakışla değerlendirirler. Bunlara göre, “ALLÂH” adıyla iman edilen tanrı yukarıdadır; her ne kadar lafta, her yerde hazır nazır, denilse de!

Namazda o tanrının huzuruna çıkılır! Ona tapınılır razı olması için! Kurân’da anlatılan her şey şekilci ve beş duyuya dayanan anlayış içinde değerlendirilip kabul edilir. Onların fıtrat ve yaratılışları bu işlevi yerine getirmek üzeredir çünkü!

İkinci anlayıştakiler ise, adını koymamış olsalar bile “B” sırrına dayalı bir şekilde ALLÂH Rasûl’ünü kabul ve O’na iman etmişler; ismi “ALLÂH” olanın Esmâ’sıyla, tüm algılanan ve algılanamayanların var olduğunu kabullenmişler; isimlerin ardındaki müsemmanın (isimlenenin) Esmâ olduğuna iman veya yakîn elde etmişlerdir. Bu görüş de tüm ehlullâhın ve evliyaullâhın anlayışıdır. Tasavvufa girmiş olanlara da hep bu anlayış idrak ettirilmeye çalışılır yavaş yavaş; hazmettirile hazmettirile...

Birinci görüştekiler her türlü hoşgörü ve sevecenlikten uzak bir şekilde, zorlayıcı ve tahakküm edici bakış açısıyla, ALLÂH adı ile düşündükleri yukarıdaki tanrı ADINA konuşma ve insanları yargılama, sorgulama, kendi düşüncelerini kabul etmeyenleri veya kendileri gibi giyinmeyenleri, görünmeyenleri kâfir ilan etme hakkını kendilerinde görürken...

İkinci görüştekiler ise insanlara daima sevgi ve gerçek hoşgörü ile yaklaşmışlar; onları içinde bulundukları şartlardan dolayı kınamamışlar, fâile değil fiile buğz etmişler; Hakk’ı tavsiye dip, kendilerine yapılanlara da sabırla yanaşmışlardır. Bunun getirisi olarak da ALLÂH’a derûnlarına giden yoldan yakîn elde etmişler, her insanda da aynı hakikatin varlığını görerek, onlara saygı duymuşlardır.

Açın okuyun bu yolda yazılmış sayısız eserleri...

Birinci anlayışta olanların eserlerini...

İkinci anlayışta olanların eserlerini...

İşte aradaki fark, “B” sırrının açıldığı anlayışlar ile açılmadığı anlayışlar arasındaki farktır.

Herkes, bugün beraber olduğu anlayış ehliyle beraber olacaktır, ebeden!..

Hepimize mübarek olsun anlayışı...

Her birimi kendine özgü bir işlevle Yaratan, ne güzel takdir eden ve kolaylaştırandır!..

Umarım biz de “B” sırrına ermiş olarak Kur’ân-ı Kerîm’i bu bakış ile yeni baştan ele alarak değerlendirebilenlerden oluruz.

 

AHMED HULÛSİ

29 Ekim 2005

1 / 88

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!