Paramparça Olurdu
“Adamda dağ gibi benlik var!” sözünü duymuşunuzdur mutlaka!
“Dağ” ismiyle çok büyük ve kuvvetli benlik kavramı özdeşleştirilmiştir insanlarda!
Benlik, ego, nefsaniyet; hep aynı anlama işaret eden kelimeler...
“BEN” der, başka şey demez!.. Öyle büyük dağdır ki, küçük dağları o yaratmıştır sanki! İşte böyle bir bilincin tasviri, “dağ”!..
“Benlik günahı kuşatmış dağ gibi seni...” mısrası da buna işaret eder! Ama buradaki anlam, biraz daha farklıdır yukarıda söz ettiğimizden! Buradaki kasıt, kişinin kendi nefsine tanrılık pâyesi vermesi; ismi “ALLÂH” olan yanı sıra nefsini var kabul etmesi anlamındadır.
İşte bu anlayışlarda olanları uyarmak isteyen çok önemli bir işaret vardır Allâh Rasûlü’ne vahiy olan Kitap’taki Haşr Sûresi’nin son üç âyetinde.
“Eeee, ne var bunda! İşte, Kur’ân o kadar azametli kitap ki, dağa bile inse, dağ paramparça olurmuş; ama insan bunun farkında değil işte!!!” demeyin lütfen sakın!
“Eğer şu Kurân’ı (bildirdiği gerçeği) bir dağın (benlik sahibi bilinç - ego - eniyet) üzerine inzâl etseydik, elbette onu Allâh (ismiyle işaret edilenin) haşyetinden (muhteşem azamet karşısında benliğinin hiçliğini fark ederek) huşû ederek, çatlayıp paramparça olduğu hâlde görürdün! İşte bu MİSALLERİ (sembolik anlatımları) insanlara tefekkür etsinler diye veriyoruz!” (59.Haşr: 21)
Bu âyetin anlam çevirisi bize göre böyle!
Oysa bu âyetin, dağın tepesine indirilebilecek bir Kurân’dan söz ettiğine inananlar çok!
“Ötemizde gökte tanrı var” yanılgısından arınamadıysan, konu böyle de... İsmi, “ALLÂH” olanı açıklayan “İhlâs Sûresi”nde anlatılan anlamı doğru kabul ediyorsak, konumuz o zaman ne olur?
Dağ gibi benliği, kavrandığı takdirde paramparça edip silip atacak; insanın bilincini dehşete düşürüp şaşkın hâle getirecek o muazzam hakikat nedir acaba?
Bunu nasıl anlayabiliriz?
Bundan önceki yazılarımızı okumuş olanlar bilirler ki...
Zâtı itibarıyla mutlak gayb (bilinmez) olan “ALLÂH”; Rubûbiyet işlevi ile,varlığın tüm mertebelerinde, sıfat ve isimlerinin özelliklerini açığa çıkartarak sayısız varlıklar, türler yaratmış; hem bunları hem de fiillerini halketmiştir!
“Hâlbuki sizi de yaptıklarınızı da Allâh yaratmıştır!” (37.Sâffât: 96)
“Sizi” kelimesinin işareti, ehlullâh indînde, “isimlerinizi” demektir!.. Müsemma ise, yalnızca O’nun sıfat ve Esmâ’sının terkip şeklinde fiiller âlemindeki açığa çıkışıdır!
Her birim, yalnızca O’nunla Hayy (diri) ve Kayyum’dur(hayatı kaîm)! Her birimden, her an açığa çıkan her oluşum, yalnızca, kendisini meydana getiren Allâh isimleri bileşiminin terkip şeklinde o andaki dışa vurumudur!
İş böyle olunca...
Bu durum gösterir ki, birime dayalı bir özellikten söz edildiğinde, gerçekte, birim ismi ardındaki Esmâ’nın efâl âleminde (fiiller boyutunda) ortaya çıkışından söz edilmek istenmektedir.
Burada şunu da fark edelim ki... Yaradılış noktasında başlayarak, tüm birimlerin oluşumunda, aynı mertebeler ve boyutlar mevcuttur. Varlık katmanlar şeklinde tüm yaratılmışlarda mevcuttur. Bunu tarif için ister dinî mecazları kullanın ister bilimsel deyimler, sonuç hep aynı gerçeği vurgular. Birinde mevcut olan boyut, hepsinde aynı şekilde mevcuttur. Fark, açığa çıkanların farklarıdır.
Öyle ise bu da bize şunu fark ettirir ki...
“Zerre küllün aynasıdır” işareti ile, Allâh Rasûlü’nün bize hibesi, sırlar sarayının anahtarı değil, maymuncuğudur! Öyle bir maymuncuk ki; sadece dış kapıyı açan anahtar değil; ehli elindeyse, tüm hazine odalarının kapısını açan bir maymuncuktur!
Sonra yolumuza devam etmek üzere, bir süre burada soluk alıp, bu arada şu Allâh Rasûlü uyarılarını hatırlayalım…
Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
– ALLÂH’ın yüzden bir eksik, 99 ismi vardır. Her kim bunları ihsa ederse cennete girer...
1. HÛ’vallâhulleziy lâ ilâhe illâ HÛ, 2. Rahmân, 3. Rahıym, 4. Melik, 5. Kuddûs, 6. Selâm, 7. Mu’min, 8. Müheymin, 9. Aziyz, 10. Cebbâr, 11. Mütekebbir, 12. Hâlık, 13. Bâri, 14. Musavvir, 15. Ğaffar, 16. Kahhâr, 17. Vehhâb, 18. Rezzâk, 19. Fettah, 20. Aliym, 21. Kabıdz, 22. Bâsıt, 23. Hâfıdz, 24. Râfi’, 25. Muizz, 26. Müzill, 27. Semi’, 28. Basıyr, 29. Hakem, 30. Adl, 31. Latiyf, 32. Habiyr, 33. Haliym, 34. Aziym, 35. Ğafûr, 36. Şekûr, 37. Alîy, 38. Kebiyr, 39. Hafiyz, 40. Mukiyt, 41. Hasiyb, 42. Celiyl, 43. Keriym, 44. Rakıyb, 45. Muciyb, 46. Vasi’, 47. Hakiym, 48. Vedud, 49. Meciyd, 50. Bâis, 51. Şehiyd, 52. Hak, 53. Vekiyl, 54. Kaviyy, 55. Metiyn, 56. Veliyy, 57. Hamiyd, 58. Muhsıy, 59. Mubdi’, 60. Muıyd, 61. Muhyi, 62. Mumit, 63. Hayy, 64. Kayyum, 65. Vâcid, 66. Mâcid, 67. Vâhid’ül Ehad, 68. Samed, 69. Kaadir, 70. Muktedir, 71. Mukaddim, 72. Muahhir, 73. Evvel, 74. Âhir, 75. Zâhir, 76. Bâtın, 77. Vâliy, 78. Müteâliy, 79. Berr, 80. Tevvab, 81. Müntekım, 82. Afüvv, 83. Raûf, 84. Mâlik’ül Mülk, 85. Zül’Celâli Vel’İkrâm, 86. Muksıt, 87. Câmi’, 88. Ğaniyy, 89. Muğniy, 90. Mâni’, 91. Dârr, 92. Nâfi’, 93. Nûr, 94. Hâdiy, 95. Bediy’, 96. Bakıy, 97. Vâris, 98. Reşiyd, 99. Sabûr, (celle celâluhû).
Bu uyarıda anahtar “İHSA” kelimesidir!
Bazılarının yetersiz tercümesi olan “ezberleyip tekrarlamak” diye çevrilmesine karşın; “İHSA” kelimesinin esas mânâsı, bu isimlerin işaret ettiği anlamlarını bilmek, bu anlamların kendinde ve tüm birimlerde açığa çıkışını müşahede etmektir.
Bu da sonuçta insanı, benliğinden arındırıp, “Allâh ahlâkıyla ahlâklı olduğu”nu fark etmeye ulaştırır!
Bu kavrayışta da, dağ gibi benlik paramparça olur!
Bakıy ALLÂH’tır! Ezelden Ebede bu böyledir! Yok (fâni) yoktur; Bakıy, ezelden ebede Bakıy’dır!