Şimdi burada “Akıl ve İman” isimli kitabımı yazmama sebep olan çok önemli âyeti - uyarıyı görelim... 4.Nisâ Sûresi 136. âyeti Rasûlullâh’a geliyor ve çevresindeki iman etmişlere hitap ediyor:
“Ey iman edenler; Aminu ‘B’illâhi...” Yani, “Ey iman edenler, ‘B’ harfinin taşıdığı anlam kapsamında iman edin Allâh’a...”
Ne demek bu?
Şu demek: Yalnızca Allâh isimlerinin işaret ettiği mânâlardan oluşan âlemler içinde sizin de hakikatiniz, varlığınız-vücudunuz Allâh adıyla işaret edilenin Esmâ’sından meydana gelmiştir. Rabbiniz, hakikatiniz olan bu Esmâ’dır. Dolayısıyla hem derûnunuzda hem de karşınızda Allâh Esmâ’sının açığa çıkışından başka bir şey yoktur. Bu “Hakikat”e ters düşen bir şekilde, var gördüklerinizi, Allâh dûnunda bağımsız-ayrı bir varlık (tanrı) gibi düşünüp kabul ederek şirk koşanlardan olmayın. Bunu yapmanın getirisi dünyada ve sonsuz geleceğinizde yanmaktan başka bir şey değildir.
Ama çoğunluğun bunu kavrayacak akılla (Esmâ bileşimi olarak) açığa çıkmadığını da gene şöyle belirtiyor Kur’ân Bakara Sûresi (2) 8. âyetinde:
“İnsanlardan bir kısmı ‘B’ harfinin işaret ettiği anlam kapsamında Allâh’a ve sonsuz geleceğimize iman ettik derler... Ama onlar ‘B’ işareti kapsamında iman etmiş müminler değillerdir.”
İşte bu sebepledir ki, “B” harfinin işaret ettiği muazzam anlamın “gizli şirk” diye geçiştirilen bir şekilde örtülmesi; bu konuya hiç önem verilmemesi, sonuçta “Gökte tanrı yerde Ben” anlayışını yerleştirmiş ve bugünkü noktaya gelinmiştir.
Oysa...
Şirk anlayışının geçersizliği daha ilk âyet (sûre) olan “Besmele”de “B” harfiyle anlatılmaktadır. Kur’ân yorumcularının pek çoğunun yetişme şartlanmaları gereği örttüğü bu anlam, Hz. Âli tarafından açıklanmıştır 1400 küsur yıl önce ilk defa.
Şahı Velâyet Hz. Âli, Kurân’daki, o gün için “sır” kabul edilen bu gerçeğe şöyle işaret etmiştir:
“Kurân’ın sırrı Fâtiha’da; Fâtiha’nın sırrı B-ismillâh’ta; B-ismillâh’ın sırrı da ‘B’ harfindedir. Ben, (Arapçadaki yazılışı itibarıyla) ‘B’nin altındaki NOKTA’yım!”
Hz. Âli’nin işaret ettiği bu gerçeklik, Kurân’ın okunmaya başlanılan ilk âyeti olan “B-ismillâh”ın başındaki “B” harfinde, daha sonra da pek çok yerinde bir uyarı işareti anlamına gelmektedir.
Merhum Hamdi Yazır hazırlamış olduğu “Kur’ân Tefsiri”nde; Ahmed Avni Konuk “Fusûsu’l Hikem Şerhi”nde; Abdülaziz Mecdi Tolun, “İnsan-ı Kâmil” şerhinde, bu mânâya dair gerekli uyarıyı yapmıştır.
Biz de penceremizden bu kutsal metne bakarken, âyetleri, “B” harfinin kullanılmış olduğu yerlerdeki işareti ve anlamıyla değerlendirmeye çalıştık elimizden geldiğince. Çünkü Kurân’ın, “B” harfinin işaret ettiği anlam doğrultusunda “OKU”nmaya başlanması gereği vurgulanmaktadır “B-ismillâh” ile. “B” harfinin işaret ettiği anlam kişinin yaşadığı mutluluk veya mutsuzluğun, kendi derûnundan, hakikatinden gelen mânâlar doğrultusunda yaşandığı gerçeğidir. Kişinin cehennemini veya cennetini yaşaması “elleriyle yaptıklarının (kendilerinden açığa çıkanların) sonucu”dur; yani; kendindeki “Esmâ” mânâlarının açığa çıkmasıyla oluşmaktadır, vurgusuna işarettir “B” uyarısı!.. Bu yüzden de her sûre başında “B-ismillâh” yer alarak, bu hatırlatma yapılmaktadır.
“B”ismillâhirrahmânirrahıym, başlı başına bir sûre hükmündedir bize göre.
Bizâtihi Kurân’ın ve yeryüzünde yaşamış en muhteşem beşer olan Muhammed Mustafa (AleyhisSelâm)’ın açıklamalarını temel alan, “ALLÂH” adıyla işaret edilmiş Mutlak Hakikat’in gösterdiği hedef kavranılmadan, Kurân’ın anlaşılması mümkün değildir.
Eğer bu hedef fark edilmezse, Kurân’a, -esasla ilgisi olmayan bir şekilde- çeşitli yaklaşımlar edinilebilir. O, bir tarih kitabıdır; O, bir iyi ahlâk kitabıdır; O, bir toplumsal düzen kitabıdır; O, bir evren bilgisi kitabıdır; vs.!