Maddi veya manevî çıkarın için, o günlük rahatın kaçmasın diye (kalp kırmama kılıfı altında) yanlışları örtücü olmak mı?

Unutulmasın ki, bugün elimizde ne varsa, yarın hepsini zaten yitireceğiz!

Değer mi ebedî hayatımızı cehennem etmeye üç günlük çıkar için!?.

Hele bir de, o günkü çıkarlarımızı düşünerek bildiğimiz gerçekleri söylemiyor, karşımızdakinin yanlış yolda yürümesine göz yumuyorsak?..

Bunun vebalini alacak kadar güçlü müyüz acaba?..

Hele hele sevdiğimizi söylediğimiz insanların, bildiğimiz gerçekleri onlarla paylaşmayarak, kangrenlerinin ilerlemesine göz yumuyorsak dünya rahatımız ve çıkarımız için; bu zulmün bedelinin faturası nasıl gelecek acaba karşımıza?

Evet, iman, insanın “fiysebilillâh” yaşamasını getirir sonuç olarak... Tüm dünyalığını yitirmeyi göze aldırır!.. Gerçekten sevdiklerini yarın yanacakları ateşten korumak için elinden geleni yaptırır!

Malıyla, canıyla, ilmiyle, sevdiklerinin yanan evin içine düşmemeleri için ne gerekiyorsa onu yaptırır iman...

İman nûru yoksa o kişide, gününü daha rahat geçirmek için yaşar sadece! Ölüm ötesi şartları ve karşılaşacaklarını düşünmez!

Sadece daha fazla kazanıp, daha rahat yaşamaktır amacı... En yakınlarını bile bu yolda feda eder! Dünya batağında çırpınan en yakınlarına bile bir tekmeyi de o atarak, âhiret için bir şey yapmadan yalnızca dünya için beyinlerini çalıştırmalarına göz yumar!

Düşünmeyiz ki, her insan Deccal fitnesiyle karşı karşıya kalır yaşamında! Bekleriz hep kıyamet öncesinde gelecek sağ gözü kör Deccalı!

“Deccal”iyetin, kişinin, kendisini “Allâh’tan” ve “hilâfetten” alıkoyan dünyası olduğunu; dünya zevkleri için beyin çalıştırmanın Deccal’in Cennetini seçmek; ölüm ötesi yaşama hazırlanmak, “fiysebilillâh” yaşamak ve “halifelik” sırrına ermenin de Deccal’in Cehennemini göze alıp, içine atlamak olduğunu fark etmeyiz bile!

Çünkü bu konuları hobi olarak veya vicdanımızı rahatlatacak kılıflar olarak ele alıp; haftada birkaç saat bu konuyla ilgilenerek muhteşem bir şekilde kendimizi aldatırız!

İman, yaşama bakış açısını oluşturur... Bu bakış açısına göre olayları ve çevresini değerlendirmeyi sağlar... Bu değerlendirmeye göre fiilleri getirir... Fiillerinin de yaptıklarına göre otomatik olarak sonuçlarını yaşarsın!

İmansızlık da böyle! O bakış açısıyla değerlendirme yapar; bu değerlendirmeye göre davranışlar ortaya koyar ve neticede bunun sonuçlarını yaşarsın!..

Yine Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın şu uyarısını hatırlayalım...

“Allâh bir kavim yarattı Cennet için... Allâh bir kavim yarattı Cehennem için... Kalem kurudu... Herkes kendisine kolaylaştırılmış olanı başaracaktır!”

Öyle ise dostlar şu gerçekleri iyi fark edelim...

Rasûlullâh’ın açıkladığı “Allâh”a iman dışındaki, bütün iman objeleri, kişinin ölüm ötesini kabule dayanan fiilleri zorunlu kılan iman objeleridir...

Kişiler bunları uygulayarak, “eslemna” = “müslüman amelleri ortaya koyuyoruz” derler... Ama, Kur’ân uyarısına göre, henüz iman etmemişlerdir!

Allâh’a ‘B’ sırrıyla iman edip, “hilâfetinin” gereği olan amelleri doğal olarak “fiysebilillâh” ortaya koyabilen; yaşamı bu bakış açısıyla değerlendirenler ise “iman” ettik diyen müminlerdir; ki onlar da basîretlerine göre birkaç sınıftır... En aşağısı “mutmainne”dir!

Herkes kendi yaratılış amacına ve kemâline sağlam adımlarla yürümektedir...

Ama aramızda, kemâli, devedikeni ekip gül üreyeceğini sanmak üzere olanlar da vardır; gül tohumu ekip, gül bekleyenler de!..

Ha bir de, gül tohumu ektiğini sanarak, devedikeni tohumunu saçmaya devam ederken, uyarıldığı hâlde bunu kâle almayan anlayışı kıtlar!

Allâh sistem ve düzeninde mazerete yer yoktur; herkes bakış açısının getirdiği değerlendirmelerin ve sonucu olan davranışlarının karşılığını otomatik olarak alacaktır!

Yarındakiler, bugün bizi kara kara düşündürüyorsa; yarın da yakacaktır!

Şefaati, ne gerekçeyle olursa olsun değerlendirmeyenlerin, sonuçlarını da beklemeye hakları yoktur!

 

19.7.1998
New Jersey - USA

17 / 60

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!