Muhterem kişi, bil ki...
Cehennem, şuurun ve bedenin azap duyacağı; cennet ise huzur bulacağı yerdir!.. Fakat orada ne odun vardır, ne de kömür!..
Gerçek anlamıyla cehennem, günümüz pozitif ilminin tasdik ettiği şekilde Güneş’tir!..
Ancak Güneş’in cehennem olması, gözümüzle gördüğümüz atomüstü boyutuyla değil, onun ikizi olan atomaltı ışınsal boyutu itibarıyladır.
Dünya, tüm içindekilerle birlikte gelecekte Mars’ı da içine alacak şekilde büyüyecek olan Güneş’in içine gidecek ve orada buharlaşacaktır!..
Dünya’dan, cennetler diye anlatılan yıldızların bir alt boyutundaki dalga âlemde yer alan sonsuz zevk ortamına gidemeyenler, burada ebedî olarak Güneş’in içinde hapis kalacaklardır.
“Semûm” yani “zehirleyici radyasyon” olarak tarif edilen güçlü Güneş ışınımı, insanların holografik-dalga bedenlerini sürekli rahatsız edip, büyük azaplar çektirecektir. Şeytaniyet vasfıyla anlatılan cinler dahi buradadırlar; ve güçsüz insan ruhlarıyla top gibi oynarlar.
Bir kısım cehennem ehli ise insanların amellerinden oluşmuşlardır. Mecazî ifadelerle anlatılan cehennemin gerçek ahvalini burada anlatmaya kalksak hafsalalar almaz!..
Gerek cehennem ve gerekse cennetteki yaşantı şekli, rüyalarımızdaki yaşantı şekillerini andırır.
Cennet ve cehennem başka başkadır. Bunlar hep izaha muhtaçtırlar. İnsanların anlayışına göre ifade edilmiş kelimelerdir!..
Eğer bütün bunların gerçek anlamını açıklamak lazım gelirse, bu da çok uzun sürer ki, ona da burada imkân yoktur...
“CEHENNEM’İN ODUNU DA, KÖMÜRÜ DE BİZZAT İNSANDIR.”
“ALLÂH, CENNETTE HİÇBİR KULAĞIN İŞİTMEDİĞİ, HİÇBİR GÖZÜN GÖRMEDİĞİ, HİÇBİR DİMAĞIN DÜŞÜNEMEDİĞİ ŞEYLER YARATTI KULLARI İÇİN...”
Hadisleri hep buna işaret etmektedir.
“...RABLERİ ONLARA ŞARAB’EN TAHURA (temiz şarap) İÇİRMİŞTİR.” (76.İnsan: 21)
Buyuruluyor... Rableri, gerçek aşkı tattırır onlara, demektir bu!.. Nasıl ki, bal, iman ile; süt, ilim ile -ki ilmi ledünndür-; su, marifetullâh ile tevil edilmekte ise...