Düşünmez ve düşünce sistemini ona göre inşa etmez ki; ezelde senaryoyu yazanın verdiği rolü oynamaktadır ve sahneden çıktığı zaman; “KEŞFİ ŞAK” olunca; işin hakikati anlaşılacaktır ve pişmanlık da ondan sonra bir yarar sağlamayacaktır!

Bana bu rol ve gerekleri takdir edilmeseydi senarist tarafından, ben şu anda bu rolde karşınızda olamazdım!

Üzerimde olan hiçbir şey benim liyâkatim, hakketmem ve çalışmam karşılığı olarak bende açığa çıkmamıştır!

Bende ne görüyorsanız, o, senaristin takdiri, verdiği rol gereği kolaylaştırması, programımın o fiilleri ortaya çıkarması dolayısıyla daha sonra bu gördüklerinizin açığa çıkışıdır!

Şehâdet ederim ki, “ALLÂH” Tek’tir ve hatta “TEK”lik kavramından da münezzehtir ve ben, O’nun “yok”tan var ettiği − “yok” olan bir kuluyum! “Allâh”, neyi dilemişse, dilediği açığa çıkmakta, üzerimizde görünmekte ve bunun sonuçları da neler ise onlar yaşanmaktadır!

Dilediğini verir, dilediğini alır; dilediği gibi yaşatır, Hüküm O’nundur!

Mi’râcım, beynimden derûnuma semâma uzanan bir kuyu gibidir!..

O kuyuda derûna daldıkça; varlıklar, yaratılanlar kaybolur ve sonunda nefsim! Benden geride sadece bir HİÇ! “ALLÂH Adıyla İşaret Olunan” ise Bâkî’dir...

Kimi bugünden bu rolü yaşar, kimi yarın... Ama dünyadayken bunu yaşayamayan, senaristin hükmüne göre bir daha bunu hiç elde edemez!

Ben bir HİÇ’im ama “ALLÂH”, bildirdiğine göre “BÂKΔ olduğunu bilmemizi istemektedir... Niye öyle istemektedir?

Niye “Allâh” öyle istemiştir bilemem ama, bildiğim bir şey vardır ki, bizim yaşadığımız boyutu ve şartlarını dilediğince düzenleyip yaratan, ona göre de, bilmemiz gerekenleri düzenlemiştir! Bu ille de böyle olması demek değildir!

“ALLÂH İsmiyle İşaret Edilen”i bir tanrı olarak düşünmeyi terk etmek, “zor” bile denemeyecek kadar zordur... Meğer ki, verilen rolde kolaylaştırılmış ola!..

“FAKR neredeyse küfr olacaktı” anlamındaki ALLÂH RASÛLÜ uyarısı bu konuda çok önemlidir.

Denizin yüzeyini kaplamış buzu, hâlâ deniz ismini verdiğimiz sudan ayrı düşünüp, buzdaki deliğin altındaki suyun, buzdan ayrı olduğunu sanıp; buzdan görünen suyu ayrı düşünmek, genele takdir edilmiş bir roldür ki, bunu tarif için “gaflet” veya “şirk” kelimeleri kullanılır!..

 Hele buzun, kendindeki su moleküllerini bir aracı eliyle; “deniz” adlı derûnundaki sudan aldığını düşünmek!!!???...

Ya da tersine, denizi gözünün gördüğü elinin altındaki buzla kıyaslamak???

Ben sizlerle bir arada olmasaydım...

Ya da, yakın çevremde sizler değil de, Çinliler olsaydı; benim yazdığım kitaplardaki cevaplar gene sizlerin konularına göre mi olacaktı; yoksa Çinlilerin sorduğu soruların cevapları mı?

Diğer taraftan Çinliler ile sizlerin ortak olduğu değişmez yanlar da var ki, o cevaplarım herkese göre aynı olacaktı sanırım...

Bilemiyorum, neler yazıyorum; belki de kafam çok karışık da neler yazdığımı fark edemiyorum... Yanlış şeyler geliyor da, boğaz dokuz boğum, duru düşünmeden yazıyorsam mazur görün beni...

Ama bıktım kendimi tanrı kulu hissederek olmayan şeyler peşinde koşarak yaşamaktan!

Hz. Muhammed’i “Tanrının elçisi” sanarak yaşamak zilletinden tiksiniyor ve bu zilletle öte dünyaya geçmekten çok korkuyorum!

75 / 80

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!