Bunun üzerine Üsame son bir defa, Hz. Ömer’i çağırtarak Halife’ye yolladı ve kendisinin Medine’de kalmaya taraftar olduğunu, eğer arzu ederse, kalabileceğini söylemesini rica etti...
Bu arada Ensar’ın ileri gelenleri de, Hz. Ömer’i yolda çevirmişler ve Üsame’nin genç olduğunu belirterek onun yerine, Hz. Sıddîk’ın daha yaşlı ve daha tecrübeli birisini tayin etmesini söylemesini rica etmişlerdi.
Hz. Ömer, Halife Ebu Bekir es Sıddîk’ın yanına gelerek, önce Üsame’nin teklifini nakletti.
Bunun üzerine Halife:
− Köpekler, kurtlar üzerime saldıracak olsa, Onu gene oraya gönderirim... Çünkü Rasûlullâh’ın emri böyledir... Yalnız dahi kalsam, gene de bu ordu yola çıkacaktır!..
Kesin cevabını verdi.
Bundan sonra Hz. Ömer, Ensar’ın yaşlı bir kumandan istemeleri hakkındaki dileklerini nakletti.
Halife Ebu Bekir es Sıddîk, Hz. Ömer’den bunu işitince, barut gibi yerinden fırlayarak, O’nun sakalına yapıştı:
− Ey Hattab oğlu!.. Üsame’yi bizzat Rasûlullâh tayin ettiği hâlde, sen onun azlini mi diliyorsun?..
Halife Hz. Ebu Bekir es Sıddîk, Rasûlullâh’ın emirlerine riayet için, kurduğu düzene aykırı gelmemek için, hiç kimseyi dinlemedi.
Ertesi sabah “Ceref”deki ordu karargâhına giderek onları uğurladı ve onlarla beraber bir saatlik mesafeye kadar yürüdü...
Bu yürüyüş esnasında, at üzerinde olan Üsame, Halife Hz. Ebu Bekir es Sıddîk’a kendi atını vermek istedi ve teklif ettiyse de, Halife:
− Hiç olmazsa, bir saat Allâh yolunda gaza için, ayaklarım tozlansın!..
Diyerek, bu teklifi reddetti.
Artık ayrılacakları zaman, koca İslâm Halifesi Ebu Bekir es Sıddîk, ordunun kumandanı olan Üsame’den, Hz. Ömer’in şehirde birçok işlerde kendisine yardımcı olacağını söyleyerek, O’na izin verip veremeyeceğini sordu...
Üsame de memnuniyetle bu izni verdi.
Böylelikle Hz. Ömer sefere çıkmayıp, şehirdeki işlerle meşgûl olmak üzere Hz. Sıddîk ile beraber geri döndü. Hz. Ebu Bekir es Sıddîk, göstermiş olduğu bu eşsiz hareketle, disipline riayetin ne derece önemli olduğunu orada bulunan herkese anlatmış oldu.