Sayfayı Yazdır

Hz. Ebu Bekir’in İslâm’ı Kabulü

Uzaktan horoz sesleri gelmeye başlarken Rasûlü Ekrem rahatlamış olarak ayağa kalktı... Kimi davet edeceği aklına gelmiş olacak!..

Ağır adımlarla dışarı çıktı ve yürümeye başladı...

Evet, Rasûlü Ekrem, en yakın arkadaşı Ebu Bekir’e gidiyor anlaşılan...

Diğer taraftan...

Ebu Bekir’in evinde ise...

Canı sıkılan bir Ebu Bekir!..

Duramıyor evde ve dışarı atıyor kendisini...

Ve ne enteresan raslantı ki, Efendimiz AleyhisSelâm O’na doğru giderken, Ebu Bekir de tam karşıdan geliyor!..

Birbirlerini görünce ikisinin de yüzü güldü!..

− Sana danışmaya geliyordum yâ Eba Bekr!..

− Ben de sana danışmaya geliyordum yâ Muhammed!.. Ama önce sen anlat... Zira benim anlatacaklarım hayli uzun...

− Dün akşamüstü Hıra tepesindeki mağarada iken, bir melek göründü!..

Bana, “İKRA” dedi!..

Sonra dün gece evde iken gene geldi; ve beni, insanları hak yola davet etmeye memur etti!.. Benim âhir zaman Nebisi olduğumu bildirdi...

İnsanları, Kâinatın Yaratıcısı olan ALLÂH’a imana davetle görevli olduğumu tebliğ etti!..

Ben de sana geliyordum, danışmak için... Kimleri bu hak dine davet edeyim?.. Kime bunları açayım ki?..

− İzin ver ilk davet ettiğin kişi ben olayım..?

Rasûlü Ekrem bu sözlere çok sevinmişti... Hemen Kelime-i Tevhid’i öğretti Ebu Bekir’e...

− LÂ İLÂHE İLLÂLLÂH!..

− TANRI YOKTUR, YALNIZCA ALLÂH VARDIR!..

Bu sohbet ile ilgili olarak çok sonraları şöyle bir açıklama yapmıştı:

− Hak Dine girmeleri için kendilerine davette bulunduğum insanların hepsi ilk anda tereddüt ettiler, zorluk çıkarttılar; sadece Ebu Bekir müstesna!..

Kendisine Allâh’a imanı teklif ettiğim zaman, bir an dahi tereddüt göstermeden İslâm’ı kabul etti!..

Keza bu husus Allâh tarafından Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle açıklanmıştır:

SIDKI (Allâh kulu olunduğu ve bedende hilâfet hakikatinin yaşandığı gerçeğini) GETİREN VE ONU TASDİK EDENE (Hz. Ebu Bekir) GELİNCE, İŞTE ONLAR MÜTTEKÎLERİN TA KENDİLERİDİR!” (39.Zümer: 33)

Hz. Ebu Bekir, müslüman olduktan sonra bir süre topluma bunu açıklamayı mahzurlu gördü... Ancak el altından yakın dostlarına, sevdiklerine bu gerçeği anlatıyor ve onları da bu Dine davet ediyordu...

Ne var ki toplumun kendilerine karşı bir savaş açmalarını da önlemek zorundaydı ve bu yüzden de son derece dikkatli davranması gerekiyordu.

İşte bu sebepledir ki ancak çok iyi tanıdığı ve güvendiği kişilere İslâm’ı, güzelliklerini, hoşgörüsünü açıklamaya çalışıyor; tanrılara ve putlara tapınmanın ne kadar boş bir şey olduğunu idrak ettirmeye çalışıyordu...

6 / 47

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!