İlk Hutbe
O gün artık geç olmuştu...
Ertesi gün herkes mescitte toplandığı zaman; ki bu defa sadece cemaat temsilcileri değil, bütün halk bulunmakta idi, Hz. Ebu Bekir es Sıddîk, Halife olarak şu ilk nutkunu dile getirdi:
− BismillâhirRahmânirRahıym!..
Muhterem Cemaat; sizin en iyiniz olmadığım hâlde, sizi idare etmek vazifesi bana verildi.
Eğer, benden Rasûlullâh gibi idare etmemi beklerseniz, muamele görmek isterseniz; ben bu vazifeyi üzerime alamam!..
Çünkü O, Allâhû Teâlâ’nın vahiy gönderdiği bir kulu, Rasûlü idi. Ben ise basit bir insanım!..
İşte bu sebeple beni her zaman göz altında bulundurun.
Eğer vazifemi doğru dürüst yaparsam, bana yardımcı olun; eğer yanlış yola saparsam, bana doğruyu gösterin!..
Doğruluk, emanet; yalancılık da hıyanettir!..
Ben, bir ıslahatçı, reformcu değilim!.. Sadece, Rasûlullâh’ın göstermiş olduğu yolda yürümeye çalışacağım...
Ben, Allâh ve Rasûlü’nün yolunda, gösterilmiş olan şekilde yürüdüğüm müddetçe siz de bana yardım edin... Fakat ben, Allâh ve Rasûlü’nün gösterdiği yoldan ayrılırsam, bana itaat hiçbiriniz için bir borç, bir vazife değildir!..
Haydi, şimdi namaza hazırlanınız. Cenâb-ı Allâh, hepimizin yardımcısı olsun, Hak yolda yürümek nasip etsin... Allâh’ın selâmı üzerinize olsun...
Kısacası naklettiğim şu hutbeden sonra, Hz. Ebu Bekir es Sıddîk, “Halife” olarak ilk defa cemaatin önüne geçip, namaz kıldırdı.
Bundan sonra Rasûlü Ekrem’in defin işiyle meşgûl olundu.
Herkes defin için bir yer söylüyor; kimi Kudüs’ü; kimi de Mekke’yi ileri sürüyor, bir kısmı da Medine’de kalmasını istiyordu. Bu meseleyi de Hz. Sıddîk hâlletti. Rasûlü Ekrem’in şu sözünü nakletti:
− “Her Rasûl nerede ölmüşse, oraya defnolunur; başka yere nakledilmez!” sözünü, Rasûlü Ekrem’den sağlığında işitmiştim. Bu sebeple nerede vefat ettiyse, oraya defnetmemiz icap etmektedir...
Halife Ebu Bekir es Sıddîk’ın bu sözleri üzerine, Rasûlü Ekrem’in son nefesini vermiş olduğu yere makberi kazıldı.
Bundan sonra tekfin işleri yapıldı ve makberin yanına yatırılarak, namazı Hz. Sıddîk, Hz. Ömer ve sair Muhacir ve Ensar ileri gelenleri tarafından kılındı.
Bilahare, onlar çıktılar, sonra yerlerine başkaları girip namaz kıldı, ve böylece bütün ahali namaz kılıp bitirene kadar devam etti. Çünkü yerin ufak olması sebebiyle bir defada kılınma imkânı mevcut değildi. Nihayet namaz kılma vazifesi ifa olunduktan sonra, gece yarısı defin görevi tamamlandı.