Ama bütün bunlar dikkat ediniz, sizin düşüncenizde ve ilminizde, sizin ilminize göre takdirinizle, kudretinizle, yaratmanızla, oluşturmanızla meydana geliyor!

Peki, şimdi düşünün!.. Bu durumda, bıçak çekip öldürenle, ölenin durumunu ele alıp da, “Bu, kendi irade-i cüz’ünü kullanarak karşısındakini öldürdü” diyebilir misiniz?..

Diyebiliyorsanız... Elbette, tüm insanların hür, özgür iradeleri mevcut(!)(?) Onların üzerinde hükmeden, tasarruf eden bir varlık mevcut değil(!) Ve de tüm yaşam, her birimin kendi özgür(!) iradesi ile devam edip gidiyor!

Ama, en azından bu kitapları okumuş bir kişi olarak böyle diyeceğinizi düşünemiyorum!..

İkinci binin müceddidi kabul edilen İmam Rabbanî’den sonraki yüzyılın müceddidi kabul edilen zât Şah Velîullâh Dihlevî’dir.

Hem zâhirî hem de bâtınî ilimlerde büyük mertebe sahibi olan bu Zât’ın ülkemizde de yeni yayınlanmış bulunan “Hüccetullâhi’l-Bâliğa” isimli kitabının “Kadere iman” bölümünde bakın ne denmektedir:

“Kullar, işleyecekleri fiilleri seçebilirler. Evet ama, kullar için GERÇEK BİR SEÇİM HİÇBİR ZAMAN SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. Çünkü bu seçim, kişinin değil de Allâh’ın istediği şeyin olması; fayda vermesi hakkında bilgi sahibi olmadığı bir şey hakkında sâik ve azmin bulunması gibi sebeplerle mâluldur. Bu durumda hangi ve nasıl ihtiyârdan bahsedilebilir?”

“Ma kâne lehümül hıyeretü…” (28.Kasas: 68)

ONLARIN İHTİYÂRI (seçim hakkı) YOKTUR!..

Rasûlullâh (aleyhisselâm) aşağıdaki hadisinde şu mânâya işaret etmiştir:

“Şüphesiz kalpler, Allâh’ın iki parmağı arasındadır; onları dilediği gibi evirip çevirir.”

Zamanının Gavs’ı olduğu söylenilen “Marifetname” yazarı Erzurumlu İbrahim Hakkı da adı geçen kitabında bakın ne diyor:

“Ezelî hüküm, sebeplere nispet olunmaktan ecel ve â’zâmdır. Zira Hak Teâlâ’nın önce verdiğine, kulun sonradan istemesi sebep olamaz! O hâlde Allâh’ın sun’u, her şeye sebeptir; ve sun’una bir şey illet ve sebep değildir!

O’nun sana inayeti, senden bir şey değildir. O’nun inayeti sana yöneldiğinde sen nerede idin?..

Her şey meşiyyete istinad eder! Meşiyyet ise bir şeye müstenid değildir. Zira Hak Teâlâ dilediğini yapar! Âyeti kerîmede:

“…Allâh dilediğini yapar.” (2.Bakara: 253) buyuruyor...

Her şeyin O’nun meşiyyeti (iradesi) ve kudretiyle meydana geldiğini duyuruyor.”

Nitekim, bu konuyu daha da açıklığa kavuşturmak için birçok âyetler ve Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın açıklamaları mevcut[1]

Kur’ân-ı Kerîm’den yalnızca iki âyet meâli vereyim Hadiyd Sûresi’nden; basîret sahibine o kadarı yeter:

“ARZDA (BEDENİNİZDE - DIŞ DÜNYANIZDA) VE NEFSLERİNİZDE (İÇ DÜNYANIZDA) SİZE İSÂBET EDEN HİÇBİR MUSÎBET YOKTUR Kİ, BİZİM ONU YARATMAMIZDAN ÖNCE, BİR KİTAPTA (İLİM BOYUTUNDA OLUŞMUŞ) OLMASIN! MUHAKKAK KI BU ALLÂH ÜZERINE ÇOK KOLAYDIR!”



[1] Bu âyetler ve hadisleri, “İNSAN ve SIRLARI” ile “AKIL ve İMAN” isimli kitaplarımızın “Kader” bahsinde bulabilirsiniz.

42 / 66

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!