40. Mu’min Sûresi
“B”İSMİLLÂHİR RAHMÂNİR RAHIYM
1-) Haa, Miiiym;
Ha, Miiim!
2-) Tenziylül Kitabi minAllâhil ‘Aziyzil ‘Aliym;
O BİLGİ’nin (Hakikat ve Sünnetullâh hakkında) tenzîli (tafsile indirme), Aziyz ve Aliym olan Allâh’tandır!
3-) Ğafiriz zenbi ve Kabilit tevbi şediyd’il ‘ıkabi Zit tavl* lâ ilâhe illâ HU* ileyhilmasıyr;
Ğâfir’iz Zenb (suçları bağışlayıcı), Kabilit Tevb (tövbeyi - hakikatine dönmeyi kabul edici), Şediyd’ül Ikab (suçları acımasız şiddetle cezalandıran) ve Züt Tavl’dır (lütfu ihsanı bol olan)... Tanrı yok, sadece “HÛ”! O’nadır dönüş.
4-) Ma yücadilü fiy âyâtillâhi illelleziyne keferu fela yağrurke tekallübühüm fiyl bilad;
Allâh’ın işaretleri hakkında hakikat bilgisini inkâr edenlerden başkası mücadele edip tartışmaz! O hâlde onların beldelerde (keyifle) dolaşması seni aldatmasın.
5-) Kezzebet kablehüm kavmü Nuhın vel ahzâbü min ba’dihim* ve hemmet küllü ümmetin Bi Rasûlihim li ye’huzûhu ve cadelu Bil bâtılı li yüdhıdu Bihil Hakka feehaztühüm* fekeyfe kâne ‘ıkab;
Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonra da hakikate karşı çıkan tüm topluluklar yalanladı. Her ümmet kendi Rasûllerini, Onu yakalamak (etkisizleştirmek, öldürmek) için niyetlendi... Bâtılı seslendirenler olarak, Hakk’ı geçersiz kılmak için mücadele ettiler... Bu yüzden onları yakaladım... Suçlarının karşılığını yaşatmam nasıl oldu?
6-) Ve kezâlike hakkat kelimetü Rabbike alelleziyne keferu ennehüm ashabûn nar;
Böylece hakikat bilgisini inkâr edenler hakkında “Onlar Nâr (ateş - radyasyon ortamı) ehlidir” diye Rabbinin sözü gerçekleşti.
7-) Elleziyne yahmilunel ‘Arşe ve men havlehu yüsebbihune Bi Hamdi Rabbihim ve yu’minune Bihi ve yestağfirune lilleziyne amenû* Rabbena vesı’te külle şey’in rahmeten ve ‘ılmen fağfir lilleziyne tabu vettebe’u sebiyleke ve kıhim azâbel cahıym;
Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunan (şuurlu) kuvveler (Allâh kudretinin açığa çıkış mahalleri) Rablerinin Hamdı olarak (Hamiyd Esmâ’sı açığa çıkışı ile) tespih ederler; O’na (hakikatleri olarak) iman ederler ve iman edenler için (hakikatlerinin gereğini yaşayamamaları - hakkını verememeleri yüzünden) mağfiret isterler! “Rabbimiz, rahmet ve ilminle her şeyi kapsamışsın... Tövbe edenleri ve senin yoluna uyanları mağfiret et ve onları yanma azabından koru!”
8-) Rabbena ve edhılhüm cennati Adninilletiy veadtehüm ve men saleha min abaihim ve ezvacihim ve zürriyyatihim* inneKE entel ‘Aziyzül Hakiym;
“Rabbimiz... Onları, kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine dâhil et... Onların atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden saflığa erenleri de... Muhakkak ki sen, evet sen Aziyz’sin, Hakiym’sin.”
9-) Ve kıhimüs seyyiat* ve men tekıs seyyiâti yevmeizin fekad rahımteh* ve zâlike huvel fevzül ‘azıym;
“Onları benlikten - bedensellikten kaynaklanan kötü davranışlardan koru... Kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten o süreçte ona rahmet etmişsindir... İşte bu büyük kurtuluşun ta kendisidir!”
10-) İnnelleziyne keferu yünadevne lemaktullahi ekberu min maktiküm enfüseküm iz tüd’avne ilel iymani fetekfürun;
Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenlere: “Allâh’ın şiddetli öfkesi, sizin kendinize kızgınlığınızdan daha büyüktür... Hani siz imana çağrılıyordunuz da, inkâr ile reddediyordunuz!” diye nida olunur.
11-) Kalu Rabbena emettenesneteyni ve ahyeytenesneteyni fa’terefna Bi zünubina fehel ila hurucin min sebiyl;
Dediler ki: “Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün (bedenden ayrılma ile yaşanan ve mahşerde benliksizlik yaşamı {ferd olarak gelirler âyetindeki olay}) ve iki kere(sinde) de dirilttin (yeni bir benlikle bâ’s ettin) de kendimizdeki eksiklikleri itiraf ettik! (Bu durumdan) bir çıkış yolu var mı?”
12-) Zâliküm Bi ennehu izâ du’ıyAllâhu VahdeHU kefertüm* ve in yüşrek Bihi tu’minu* felhükmü Lillâhil ‘Aliyyil Kebiyr;
İçinde bulunduğunuz hâlin sebebi şudur: Allâh, TEK’liğine davet ettiğinde (vehmettiğiniz - varsandığınız benliğinizden arınmayı teklif ettiğinde), küfür (inkâr) ettiniz! Eğer (teklif edilen) O’na şirk anlayışı olsa, iman ederdiniz... Hüküm, Alîy, Kebiyr olan (açığa çıkan kuvvelerinin hükmediciliğini reddedemeyeceğiniz) Allâh’ındır!
13-) HUvelleziy yüriyküm âyâtiHİ ve yünezzilü leküm mines Semai rizka* ve ma yetezekkeru illâ men yüniyb;
“HÛ” ki, işaretlerini size gösteriyor ve semâdan (bilincinize) sizin için bir rızık (hakikatine dair ilim) indiriyor... (Bunun ne demek olduğunu hakikatine) yönelenden başkası hatırlayıp üzerinde derin düşünemez!
14-) Fed’ullahe muhlisıyne lehüd diyne ve lev kerihel kâfirun;
Öyle ise hakikat bilgisini inkâr edenler kerih görse de, Din’i O’na has kılarak Allâh’a yönel!
15-) Refiy’ud derecati Zül ‘Arş* yulkır ruha min emrihi alâ men yeşau min ‘ıbadiHİ li yünzira yevmet telak;
Refi’üd Derecât’tır (dereceleri yükseltendir), Zül-Arş’tır (Arş sahibidir)... Gerçeğin kavranması süreci (nedeniyle) uyarmak için, kullarından dilediğine hükmünden ruhu (Esmâ’sının anlamını fark etmeyi şuuruna) ilka eder!
16-) Yevme hüm barizun* lâ yahfâ alAllâhi minhüm şey’* li menil Mülkül yevm* Lillâhil Vâhidil Kahhâr;
Bu süreçte onlar her yönleriyle ortaya çıkarlar! Onlar hiçbir şeyi Allâh’a gizleyemezler... “Yaşanan süreçte (Allâh’a göre ‘AN’ vardır, tek bir süreç) Mülk kiminmiş?”... “Vâhid, Kahhâr olan (Tek ve mutlak hükmü zaman mekân kavramsız olarak yerine gelen)Allâh’ındır!”
17-) Elyevme tücza küllü nefsin Bima kesebet* lâ zulmel yevm* innAllâhe seriy’ul hisab;
Bu süreçte her nefs yaptıklarının getirisiyle karşılık bulur (yaptıklarının sonucunu yaşar)! Bu süreçte haksızlık yoktur! Muhakkak ki Allâh “Seriy’ul Hisab”dır (anında yapılanın sonucunu yaşatmaya başlayandır).
18-) Ve enzirhüm yevmel azifeti izil kulûbü ledel hanâciri kazımiyn* ma liz zâlimiyne min hamiymin ve lâ şefiy’ın yuta’;
Yaklaşan ölüm süreci ile onları uyar! O zaman gamla dolu olarak yürekleri gırtlaklarına dayanmıştır! Zâlimlerin ne bir dostu ve ne de itaat ederse (kurtaracak) bir şefi vardır.
19-) Ya’lemu hainetel a’yuni ve ma tuhfis sudur;
(O), gözlerin hainliğini (gayrı görmeyi) ve sadırların gizlediği şeyi bilir.
20-) VAllâhu yakdıy Bil Hakk* velleziyne yed’une min dûnihi lâ yakdune Bi şey’* innAllâhe HUves Semiy’ul Basıyr;
Allâh, Hak olarak hükmeder... O’nun dûnunda yardım istedikleri ise, hiçbir şeyde hükümleri geçmez! Muhakkak ki Allâh Semi’dir, Basıyr’dir.
21-) Evelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne kânu min kablihim* kânu hüm eşedde minhüm kuvveten ve asâren fiyl Ardı feehazehümullâhu Bi zünubihim ve ma kâne lehüm minAllâhi min vak;
Yeryüzünde seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu; nazar edip görsünler? Onlar (öncekiler), bunlardan hem kuvvetçe ve hem de yeryüzünde meydana getirdikleri eserler itibarıyla daha ileriydiler... Nihayet Allâh onları suçlarının getirisiyle yakaladı... Onlar için Allâh’tan (hakikatlerinden) bir koruyucu da olmadı.
22-) Zâlike Bi ennehüm kânet te’tiyhim Rusülühüm Bil beyyinati fekeferu fe ehazehümullah* inneHU Kaviyyün şediyd’ül ‘ıkab;
Bunun sebebi şu idi: Rasûlleri onlara apaçık delillerle geldi de küfür (inkâr) ettiler... Bunun üzerine Allâh da onları yakaladı... Muhakkak ki O, Kaviyy’dir, “Şediyd’ül Ikab”dır (suçu cezalandırması şiddetlidir).
23-) Ve lekad erselna Musa Bi âyâtiNA ve sultanin mubiyn;
Andolsun ki Musa’yı işaretlerimiz ve apaçık bir karşı konulamaz delil ile irsâl ettik.
24-) İla fir’avne ve hamane ve karune fekalu sahırun kezzab;
Firavun’a, Haman’a ve Karun’a (irsâl ettik)... Dediler ki: “Çok yalancı bir büyücüdür.”
25-) Felemma caehüm Bil Hakkı min ‘ındiNA kaluktülu ebnaelleziyne amenû meahu vestahyu nisaehüm* ve ma keydül kâfiriyne illâ fiy dalâl;
(Musa) onlara indîmizden Hak olarak (Hakk’ı) getirince, dediler ki: “Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını diri bırakın”... Hakikat bilgisini inkâr edenlerin tuzağı boşa çıkar!
26-) Ve kale fir’avnü zeruniy aktül Musa vel yed’u Rabbeh,* inniy ehafü en yübeddile diyneküm ev en yuzhire fiyl Ardıl fesad;
Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim... O da Rabbini (yardıma) çağırsın... Muhakkak ki ben, (Musa’nın) din anlayışınızı değiştirmesinden yahut bu beldede fesat çıkarmasından korkuyorum.”
27-) Ve kale Musa inniy ‘uztü Bi Rabbiy ve Rabbiküm min külli mütekebbirin lâ yu’minu Bi yevmil hisab;
Musa dedi ki: “Muhakkak ki ben, yaptıklarının sonucunu yaşama sürecine iman etmeyen her kibirli benlik sahibinden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım.”
28-) Ve kale racülün mu’minun, min ali fir’avne yektümü iymanehu etaktülune racülen en yekule RabbiyAllâhu ve kad caeküm Bil beyyinati min Rabbiküm* ve in yekü kâziben fe’aleyhi kezibüh* ve in yekü sadikan yusıbküm ba’dulleziy ye’ıdüküm* innAllâhe lâ yehdiy men huve müsrifün kezzab;
Firavun ailesinden olup o ana kadar imanını açıklamamış bir adam dedi ki: “Rabbim Allâh’tır, dediği için mi bir adamı öldürüyorsunuz? Oysa O, size Rabbinizden apaçık delillerle gelmiştir... Eğer o yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir... Şayet doğru söyleyen ise, sizi uyardığı azap size isâbet eder! Muhakkak ki Allâh, (hakikatindeki sermayeyi) israf eden, çok yalancı kimseye hidâyet etmez.”
29-) Ya kavmi lekümül mülkül yevme zahiriyne fiyl Ard* femen yensuruna min be’sillahi in caena* kale fir’avnü ma üriyküm illâ ma era ve ma ehdiyküm illâ sebiyler reşad;
(O adam dedi ki): “Ey vatandaşlarım! Yeryüzünde hüküm sürenler olarak bugün zenginlik sizindir... Fakat, eğer bize gelirse, Allâh’ın hışmına karşı bize kim yardım edip kurtarır?”... Firavun dedi ki: “Ben size kendi görüşümden başkasını göstermiyorum ve tek çıkar yoldan başkasına da sizi kılavuzluk etmiyorum.”
30-) Ve kalelleziy amene ya kavmi inniy ehafü aleyküm misle yevmil ahzâb;
İman etmiş kimse dedi ki: “Ey kavmim! Muhakkak ki ben, sizin üzerinize hakikate karşı birleşmişlerin başına gelenlerin yaşadığı sürecin benzeriyle karşılaşmanızdan korkuyorum.”
31-) Misle de’bi kavmi Nuhın ve ‘Adin ve Semude velleziyne min ba’dihim* ve mAllâhu yüriydu zulmen lil ‘ıbad;
“Nuh toplumunun, Ad’ın (Hud’un toplumu), Semud’un (Sâlih’in toplumu) ve onlardan sonra gelenlerin benzeri... Allâh kulları için bir zulüm irade etmez.”
32-) Ve ya kavmi inniy ehafü aleyküm yevmettenad;
(O iman eden adam dedi ki): “Ey kavmim... Gerçekten ben, sizin üzerinize o endişeyle haykırışma sürecinin gelmesinden korkuyorum.”
33-) Yevme tüvellune müdbiriyn* ma leküm minAllâhi min ‘âsım* ve men yudlilillâhu fema lehu min Had;
Arkanızı dönüp kaçmaya çalışacağınız o süreçte, sizi Allâh’tan (koruyacak) bir koruyucu olmaz! Allâh kimi saptırırsa onun için hidâyet edici yoktur.
34-) Ve lekad caeküm Yusufu min kablü Bil Beyyinati fema ziltüm fiy şekkin mimma caeküm Bih* hattâ izâ heleke kultüm len yeb’asÂllahu min ba’diHİ Rasûla* kezâlike yudıllullahu men huve müsrifün murtab;
Daha önce Yusuf da size apaçık delilleriyle gelmişti de Onun size getirdiklerinden kuşku duyarak yaşamıştınız... Nihayet (Yusuf)vefat ettiğinde de: “Allâh, O’ndan sonra bir Rasûl asla bâ’s etmez” demiştiniz... Allâh, israf eden, kuşkulu kimseyi böylece saptırır.
35-) Elleziyne yücadilune fiy âyâtillâhi Bi ğayri sultanin etahüm* kebüre makten ‘indAllâhi ve ‘ındelleziyne amenû* kezâlike yatbe’ullahu alâ külli kalbi mütekebbirin cebbar;
Onlar ki kendilerine gelmiş reddedilemez bir delil olmaksızın Allâh’ın işaretleri hakkında mücadele ederler... (Bu durum) hem Allâh indînde ve hem de iman edenlerin indînde şiddetli gazaba sebep oldu... Böylece Allâh, her kibirlenen, zorba bilinci kilitler.
36-) Ve kale fir’avnü ya hamanübni liy sarhan lealliy eblüğul esbab;
Firavun dedi ki: “Ey Haman! Benim için yüksek bir kule bina et, belki o sebeplere ulaşırım.”
37-) Esbabes Semavati feattali’a ila ilâhi Musa ve inniy le ezunnühu kâziba* ve kezâlike züyyine li fir’avne sûü amelihi ve sudde anis sebiyl* ve ma keydü fir’avne illâ fiy tebab;
“Semâların sebeplerine... Bu sayede Musa’nın tanrısını anlayabilirim! Kesinlikle Onun yalancı olduğunu düşünüyorum!”... Böylece Firavun’a yaptığı işin kötülüğü süslendirildi ve (hakikatine giden) yoldan engellendi... Firavun’un yöntemi hüsrandan başka bir şey sağlamadı!
38-) Ve kalelleziy amene ya kavmit tebiûni ehdiküm sebiler reşad;
(Firavun’un ailesinden) o iman eden dedi ki: “Ey halkım... Bana uyun, sizi olgunluğa erdirici yola yönlendireyim.”
39-) Ya kavmi innema hazihil hayatüd dünya meta’* ve innel ahırete hiye darul karâr;
“Ey halkım... Şu dünya hayatı sadece geçici nimetlerden yararlanma ve keyif sürmedir! Sonsuz gelecek yaşam daimî kalma yurdunun ta kendisidir!”
40-) Men ‘amile seyyieten fela yücza illâ misleha* ve men ‘amile salihan min zekerin ev ünsâ ve huve mu’minun feülaike yedhulunel cennete yurzekune fiyha Bi ğayri hisab;
“Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun misli ile cezalanır! Erkek veya kadın, imanlı olarak kim imanın gereğini uygularsa, işte onlar cennete dâhil olurlar... O yaşamda, türlü sınırsız yaşam gıdasıyla beslenirler!”
41-) Ve ya kavmi maliy ed’uküm ilennecati ve ted’uneniy ilen nar;
“Ey halkım... Ne biçim iş ki, ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni Nâr’a davet ediyorsunuz!”
42-) Ted’uneniy li ekfüre Billâhi ve üşrike Bihi ma leyse liy Bihi ‘ılmun ve ene ed’uküm ilel ‘Aziyzil Ğaffar;
“Siz bana, Esmâ’sıyla hakikatim olan Allâh’ı inkâr etmemi ve hakkında bilgim olmayan şeyi O’na ortak koşmamı öneriyorsunuz! Ben ise sizi Aziyz, Ğaffar’a çağırıyorum.”
43-) Lâ cerame ennema ted’uneniy ileyhi leyse lehu da’vetün fiyd dünya vela fiyl ahireti ve enne mereddena ilAllâhi ve ennel müsrifiyne hüm ashâbun nar;
“Hakikat şu ki: Sizin beni kendisine davet ettiğinizin ne dünyada ve ne de sonsuz gelecek yaşamda bir daveti yoktur... Muhakkak ki bizim dönüşümüz Allâh’adır... Muhakkak ki (ömrünü) israf edenler Nâr arkadaşlarıdır!”
44-) Fesetezkürune ma ekulü leküm* ve ufevvidu emriy ilAllâh* innAllâhe Basıyrun Bil ‘ıbad;
“Size söylediğimi yakında hatırlayacaksınız! Ben işimi Allâh’a bırakıyorum! Muhakkak ki Allâh kullarını Basıyr’dir.”
45-) Fevekahullahu seyyiati ma mekeru ve haka Bi ali fir’avne sûül azâb;
Nihayet Allâh onu (o imanlı adamı, Firavun ehlinin) yaptıkları mekrin kötülüklerinden korudu... Âl-i Firavun’u ise azabın kötüsü kuşattı.
46-) Ennaru yu’redune aleyha ğudüvven ve ‘aşiyya* ve yevme tekumüs saatü, edhılu ale fir’avne eşeddel azâb;
(O kötü azap) Nâr’dır! Sabah - akşam ona arz olunurlar... O saatin geldiği süreçte de: “Âl-i Firavun’u azabın en şiddetlisine sokun!” (denilir).
47-) Ve iz yetehaccune fiyn nari feyekulud du’afâu lilleziynestekberu inna künna leküm tebe’an fehel entüm muğnune ‘anna nasıyben minennar;
Hani (o vakit) Nâr içinde birbirleriyle tartışırlar da, zayıf olanlar büyüklük taslayanlara der ki: “Doğrusu biz sizin tâbilerinizdik... Şimdi siz ateşi biraz olsun bizden uzaklaştırabilir misiniz?”
48-) Kalelleziynestekberu inna küllün fiyha innAllâhe kad hakeme beynel ‘ıbad;
O büyüklük taslayanlar da der ki: “Gerçek şu ki hepimiz onun içindeyiz... Muhakkak ki Allâh, kulları arasında hüküm vermiştir!”
49-) Ve kalelleziyne fiyn nari lihazeneti cehennemed’u Rabbeküm yuhaffif ‘anna yevmen minel azâb;
Nâr’ın (ateşin - radyasyon okyanusunun) içinde olanlar, cehennem bekçilerine dedi ki: “Rabbinize yalvarın, azabı bir gün (olsun)bizden hafifletsin!”
50-) Kalu evelem tekü te’tiyküm Rusulüküm Bil beyyinat* kalu bela* kalu fed’u* ve ma du’âul kâfiriyne illâ fiy dalâl;
(Bekçiler) dediler ki: “Rasûlleriniz size apaçık deliller olarak gelmedi mi?”... Dediler ki: “Evet”... (Bekçiler) dediler ki: “O hâlde kendiniz dua edin!”... Hakikat bilgisini inkâr edenlerin duası da asılsız yönelişten başka bir şey değildir.
51-) İnna lenensuru RusüleNA velleziyne amenû fiyl hayatid dünya ve yevme yekumül eşhad;
Muhakkak ki biz Rasûllerimize ve iman edenlere, dünya hayatında da şahitlerin kıyam ettiği günde de yardım edeceğiz.
52-) Yevme lâ yenfe’uz zâlimiyne ma’ziretühüm ve lehümül la’netü ve lehüm sûüddar;
O süreçte mazeret beyanları zâlimlere fayda vermez... Hem o lânet (Allâh’ın Esmâ kuvvelerinden uzak düşmüşlük) onlarındır ve hem de vatanın kötüsü onlarındır!
53-) Ve lekad ateyna Muselhüda ve evresna beniy israiylel Kitab;
Andolsun ki Musa’ya hüda (Hakikat bilgisi) verdik... İsrailoğullarını da BİLGİye mirasçı kıldık!
54-) Hüden ve zikra li üliyl elbab;
Derin düşünen akıl sahiplerine Hakikate erdirici ve hatırlatma olmak üzere!
55-) Fasbir inne va’dAllâhi hakkun vestağfir lizenbike ve sebbih Bi Hamdi Rabbike Bil ‘aşiyyi vel ibkâr;
Sabret! Muhakkak ki Allâh’ın vaadi haktır! Yanlışların için istiğfar et! Akşam ve sabah Rabbinin hamdi olarak tespih et!
56-) İnnelleziyne yücadilune fiy âyâtillâhi Bi ğayri sültanin etahüm, in fiy sudurihim illâ kibrun mahüm Bi baliğiyh* feste’ız Billâh* inneHU HUves Semiy’ul Basıyr;
Kendilerine gelmiş bir reddedilemez delil olmaksızın Allâh’ın işaretleri hakkında mücadele edenler var ya, onların içlerinde, asla ulaşamayacakları bir kibirden başka bir şey yoktur (Kibriyâ’nın farkındalığına asla ulaşamayacaklardır)! O hâlde sen, Esmâ’sıyla hakikatin olan Allâh’a sığın... Muhakkak ki O, “HÛ”; Semi’dir, Basıyr’dir.
57-) Le halkus Semavati vel Ardı ekberu min halkın Nasi ve lâkinne ekserenNasi lâ ya’lemun;
Semâların ve Dünya’nın yaratılışı, insanların yaratılışından elbette fevkalâde büyük! Ne var ki insanların çoğunluğu bilmezler.
58-) Ve ma yestevil a’ma vel basıyru velleziyne amenû ve amilus salihati ve lelmüsiy’* kaliylen ma tetezekkerun;
Kör ile gören, iman edip imanın gereğini uygulayan ile inkâr ile kötülük yapan bir olmaz! Ne kadar da az hatırlayıp düşünüyorsunuz!
59-) İnnesSaate le atiyetün lâ raybe fiyha ve lâkinne ekserenNasi lâ yu’minun;
Kesinlikle o Saat elbette gelecektir; onda kuşku yoktur... Ne var ki insanların çoğunluğu iman etmezler!
60-) Ve kale Rabbükümüd’uniy estecib leküm* innelleziyne yestekbirune an ‘ıbadetiy seyedhulune cehenneme dahıriyn;
Rabbiniz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim! Muhakkak ki kibirleri yüzünden ibadet etmeyenler, boyunları bükük olarak cehenneme gireceklerdir.”
61-) Allâhulleziy ce’ale lekümül leyle li teskünu fiyhi vennehare mubsıra* innAllâhe lezûfadlin alenNasi ve lâkinne ekserenNasi lâ yeşkürun;
Allâh ki, sizin için, geceyi onda sükûn bulasınız; gündüzü de görüp değerlendiresiniz diye yarattı! Muhakkak ki Allâh insanlara lütuf sahibidir... Ne var ki insanların çoğunluğu şükretmezler!
62-) Zâlikümullâhu Rabbüküm Haliku külli şey’* lâ ilâhe illâ HU* feenna tü’fekûn;
İşte budur Rabbiniz Allâh, her şeyin Hâlık’ı! Tanrı yoktur; sadece “HÛ”! Nasıl (Hak’tan) döndürülüyorsunuz!
63-) Kezâlike yü’fekülleziyne kânu Bi âyâtillâhi yechadun;
Allâh’ın işaretlerini bilerek inkâr edenler işte böylece döndürülür!
64-) Allâhulleziy ce’ale lekümül’Arda karâren vesSemae binaen ve savvereküm feahsene suvereküm ve razekaküm minat tayyibat* zâlikümullâhu Rabbüküm* fetebarekâllahu Rabbül ‘alemiyn;
Allâh ki, arzı sizin için bir yaşama yeri, semâyı da bina (içindekilerle arzı - bedeni mamûr eden) olarak oluşturdu... Sizi tasvir etti (özelliklendirdi) de sizin (mânâ) sûretlerinizi (özelliklerinizi) en güzel etti ve sizi tayyibattan (ilim ve marifetlerden) yaşam gıdalarıyla besledi! İşte Rabbiniz Allâh! Âlemlerin (insanların) Rabbi Allâh ne yücedir!
65-) HUvel Hayyü lâ ilâhe illâ HUve fed’uhu muhlisıyne lehüd diyn* elHamdu Lillâhi Rabbil ‘alemiyn;
“HÛ”dur El Hayy! Tanrı yoktur; sadece “HÛ”! Dini O’na has kılarak, O’na yönelin artık! Hamd, âlemlerin (insanların) Rabbi Allâh’a aittir.
66-) Kul inniy nühiytü en a’budelleziyne ted’une min dûnillâhi lemma caeniyel beyyinatü min Rabbiy ve ümirtü en üslime liRabbil ‘alemiyn;
De ki: “Rabbimden bana deliller geldiğinde, Allâh dûnunda sizin yöneldiklerinize tapınmaktan yasaklandım ve Rabb-ül âlemîn’e teslim olmakla hükmolundum.”
67-) HUvelleziy halekaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min ‘alekatin sümme yuhricüküm tıflen sümme liteblüğu eşüddeküm sümme litekûnu şüyuha* ve minküm men yüteveffa min kablü ve liteblüğu ecelen müsemmen ve lealleküm ta’kılun;
“HÛ”, odur ki; sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir alakadan (embriyo) yarattı... Sonra sizi bir çocuk olarak çıkardı; sonra olgunluğa ulaşmanız, sonra yaşlılığı yaşamanız için ömür verdi... Sizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor... (Bunların oluşu)takdir edilen süreye ulaşmanız ve aklınızı kullanmanız içindir.
68-) HUvelleziy yuhyiy ve yümiyt* feizâ kadâ emran feinnema yekulü lehu kün feyekûn;
“HÛ” odur ki; diriltir ve öldürür! Hüküm verdiğinde yalnızca “Ol” der (olmasını irade eder); o, olur!
69-) Elem tera ilelleziyne yücadilune fiy âyâtillâh* enna yusrefun;
Allâh’ın işaretlerinde mücadele eden kimseleri görmedin mi? Nasıl da (Hak’tan) döndürülüyorlar?
70-) Elleziyne kezzebu Bil Kitabi ve Bima erselna Bihi RusüleNA* fesevfe ya’lemun;
Onlar ki hakikatlerinin BİLGİsini ve Rasûllerimiz olarak irsâl ettiklerimizi yalanladılar! Yakında bilecekler!
71-) İzil ağlâlü fiy a’nakıhim vesselasil* yüshabun;
O vakit onların boyunlarında (beşeriyetlerinden kalma) bağlar (şartlanmaları ve değer yargıları) ve zincirler (zincirleme bağlılıklarla), sürüklenirler!
72-) Fiyl hamiymi sümme fiyn nari yüscerun;
Hamim’de (kaynar suyun - yakan fikirlerin içinde)... Sonra Nâr’da (ateşte - radyasyon okyanusunda) yakılırlar!
73-) Sümme kıyle lehüm eyne ma küntüm tüşrikûn;
Sonra onlara denildi ki: “Nerede şirk koştuğunuz şeyler...”
74-) Min dûnillâh* kalu dallu anna bel lem nekün ned’u min kablü şey’a* kezâlike yudıllullahul kâfiriyn;
“Allâh dûnunda!” Dediler ki: “Bizden kayboldular... Hayır, zaten biz daha önce, olmayan şeye yönelmişiz!”... Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenleri böylece saptırır.
75-) Zâliküm Bima küntüm tefrehune fiyl Ardı Bi ğayril hakkı ve Bima küntüm temrehun;
Bu, yeryüzünde haksız olarak sevinip şımarmanız ve kasılıp böbürlenmeniz yüzündendir.
76-) Üdhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha* febi’se mesvel mütekebbiriyn;
Orada sonsuza dek kalmak üzere cehennem kapılarından girin... Benlik - kibir sahiplerinin yaşam ortamı ne kötüdür!
77-) Fasbir inne va’dAllâhi Hakk* feimma nüriyenneke ba’delleziy ne’ıdühüm ev neteveffeyenneke feileyNA yurce’un;
Sabret! Muhakkak ki Allâh’ın vaadi Hak’tır! Onlara vadettiğimizin bazısını sana göstersek de yahut (görmeden) seni vefat ettirirsek de (fark etmez); (nasıl olsa) onlar bize rücu ettirilecekler.
78-) Ve lekad erselna Rusülen min kablike minhüm men kasasnâ aleyke ve minhüm men lem naksus aleyk* ve ma kâne li Rasûlin en ye’tiye Bi ayetin illâ Biiznillâh* feizâ cae emrullahi kudiye Bil Hakkı ve hasire hünalikel mubtılun;
Andolsun ki senden önce de Rasûller irsâl ettik... Onlardan kiminin hikâyelerini anlattık ve onlardan kimini de sana anlatmadık... Bir Rasûl için, Allâh izni dışında, mucize getirmesi mümkün değildir! Allâh hükmü geldiğinde, Hak olarak hükmedilir ve bâtıl peşinde koşanlar orada hüsrana uğrar!
79-) Allâhulleziy ce’ale lekümül en’ame literkebu minha ve minha te’külun;
Allâh ki, onlardan bazısını binesiniz ve bazısından da yiyesiniz diye en’amı sizin için oluşturdu.
80-) Ve leküm fiyha menafi’u ve liteblüğu aleyha haceten fiy suduriküm ve ‘aleyha ve ‘alel fülki tuhmelun;
Sizin için onlarda (daha başka) faydalar vardır... Hedeflediğiniz yere onların üzerinde ulaşmanız için... Onların üzerinde ve gemilerin üzerinde yüklenilip taşınıyorsunuz.
81-) Ve yüriyküm âyâtiHİ, feeyye âyâtillâhi tünkirun;
(Allâh) size işaretlerini gösteriyor... Allâh’ın işaretlerinin hangisini inkâr ediyorsunuz!
82-) Efelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne min kablihim* kânu eksere minhüm ve eşedde kuvveten ve asâren fiyl Ardı fema ağnâ anhüm ma kânu yeksibun;
Arzda seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu nazar edip görsünler! Onlar (öncekiler), bunlardan hem kalabalık, hem de kuvvetçe ve yeryüzünde daha çok eser üretmişlerdi. Kazandıkları, onları kurtarmadı!
83-) Felemma caethüm Rusulühüm Bil beyyinati ferihu Bima ‘ındehüm minel ‘ılmi ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun;
Rasûlleri onlara apaçık deliller olarak geldiklerinde, onlar kendi bildiklerine dayanarak sevinip şımardılar! Alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır!
84-) Felemma raev be’sena kalu amenna Billâhi vahdeHU ve keferna Bima künna Bihi müşrikiyn;
Hışmımızı gördüklerinde: “Esmâ’sıyla hakikatimiz olan Allâh’a ve O’nun Tek olduğuna iman ettik; O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik” dediler.
85-) Felem yekü yenfe’uhüm iymanühüm lemma raev be’sena* sünnetAllâhiletiy kad halet fiy ‘ıbadihi ve hasire hünalikel kâfirun;
Fakat hışmımızı gördükten sonra onların iman etmeleri kendilerine fayda vermedi! Bu, geçmişten beri uygulanan kulları hakkındaki Sünnetullâh’tır! Hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden, Sünnetullâh’tan perdeliler) işte bundan dolayı hüsrana uğradı!