11. “Ma kaderullahe hakka kadriHİ…”(22.Hac: 74)
“ALLÂH’ı (adıyla işaret edileni) hakkıyla değerlendiremediler!..”
12. “ErRahmânu alel Arşisteva” (20.Tâhâ: 5)
“Rahmân, Arş’a istiva etti (El Esmâ’sıyla âlemleri yaratıp hükümran oldu. Kuantum Potansiyelde ilmini seyretti ilmiyle).”
13. “İnnema emruhû izâ erade şey’en en yekule lehu kün feyekûn; fesubhanelleziy BiyediHİ melekûtü külli şey’in ve ileyHİ turce’ûn” (36.Yâsiyn: 82-83)
“Bir şeyi irade ettiğinde, O’nun hükmü, ona ‘Kün = Ol!’dan (olmasını istemesinden) ibarettir!.. (O şey kolaylıkla) olur. Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın bu mertebede oluştuğuna işaret) Subhan’dır... O’na rücu ettirileceksiniz.”
14. “Ve fiy enfüsiküm* efela tubsırun” (51.Zâriyat: 21)
“Nefslerinizde (Benliğinizin hakikati)! Hâlâ (fark etmiyor) görmüyor musunuz?”
15. “Ve men kâne fiy hazihi a’ma fehuve fiyl ahıreti a’ma ve edallu sebiyla” (17.İsra’: 72)
“Kim bu dünyada âmâ (hakikati göremeyen) ise o, gelecek sonsuz yaşamda da âmâdır (kördür)! (Düşünce) yolu (tarzı) itibarıyla daha da sapmıştır!”
16. “HUvel’Evvelu vel’Âhıru vezZâhiru velBâtın*…” (57.Hadiyd: 3)
“HÛ’dur, Evvel, Âhir, Zâhir, Bâtın (“HÛ”dan gayrı olarak hiçbir şey yoktur)!..”
17. “…ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd” (50.Kaf: 16)
“…Biz ona, şah damarından daha yakınız!”
18. “…ve HUve me’akum eyne ma küntüm*…” (57.Hadiyd: 4)
“…Nerede olursanız O sizinle (hakikatinizin Esmâ ül Hüsnâ’sıyla varolması sonucu) beraberdir! (Mâiyet sırrına işaret).”
19. “…feeynemâ tüvellû fesemme VECHULLÂH…” (2.Bakara: 115)
“…Ne yana dönersen Vechullâh karşındadır (Allâh Esmâ’sının açığa çıkışıyla karşı karşıyasın)!..”
20. “…elâ inneHU Bi külli şey’in Muhıyt” (41.Fussilet: 54)
“…Dikkat edin! Muhakkak ki O, Bi-küllî şey’in (her şeyin Esmâ özellikleri ile varlığını meydana getiren olarak) Muhiyt’tir (ihâta eder)!”
21. “Ve ma hâlâknesSemavati vel Arda ve ma beynehüma illâ BilHakk*…” (15.Hicr: 85)
“Biz, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri Hak olarak yarattık!..”
22. “…kulillâhu sümme zerhüm fiy havdıhim yel’abun” (6.En’am: 91)
“… ‘Allâh’ de, sonra bırak onları daldıklarında oynayıp dursunlar!”