Ne buyuruyor Rasûlullâh (aleyhisselâm):
“Secde’de yapılan dua makbûldur.”
Ve:
“Kulun Allâh’a en yakîn olduğu hâl, secde hâlidir...”
Öyle ise hep birlikte alnımızı toprağa koyalım(!)... Şimdi “secde” mi etmiş olduk?..
Evet, “Secde” denir yaptığımıza, ama şeklîdir bu, ve de taklittir!
Hakikatte “secde”, kulun varsaydığı varlığının ortadan kalktığı, “yok”luğunu idrak ederek “Bâkî”yi müşahede ettiği “Fakr” hâlidir! “Fakr” hâlini yaşayamayan, “secde” etmiş olmaz, bâtınen! Zâhirde alnı topraktadır ama, benliği ile “dimdik” ayaktadır.
“Sırtları tahta gibi olmuştur, secde edemezler; secde etmek istedikçe yerlere yuvarlanırlar!..” diye anlatılan hâli bir hatırlayıverin!..
Evet, kişinin, Allâh’a yakîn hâlinde olduğunu hissetme hâli “secde”dedir.
Yani kişinin vehmî benliğinin ortadan kalktığı zamanki “yakîn” hâlinin adı “secde”dir ki, bu da “Allâh’a kurbet” hâlidir! Kurbet mertebesinde, o mahalden ilâhî sıfatlar tahakkuk ederken, O, kudretini izhar eder!
Sırası gelmişken bu arada bir de “RÜKÛ”dan söz edelim isterseniz...
Bilindiği üzere daha önceki ümmetlerin namazında “kıyam” yani ayakta durma ile “secde” vardı!.. Oysa Muhammed ümmetine ihsan olunan namaz nimetine “RÜKÛ” eklenmişti!..
Niçin “rükû”; nedir “rükû”?..
“Rükû” hareketinde bele kadar olan bölüm dik dururken, belden başa kadar olan üst bölüm ise 90 derece eğilerek yere paralel bir hâle gelir... Bunun anlamı nedir?
“Kıyam” hâli, kişinin tüm benliğiyle, ben kendi kendime varım; anlamına gelir! Okunan besmele ve Fâtiha ise ayakta duruşun, Allâh halifeliği dolayısıyla yapılmasının itirafı anlamınadır. Okunmazsa bunlar, o takdirde kişi varlığını Allâh’a şirk koşmuş olur!
“Secde” ise, “ben “yok”tan var olmuş “yok”um, sadece Sen varsın” mânâsı taşır.
“Rükû” ise, “biliyorum ki ben yokum, Sen varsın; ama bu bilgi varlığımı ortadan kaldırmaya yetmiyor; Sen bundan dolayı beni bağışla” anlamı taşır!
Zira, daha evvelki ümmetlere verilmemiş olan “VAHDET” irfanı ve ilmi “Muhammed ümmeti”ne bahşedilmişti; buna karşın, ümmetin tamamının secdeyi gerçekleştiremiyeceği de bilinmekteydi. Bu yüzdendir ki, secdeyi başaramayan hiç olmazsa “rükû” yapabilsin, istenildi... Ve bir rahmet olarak onların namazına “rükû” ilave edildi. Ki bunun anlamını da yukarıda açıkladık.
Evet, Kurbet makâmında, secdede ilâhî sıfatların tahakkuk etmesiyle de, o dileme, Allâh’ın dilemesi olur!
“Bir şeyi (olmasını) irade ettiğimizde kavlimiz ona yalnızca: “Ol” dememizdir... (Artık) o olur!” (16.Nahl:40)
İşte “secde”de dua ederse, yani bir şeyin olmasını dilerse, elbette ki Allâh, o şeyi oldurur.
Öyle ise biz, Allâh’a yönelelim!
Bizi vehmî benlik Deccal’inden korumasını, vehmî benlik Deccal’ini, kuvvet ve kudreti ile helâk ederek, kendine her mertebede kavuşturmasını niyaz edelim!..
Taklit ehli olmaktan bizi korumasını, tahkike ermeyi kolaylaştırmasını, tahkike engel olan hangi hâl veya bağımlılıklar mevcutsa, onlardan uzaklaşmayı bize kolaylaştırmasını isteyelim!