Âmâ’yı Üzme!
Velid bin Mugıyre, bir gün Efendimiz AleyhisSelâm’la oturmuş konuşuyordu... Daha doğrusu Efendimiz AleyhisSelâm onu da İslâm camiasına ve inançlarına sokmak için gayret ediyordu...
O sırada Hazreti Hatice’tül Kübra validemizin dayısının oğlu olan ve her iki gözü de görmekten mahrum bulunan Abdullah bin Ümmü Mektum onların yanına çıkageldi... Ve onların konuşmakta olduğunu görmediği için konuştu:
− Yâ Rasûlullâh, beni irşad et, Allâh’ın sana öğrettiklerinden bana da bir şeyler öğret..?
Müşrik ulularını yola getirmek için çaba sarf ederken Abdullah bin Ümmü Mektum’un araya girmesi Efendimiz AleyhisSelâm’ı üzmüştü... Havayı dağıtmamak için onunla pek ilgilenmedi...
Bu sırada ‘Abese Sûresi’nin ilk on iki ayeti nâzil oldu bu hâdiseden dolayı:
“Asıldı yüzü ve çevirdi yüzünü!
O âmâ geldi diye.
Ne bilirsin, belki o arınacak!
Yahut hatırlatılanı düşünecek de böylece o zikra (hatırlatma) kendisine fayda verecek!
Kendini mustağni görene gelince...
Sen ona ilgi gösteriyorsun!
Onun arınmamasından sana ne!
Ama sana öğrenme hevesiyle gelen o!
O haşyet duyuyor!
Sen onunla ilgilenmiyorsun!
Hayır, muhakkak ki o hatırlatmadır.
Dileyen Onu hatırlar!” (80.‘Abese: 1-12)
Bu âyeti kerîmenin nüzûlünden sonra Efendimiz AleyhisSelâm, ne zaman Ümmü Mektum (r.a.)’a rastlasa;
− Ey Rabbimin beni uyarmasına sebep olan kişi... diye iltifatta bulunur ve kendisini yanına alarak bir süre sohbet ederdi...