Sayfayı Yazdır

Cin Meselesi... Efendimiz’in Cinlerle Görüşmesi Hakkındakı Bazı Âyetler ve Hadisler

Cin kıssasının, Siyer kitaplarına göre yukarıda anlatılan Taif seferinden Mekke’ye dönüş sırasında vuku bulduğu anlatılmaktadır... Bununla beraber, bu hâdisenin, daha sonra, Mekke’ye geri döndükten bir zaman sonra Suk’i Ukaz’a teşrifi niyetiyle yola çıkıldığı zaman zuhur ettiğini kabul etmek bize daha uygun gelmektedir...

Zira, bu vaka daha ileride vereceğimiz bir hadîs-î şerîf’e göre, Nahle’de vuku bulmuştur... Nahle ise, Suk’i Ukaz ile Taif arasındadır. Efendimiz AleyhisSelâm’ın ashabtan bazılarına namaz kıldırdığından da bahsedilmektedir ki; hâlbuki, Taif dönüşünde, Efendimiz AleyhisSelâm’ın yanında Zeyd bin Harise’den başka kimse bulunmamakta idi...

İşte bu sebeple biz, Cin hâdisesini Taif dönüşünden ayırıp, burada ayrı kısımda incelemeye başlıyoruz...

Şimdi evvela Sahihi Buhari’den size ileteceğimiz bir hadîs-î şerîf ile başlayalım bu bahse:

“Nebiyyi Ekrem AleyhisSelâm ashabtan birkaç zât ile Suk’i Ukaz’a doğru yürüyorlardı ki, o tarihte cinler, semâdan haber almaktan men edilmiş, üzerlerine şihab (meteorlar) atılmaya başlanmış bulunuyordu...

(Semâya doğru çıkıp da kovulan) cinler kavimleri nezdine döndüklerinde kendilerine:

− Ne oluyorsunuz? Neden hiçbir haber getiremiyorsunuz? denildi... Onlar da:

− Ne yapalım?.. Semâdan haber almaktan men edildik!.. Üzerimize şihab (meteorlar) havale edildi!.. dediler.

Bunun üzerine kavimlerinden bazıları onlara:

− Sizin semâdan haber almanıza engel yeni meydana gelmiş bir şeydir!.. Yerin doğusunu- batısını dolaşın da, semâdan haber almamıza mâni olan bu şey ne imiş öğrenin!.. dediler.

İşte bunun üzerine içlerinden bazıları Tihame cihetine yönelmiş olarak Suk’i Ukaz’dan geçerken, Nahle mevkinde Nebiyyi Ekrem AleyhisSelâm’ın bulunduğu yere uğradılar... O sırada Rasûlü Hüda Efendimiz, ashabına sabah namazını kıldırıyordu...

O’nun namazda okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’i işitince kulak verdiler... Sonra da birbirlerine:

− Semâdan haber almaktan bizi men eden şey budur... dediler... Sonra bu haberciler kavimlerine döndüler ve:

− Biz hayret verici bir Kurân’ın tilavet buyurulduğunu işittik ki, rüşd ve hidâyet yolunu gösterir... Biz de iman ettik... Ahad olan Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız!.. dediler...

Bundan sonra Allâhû Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, Hz. Rasûlullâh AleyhisSelâm’a Cinn Sûresi’ni inzâl buyurdu...”

 

Şimdi de Kur’ân-ı Kerîm’de cinlerle ilgili olarak inzâl buyurulan bazı âyetlere dikkat ederek bu bahsi tetkik edelim:

De ki: “Bana vahyolunana göre; Cin’den bir topluluk (Kur’ân) dinleyip de: ‘Muhakkak ki biz, hayrete düşüren bir Kur’ân işittik!’ demişler.”

(O) rüşde (olgunluğa) yönlendiriyor. Bu sebeple iman ettik Ona! Rabbimize hiç kimseyi asla ortak tutmayacağız.”

“Muhakkak ki Rabbimizin ceddi (azamet ve sultanlığı) çok yücedir... Ne bir dişi eş edinmiştir ne de bir çocuk!”

“Doğrusu bizim kıt anlayışlımız, Allâh hakkında saçma iddiada bulunuyormuş!”

“Biz gerçekten, ins ve cin Allâh hakkında asla yalan söylemez, diye zannetmiştik.”

“Doğrusu, insan türünden bazı rical (erkek veya kadın), cin türünden bazı ricale (erkek veya kadın) sığınırlar... Bu yüzden onların azgınlıklarını artırırlar.”

“Muhakkak ki onlar (insanlar), sizin gibi düşünüp, Allâh’ın hiçbir kimseyi asla bâ’s etmeyeceğini, zannetmişler!”

“Gerçekten biz semâya dokunduk da onu, güçlü bekçilerle (kuvvelerle) ve şihablarla (anlamamızı önleyen ışınlarla) doldurulmuş bulduk.”

“Biz anlamak için ondan mekân edinip oturuyorduk. Şimdi ise kim dinlese kendisi için gözetleyen tahrip edici ışın bulur!”

“Gerçek ki biz, arzda (bedende) olanlardan açığa çıkarılacak olan şerr mi; yoksa Rablerinin muradı, kendilerinde bir reşad mı (hakikati müşahedenin olgunluğu), buna vâkıf değiliz.”

“Bizden sâlihler vardır; yine bizden, ondan (Sâlihlik mertebesinden) aşağı olanlar da vardır... Biz çok çeşitli tarîkler (türleri - yapıları anlayışları farklı, kozmopolit halk) olduk.”

“Biz anladık ki, arzda Allâh hükmünü geçersiz kılamayız ve kaçarak da O’nun hükmünün yerine gelmesini önleyemeyiz!”

“Biz hüdayı (Kurân’ı) işittiğimizde, Onun hakikat olduğuna iman ettik... Kim Rabbine hakikati olarak iman ederse, (artık o) ne hakkının eksik verilmesinden korkar ve ne de zillete düşürülmekten!”

“Bizden teslim olmuşlar da vardır, hükümlere âsi olan zâlimler de vardır... Teslim olanlar, hakikatin olgunluğuna talip olanlardır.”

“Hükümlere karşı çıkan zâlimler ise cehennem için odun oldular!” (72.Cinn: 1-15)

***

Hani cinden (insan gözünün görme alanı dışında kalan bir türden) bir grubu, Kurân’ı işitip dinlesinler diye sana yöneltmiştik... Ona hazır olduklarında dediler ki: “Susun!”... Hüküm yerine gelince de uyarıcılar olarak toplumlarına döndüler!

Dediler ki: “Ey halkımız... Biz, Musa’dan sonra inzâl edilmiş, öncekileri tasdikleyen, Hakk’a ve târik-i müstakime yönlendiren bir Bilgi işitip dinledik.”

“Ey kavmimiz... DAÎALLÂH (Allâh davetçisine) (DAÎALLÂH; cinler O’nu DAÎALLÂH olarak görüp değerlendirmiştir, Rasûlullâh olarak değil. Postacı - elçi türü yaklaşımların temeli de bu kelimenin anlamına dayanır) icabet edin ve O’na iman edin ki, bazı günahlarınızı bağışlasın; sizi feci bir azaptan korusun.” (46.Ahkaf: 29-31)

***

O’nunla (Allâh ile) cinler (normal insan duyularının algılayamadığı bilinçli varlıklar) arasında bir bağ oluşturdular! (Onlara Allâh dûnunda tanrısallık atfettiler)... Andolsun cinler de bilir ki, muhakkak onlar muhdarîndir (zorunlu olarak huzurda hazır tutulacaklardır)! (37:Sâffat: 158)

***

“Ey cin ve ins topluluğu, hakikate işaret eden mesajlarımı anlatan ve şu güne ulaşacağınız hakkında sizi uyaran, sizden Rasûller gelmedi mi?”... “Kendi aleyhimize şahidiz” dediler... Dünya hayatı onları aldattı ve (sonuçta) kendilerinin, hakikat bilgisini inkâr edenlerden olduklarına şahitlik ettiler! (6.En’am: 130)

***

(Allâh) onları topluca haşrettiği gün: “Ey cin topluluğu, gerçekten insanların çoğunluğunu hükmünüz altına aldınız (hakikatten uzaklaştırdınız)!” (der)... İnsan (türünden) dostları olanlar şöyle der: “Rabbimiz, birbirimizden karşılıklı yararlandık... İşte bizim için belirlediğin ecelimiz bize ulaştı”... Şöyle der: “Ateş sizin mekânınızdır; Allâh dilemedikçe, orada ebedî kalıcılarsınız”... Muhakkak ki Rabbin Hakiym’dir, Aliym’dir. (6.En’am: 128)

Bu âyete dikkat buyurulması!.. İzahını ileride yapacağız inşâAllâh....

14 / 72

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!