Rasûlullâh’tan Açıklamalar
“Rasûlullâh AleyhisSelâm bir gün insanlar arasında otururken, o sırada yanına bir zât geldi ve:
− Yâ Rasûlullâh, iman nedir?.. diye sordu.
Efendimiz AleyhisSelâm buyurdu:
− Allâh’a, meleklerine, kitabına, Allâh’a kavuşmaya, ve Rasûlüne inanman, ölüm sırasında yeni bir yapıyla yaşama devam edeceğine, hesap vereceğine iman etmendir!..
− İslâm nedir yâ Rasûlullâh?
− İslâm, Allâh’a ibadet etmen ve O’nun Ahadiyetine hiçbir şeyi şirk koşmaman, farz olan namazı ikame etmen, farz kılınan zekâtı vermen, ve Ramazan’da oruç tutmandır!..
− İhsan nedir yâ Rasûlullâh?..
− Allâh’a, sanki O’nu görüyormuşcasına ibadet etmendir... Şüphe yok ki, sen O’nu her ne kadar görmüyorsan da O seni görüyordur!..
− Kıyamet ne zaman kopar yâ Rasûlullâh?..
− Bu meselede sorulan, sorandan daha âlim değildir... Lâkin onun alâmetlerinden sana haber vereyim:
1. Cariye efendisini doğurduğu zaman... (Gayrimeşru çocukların, kendi anası ve insanların başına Efendi olarak geçmesi yani bir halk topluluğunun Efendisi olması kastedilmektedir, Allâhu âlem!..)
2. Çıplaklar, yalın ayaklar, insanları idare altına alınca!.. (Ki bu komünizme işarettir... İşçi sınıfının devlet idaresini ele geçirmeleri kastedilmektedir, Allâhu âlem!..)
3. Çobanlar yüksek binalar kurmakta birbiriyle yarışa çıktığında!..
İşte bunlar kıyamet alâmetlerindendir...
Kıyametin vakti ise Allâh’dan başka kimsenin bilemeyeceği bir şeydir...
“Muhakkak ki o saatin (ölümün) ilmi Allâh indîndedir; yağmuru indirir; rahimlerde olanı bilir; hiçbir benlik yarının ne getireceğini bilmez; hiçbir nefs nerede öleceğini de bilmez! Muhakkak ki Allâh, Aliym’dir, Habiyr’dir.” (31.Lukmân: 34)
Bundan sonra Efendimiz AleyhisSelâm, suallerin cevaplarını aldıktan sonra yanından ayrılan adamı kastederek:
− O adamı bana geri çeviriniz!.. der.
Sahabiler koşarlar ve ararlar, fakat öyle birisi yoktur ortalıkta...
Bunun üzerine Efendimiz AleyhisSelâm gelen şahsın kimliğini açıklar:
− İşte bu Cibrîl idi!.. İnsanlara Din’i öğretmek için geldi...”
***
İmanın şartı olan ve “Bil kaderi” sözüyle belirtilen “kader” mevzusunda ne buyurmuştur Rasûlullâh AleyhisSelâm?.. Onu da Sahihi Müslim’de görelim bakalım:
“Hazreti Âli Kerremallâhu veche anlatıyor:
Rasûlullâh AleyhisSelâm bir gün oturmuş ve elinde bulunan bir değneği düşünceli bir hâlde yere vurup dürtüştürüyordu... Bir ara başını kaldırdı ve şöyle buyurdu:
− Sizden hiçbir nefis istisna olmamak üzere, cennetteki yeri de, ateşteki yeri de bilinmiştir!.. Sahabiler sordular:
− Yâ Rasûlullâh, o hâlde niçin çalışıyoruz?.. Bu bilinmiş olan yazımıza itimat edip her şeyi bırakmayalım mı?..
− Hayır!.. Siz, o bilinmiş olan yazınıza dayanmayınız, amellerde bulunup çalışınız... Çünkü, herkes niçin yaratıldıysa, o kendisine kolaylaştırılmıştır!..”
Âyet:
“De ki: “Herkes yaratılış programı (fıtratı - şâkılesi) doğrultusunda fiiller ortaya koyar! İşte bu yüzden (Fâtır’ınız olan) Rabbiniz yol itibarıyla kimin hakikat yolunda olduğunu en iyi bilendir!” (17.İsra’: 84)
***
“Rasûlullâh AleyhisSelâm şöyle buyurdu:
− Âdem ile Musa AleyhisSelâm Rableri katında birbirlerine karşı delil getirerek mücadele ettiler... Neticede Âdem Musa’ya delil gücüyle galip etti.
Musa:
− Sen Allâh’ın kendi eliyle yarattığı, kendi ruhundan ruh nefyettiği, meleklerini sana secde ettirdiği, cennetinde iskân edip oturttuğu, sonra da yapmış olduğu hatadan dolayı insanları arza indirten Âdem değil misin?..
Âdem:
− Sen Allâh’ın Rasûllük ve kelâmı ile mümtaz kılıp seçtiği, içinde her şeyin beyanı bulunan levhaları verdiği ve yavaşça konuşucu olarak seni kendisine yaklaştırdığı Musa’sın! Benim yaratılmamdan kaç sene evvel Allâh’ın Tevrat’ı yazdığını biliyor musun?..
Musa:
− Kırk yıl evvel!..
Âdem:
− Peki, Tevrat’ın içinde: “Ve Âdem Rabbine âsi oldu da şaşıp kaldı!..” (20.Tâhâ: 121) âyetini buldun mu?..
Musa:
− Evet buldum!..
Âdem:
− Öyle ise Allâh’ın beni yaratmasından kırk sene evvel, benim işlememi üzerime yazmış olduğu bir işi işlememden dolayı beni azarlayıp levm mi ediyorsun?.. dedi.
Sonra da Efendimiz AleyhisSelâm buyurdu:
− İşte böylece Âdem, Musa’yı hüccetle mağlup etmiştir!..”
***
Yahudi ve Hristiyanlara tâbi olmak hakkında:
“Rasûlullâh AleyhisSelâm şöyle buyurdu:
− Şüphesiz ki sizler, kendinizden evvel gelen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına tıpatıp uyacaksınız!.. O dereceye kadar ki, şayet o ümmetler bir kelerin (kertenkelenin) deliğine girseler, siz de muhakkak onlara tâbi olmaya çalışacaksınız...
Sahabe:
− Yâ Rasûlullâh, bu ümmetler Yahudiler ile Hristiyanlar mıdır?..
Rasûlullâh:
− Onlardan başka kimler olacak ki?..”